takririn bir kasaya uğramadığını hiç bir tereddüde mahal bırakmayacak iri, sahipleri salonda yanı da Meclis zaptına geçmişti. Hal- buki bu tutum, tamamile usulsüz bu- lunmaktaydı. Oylamanın Ve Kirazoğlunun dala- veresinin maksadı, Yüksek Soruştur- ma Kurulunda D.P. milletvekillerinin iradeleri alınmaya başladığında orta- ya çıktı. Kirazoğlu "kabul edenler, etmeyenler" deyip ittifak neticesini ilân etmişti ama bu ittifakı teşkil et- meleri gereken D. vk milletvekillerin- den kalabalık bir küme oy vermedik- lerini ifade olarak bildirdiler, Bu, ka- bul edenlerin miktarını süratle iki- yüzün biraz üstüne kadar düşürdü. Muhalefet zaten Meclisi terketmişti.. Demek ki oylama anında müsbet oy verenler nisabı doldurmuyordu. İşin bu tarafı, mesele Yassıada ya. Divan huzuruna geldiğinde daha da komik hal aldı. O kalabalık oy ver- memiş D.P. kümesine bir yeni kala- balık katıldı ve miktar ikiyüzun de çok altına düşünce kanunun hüküm- süz bulunduğu pa ortaya çıktı. Üstelik pek çok D,P. milletvekili kendisinin açık oy i mızı oy kullanma niyetinde bu- lunduğunu, kanuna asla taraftar ol- madığını bildirdi. Böylece Selahiyet karılmış olmaktaydı. Demek ki Men- deresin sivil juntası, mevcut dahi ol- mayan bir kanundan aldıkları gayrı- varit yetkilerle tasarruflarda bulun- muşlar, adamlar tevkif etmişler, ga- zeteler, aliyetleri menetmişlerdi. Demek ki Anayasaya aykırılıktan ortada bu tasarrufların bir kanuni menşei da- hi yoktu. Bitirdiğimiz haftanın içinde, Ki- ei takririni lin bildiği- yı celsenin katipleri de ileri- sürdü- ler. Sanki yer yarılmış, takrir yerin içine girmişti. Girmişti ama, Kiraz- unun başka bir zabıttaki itirafı neydi? Hâdisenin üzerine düşen AKİS muhabirleri, (bitirdiğimiz (haftanın başında meseleye en kolaylıkla a- çıklık verecek adama,- Turhan Fey- ziloğluya başvurdular. Böyle bir tak- rir vermiş miydi? Takriri ne zaman, kime vermişti ? Feyzioğlunun ceva- bı şu oldu: AKİS, 5 HAZİRAN 1961 tırım konuşmanın sonunda, kürsü- den inerken, nan Divan katiplerinden birine ver- lık kürsüsünde Agâh Erozan bulun- maktaydı. Divan katiplerinin vazi- Egeselden bir şamar Altay Egesel Tahkikat Komisyonu üyelerinin sorgusu yapılıyor. Sıra, Kemal Özer- de. Tüysüz bir oğlan. Tahkikat Komisyonunun dehşetli bir üyesi a yanında polisler, mecmua idarehanesi basıp kapıları tekmey- le kırdığı günlerin çalımından uzak, sünepe bir hali var. Ne derece ta- rafsız, nasıl dürüst çalıştıklarını anlatmayı çalışıyor. Bir tek gayeleri varmış: Memlekette huzuru sağlamak ! Egesel, bu tarafsız, bu dürüst çalışmanın, bu asil gayenin bir mi- salini veriyor: Tahkikat Komisyonunu yetkilerini aldığı gündür. Ko- misyon, ilk iş olarak ve hiç bir sebep zikretmeksizin "bir kısım basın" addettiği gazeteleri, mecmuaları matbaalarıyla 'birlikte kapatıvermiş- tir. Sonra da, bunun duyurulmasını yasak etmiştir. Yâni okuyucu, tir- yakisi olduğu gazetesini,, veya mecmuasını bulamamakla, kalmayacak, bulamama sebebini de öğrenemeyecektir. Zira kapatma kârarı Komis- yonun faaliyeti cümlesindendir, Komisyon faaliyeti ise gizlidir! Kapatılan mecmuaların başında, tabii AKİS geliyor. Mütad yayın gününde mecmuasını Bulamayanlar telefonlara koşuyorlar. AKİSİ açı- yorlar ve mecmuanın niçin çıkmadığını soruyorlar. Bunlardan biri de Altay Egeseldir. AKİS'ten, gülümsenerek cevap veriliyor; — Aaa, bu hafta çıkarmayı unutmuşuz! Küsura bakma Herkes, tabii anlıyor. Zira, kapatılma kararıyla, birlikte bin hiç kimseye duyurulmaması emri de polis marifetiyle tebliğ, olunmuştur. Kemal Özer, hâdisenin hikayesini dinliyor. Verdiği fütursuz cevap ” isyon kararı, tebliğ halinde yayınlanmıştır!" ' Yalan! Nitekim, gazete koleksiyonları ortadadır ve böyle bir teb- liğ yayınlanmamış, gazete ve mecmuaların kapatıldığı umumi efkar- dan saklanmıştır. Saklandığı içindir ki, gazetesini, mecmuasınu bula- mayan telefonun başına koşmuştur. Peki ama, bu kadar çabuk çıkacak bir yalanı söylemenin, tescil et- tirmenin faydası ne ola? Anlaşılan Menderes usta talebelerini öyle ye- tigtirmiş ki onun rahle-i tedrisinden geçmişleri bir yıllık Yassında say- fiyesi dahi ayıltamıyor. fesi önergeleri, derhal Başkana sun- mak olduğuma göre meşhur takrir ademe doğru yolculuğunun ilk mer halesini "Şişman Agah"ın ellerinde "— Böyle bir, takrir verdim. Yap- o sırada vazifeli bulu- Feyzioğlu konuşurken . Başkan- Hadise ortaya çıkınca, demokratik rejimin dejenere olmasında Mec- 9