30 SANATÇI SUUT KEMAL YETKİN "Hep şiir., hep şiir.. hep şiir... Bu gençler neden düzyazı yazmaya Ö- zenmezler? Neden deneme yazmaz- lar?" Türk Dili dersisinin Yazı Kurulu toplantılarında Suut Kemal Yetkin hep böyle şikâyet eder durur. Sa- yısnı Tanrının bile şaşırdığı bir “şiir seli"nin bungunluğu içinde, üyelerin yürekten onayladığı tek Şikâyet sesi budur. "Düzyazı yazmak zor çünkü. Önce birşeyler bilecek, sonra düşün- mesini bilecek, bildiğini, düşündü- günü arı-duru yazmasını bilecek.. Sıkıntılı iş. Yanaşmıyor gençleri- miz çoğunlukla bu işe. Oysa, bakın deneme alanı bomboş duruyor İşte. Genç kalemler ve yeni adlar bekli- yor. Neden eğilmiyorlar bu türe, liği göstermiyorlar ? İşte, bunca şi- irin içinden üç şiir seçemedik, şiir yazmak kolaymış gibi geliyor genç- lere. Al kalemi eline, çiziktir çiziktir postala! Üçü beşi de yayınlandı mı, ozan oldun gitti. Ne kolay!" Yazı Kurulunda da, özel sohbet" lerde de Suut Kemal Yetkinin en lar da yazmış, uyarma görevini yap mistir. Ama o "şiir seli" çoğalır, azalmaz. Suut Kemal Yetkin, ülkemizin önde gelen "deneme"cilerinden biri. 1940 dan bu yana, yirmibir yıldır bu alanda çalışıyor. Bu yanıyla "de- neme" türünün gelişmesi yolunda uğraşan, bu türde ilk örnekleri ve- renlerden.. Türk Dili dergisinin Temmuz sa- yısı bir "Deneme Özel Sayısı" ola- rak yayınlandı. Edebiyat çevreleri- mizde yankılar uyandıracağım um- duğumuz böyle bir "Deneme Ö- zel Sayısı"nın yayınlandığı bugün- lerde, bu sayıya büyük emeği geçen, M. Sunullah ARISOY ülkemizin önde gelen (denemecisi yetkinle de bir konuşma yapmak uygun düşecektik Suut Kemal Yetkin, Meşrutiye Caddesinde bir apartman katındı oturuyor. Ufak bir çalışma odası var. Üzeri kitap dolu bir masa ve Kitapların bil ucu tavana erişmiş. Kitapların ara- sında ak saçlı, ama genç yapılı, gü- leç yüzlü bir adam.. Bir yandan An- kara Üniversitesinde Rektörlük, bir yandan İlahiyat Fakültesinde Pro- fesörlük, bir yandan Türk Dil Ku- rumu, Unesco ve daha başka der- neklerle kurumlarda çeşitli görev- ler... Sonra kitaplar.. Yazılar.. Adının i "Ordinaryüs vanını (o yazılarında alçakgönüllü, o soh- üstelik yararlı kullanmayan beti mayan, çalışmaya duran, yorgunluk nedir bilmeyen bir kişi... Bir yandan bi- limsel çalışma, bir yandan "dene- me"cilik, o eleştirmecilik,.. Rektör- lük odasında da, evinde de,sokakta da degişmiyen, kasılmayan, havalar dan bakmayan bir yalın görünüşlü kişi.. Karşı düşünceye defter veren, konuşmasını olduğu okadar, dinle- mesin! de bilen bir insan. “Benim iki yanım var" iliyor Su- ut Kemal Yetkin "Biri bilimsel ça- lışmalarım, öbürü denemeciliğim. Bilimsel çalışma yönümle incele- meci, gözlemci, karşılaştırmacı, a- raştırmacıyım. Bilim adamı olarak çalışmanın gerekleri bu, Bu benim objektif yanım. Öbürü sübjektif yanım, İç davranışlarımla, belli so- runlar ürerinde düşünme... Bilimsel çalışmanın istediği disiplinden uzak kısarak düşünmek ve yazmak"... Duygu ve duyumlarının yönetimin- de, herhangi bir objektif ölçüye da- yanmak zorunda kalmadan, bir VE DÜNYASI matematik ölçü tanımadan düşün- mek ve yazmak... Böylesi, benim i- çin bilimsel çalışmama yorgunluğu- nu dinlendirici bir çalışma oluyor. Yalnız kendimleyim o zaman çün- kü, okuduğum bir eserin, ya da beni yakından ilgilendiren bir ko- nunun çevresindeyim, içindeyim. Dilediğim gibi özgür düşünebiliyor, düşüncelerimi, duygularımı" diledi- gim gibi o biçimlendirebiliyorum. Bundan iyi dinlenmek, olur mu?" Suut Kemal Yetkinin yaşantısının büyük bir bölümü hep, bir mâsa ba- -ından başka bir masa başına geçip oturmakla geçmiş. Yaşamanın ta- tını, anlamını, defterini bunda bul- muş. 1903 de Urfada doğmuş. Fel- sefe öğrenimini Fransada yapmış. Felsefe öğretmenliklerinde, lise mü dürlüklerinde bulunmuş, 1938 de İs- tanbul Üniversitesi (Edebiyat Fa- kültesi Estetik ve Sanat Tarihi do- çenti olmuş. 1939-1942 arasında Gü- zel Sanatlar Genel Md.lüğü yapmış 1942'de profesörlüğe yükselmiş. 1942-1950 arasında sekiz yıl Urfa AKİS, 10 TEMMUZ 1961