47 69 82 numarayı .çevirdiler. Madan- oğlunun Nişantaşında, Vali Konağı- nın am a isabet eden Tak Apartı ındaki dairesinin telefonu öğleden itibaren devamlı olarak çal- mağa başladı. Siyasi muhabirler, faz- lasıyla. sevdikleri mert askerin neleri söyliyeceğini merak ediyorlardı. Fa- kat heyhat, 47 69 82 numara, umu- miyetle olduğu gibi, kapı- duvar e silmiş cevap vermiyordu. "Gel kı fim" yapımış olan üç yıldızlı Genel, sent mütadı veçhile evi Ulviye Ma- danoğlunu ve yaz münasebetiyle 30 liraya traş ettirdiği Terrier cinai şi- rin köpeğini yanına almış, sabahın erken saatlerinde Fenerbahçe, Flor- ya. neresi rastgelirse deniz kenarına koşmuştu. Zaten Madanoğlu, zama- nının büyük bir kısmını evinde değil, eş, dost veya akraba ziyaretlerinde geçiriyor ve da yatıya kalı- yordu Madanoğlu Ankara Merkez ve Örfi İdare Kumandanlığı ile M.B. K, nden çekildikten sonra İstanbula ilk geldiğinde "Bıkıncaya kadar is- tirahat edeceğim" demişti. Fakat 54 yazındaki Korgeneral tatilini sürdü- rüp götürmektedir ve gezip tozmak- tan pek bıkacağa benzememektedir. "Kuyruğumu salıverin artık" ricası üzerine siyasi muhabirler de toksöz- lü Korgenerali takipten vazgeçmişler ve kendisini rahat bırakmışlardır. Zaten Madanoglu son günlerde gaze- tecilerden kaçan, o eski sessiz ve ko- nuşmayan haline yeniden bürünüver- miştir. Üstelik gazeteciler de. alacak- larını zaten koparıp almıglar, hadise- nin kaymağını “lima, siyasi muhabirleri, istemiyerek te olsa, tekrar Madano oğlu nun yakasına yapışmağa bitirdiğimiz hafta hâdi- seler zorladı. Ancak, telefonla da ol- sa, Madanoğluyla görüşmek fırsatını tek gazeteci (o yakalıyabildi Saatler aşağı yukarı 16'yı gösteriyordu ve Korgeneral birkaç misafiriyle bi te tesadüfen üçüncü kat sihinai dai- redeki evine uğramıştı, İstabulun gündelik gazetelerinin (o başlıcaların- dân birinin siyasi (muhabiri, ği sağlamanın ek çanı içinde oğlunun, li Orgeneralin kendi- si hakkında söylediklerinden henüz habersiz olduğunu öğrendi. Zaten şansının yaver gitmesinin sebebi de bundan başka birşey değildi. Gürse- lin sözlerinin kendisiyle alakalı kı- sımlarını okuduktan sonra aldığı ce- vap ümitlerini şiddetle rüzgara tutu- lan bir duman gibi dağıttı, Madanoğ- u: "-Tok böyle şey çanım!" diyordu bir sükutu mi uğrayan siyasi muhabir dayatt "—Aman Paşam, anl Devlet ve Hükümet Başkanı söylemiş." AKİS, 10 TEMMUZ 1961 "—Onu bilmem artık." "—Peki, ne yazalım?" "—Vallahi, hiçbir şey yazmasan daha iyi olur. Zaten bana sual sor- mazsanız, ben de konuşmam. Bak. sana söyliyeyim: Gürsel Paşa emir virir, bir-iki gün için Ankaraya gider ve tekrar umtula gelirim. Ama, M.B.K. ne dönmem! A KİS'in yazdık- ları doğru. Gürsel Paşa ile aramızda zerre miktarı görüş ayrılığı yoktur. AKİS'in yazdığı gibi dersin." Siyasi muhabirin, üç yıldızlı Gene- rali öyle çabucak ve kolaylıkla bırak- mağa niyeti yoktu. Devlet ve Hükü- met Başkanı, "Madanoğlunun izni bitti, gelecek hafta Ankaraya gele- cek" şeklinde konuşmuştu. Okuyucu, "Gazetecilerde hiç akıl yok mu? Madanoğlu İstanbulda. Neden ona YURTTA OLUP BİTENLER diyeceklerini sormadılar?" diye dü- şünür ve muaheze ederdi. İyi kalpli Madanoğlu yumuşadı ve davudi se- ciyle şikâyete başladı: ahu, Gürsel Paşa neden söy- ledi b bunları T Onu kırmadan ve müş- kül duruma sokmadan ne diyebili- rim? Siyasi muhabir, tecrübelerine da- yanarak fikir vermeğe çalıştı: "—Ankaraya dönmeğe. henüz ha- zırlıklı değilim, deyiniz. Madanoğlu formülü beğendi: "—Güzel! Öyle y: LAR Yakut o henüz'ü çıkar, ami yok Sonra, Ankaraya dönmeyi düşünmediğimi yazarsın veya rımın doğru ol- duğuna hâlâ inandığımı belirtirsin." Madanoğlu gittikçe sabırsızlanı- yordu. Nihayet mikrotelefonu neza- ketle ve şu kelimelerle kapattı: Cemal Madanoğlu plajda AKİS'i okuyun!" 15