ye ettiği yeşil çuha kaplı büyük dik- dörtgen masanın bas mevkiine yer- leşmiş ve tahta koltuğunda adeta kaybolmuştu.. Verdiği odemecin he- men hemen yarısında kendinden bah- setti. Rahat bir insan olduğu zan- nedilen Bakırköy Akü Hastahanesi- nin eski Sertabibi, herhalde ilk poli- tik konuşmasını yapmakta olduğun- dan inanılmıyacak derecede heye- canlıydı. Gazeteciler e Gökayın mu- fassal bir (o otobiyografisini ve gene kendi ağzından methiyesini işitmek egim erdiler! Efendim değerle- etmek bir memleket için zaaftı. “Yapım bir siyasi mücadele yapmak lazımdı. Bir adamın yetiş- mesi kolay mıydı? Mesela bir Fah- rettin Kerim kolaylıkla mı meyda- na gelmişti? Müsaade ederseniz Pah rettin Kerim bir sıra adamı değildi. Değerlerin sarsılması, memleketin manevi ehramım yıkardı... Y.T.P. li idarecilerin, siyasi is- tikballeri için F.K.G. ye büyük ü- midler (bağladıkları (anlaşılıyordu. Münfesih D.P. nin Belediye Meclisi Başkan Vekili ve şimdi Y.T.P. Istan- bul İl İkinci Başkanı Dr. Hamdi Ak- ça kollarını kavuşturmuş, Gökayın basın dadığı tâbirle, "ince berberliğe" de- vam ediyordu. oGökayın yaptığı en yavan nükteler ve tekerlemeler, Y. T.P. lilerin kahkahadan kırılmaları- na kafi geliyordu. Efendim, Gökay siyasi bayatta aktif rol almağa ni- yetli değildi, kafa lâboratuvarını ça- lıştırmağa niyetliydi ama, bakmıştı ki memlekette korkunç bir nemela- zımcılık hüküm sürüyor, derhal kol- lan sıvayarak mücadeleye başla- ıştı! Boşa çıkan ümitler Minya atür Adamın kanım beynine sıçratan sualler, İsviçredeki ika- metini uzatmasıyla -takriben üç ay sürmüştür- alakalı bulunanlar oldu. Bunlar sokak dedikoduları ve tez- virleriydi. (Bunları yazanların yeri Bakırköy Akıl Hastahanesiydi! Gel- miyecek olsa, başında dönmezdi. Vatanın her karış toprağı onun için mukaddesti. Vatanı için doğmuş, o- nun için ölecekti. Ne derlerse desin- ler mal meydandaydı. Halbuki o İs viçrede memleket menfaatleri uğ- runda ne faaliyetler göstermişti! Ken- dini propaganda etmemek için söy- lemiyecek, geçecekti! Gazetecilerin oısrarma rağmen Turgut Bayarla ortak olarak iş çe- virdiği (osöylentisinden bahsetmesi, Gökayı çılgına çevirdi. AKİS, 5 HAZİRAN 1961 Gökayın, İle yakayı kurtarır kurtarm. soluğu İsviçre- da alması da, avdeti da doğrusu pek eğlenceli olmuştur. Nasılsa Dışişleri bakanlığından bir diplomatik Opasa- port koparmıştı ama, İçişleri bakan- lığından alınması gereken çıkış mü- saadesi yoktu. Bu yüzden, ancak sa- manın İçişleri' Bakanı (Muharrem İhsan Kızıloğlunun şahsi kefaleti ü- zerine, kendisiyle eşinin İsviçre Ba- va Yolları uçağına adım atmalarına müsaade edilmiştir. , Avdeti daha başka bir al , Y.T.P. İl İdare Ki aşağı beş defa, döneceği günü ve sa- ati bildirmiş, gazeteciler eli Hava Alanına taşınmışlar, fakat hiç- birinde da Gökay vaadini tutmamış- tır. Biçare Akça, gazetecilere karşı bir daha mahçup olmamak için son YURTTA OLUP BİTENLER defasında artık gazetecilere haber vermemiş, ne var ki o zaman da Gö- kay çıkagelmiştir! İsviçredeyken, gazetelere (kendi hakkında bizzat hazırladığı itibar görmiyen bültenleri "neşri ricasıyla" göndermekten geri' görüşmeğe gideceğini (o muhabirlere bildirmişse de, kimse kendisini cid- diye sindi haber gazetelerde intişar etmemiştir. Basın toplantısında Gökayın İs- tanbul Vali ve Belediye Başkanlığı sırasındaki İkbal çağının hayali ile mest halde bulunduğunu gayet iyi bilen bir muhabirin Gökaya, Fethin SOS. Yıldönümü olan gün gözlerin hep kendisini aradığını söylemesi ü- zerine: Pabuç Pahalanınca | kasım Gülek hakkında, marifetlerinin neticesi olarak şiddetli bir hava doğup ta üstadın üzerine haklı oklar yağmaya başlayınca gazete"si hışımla doğruldu ve bir sütun açtı. "EVET! Artık Konuşacağız!" Herkes, merakla bekledi.. "sosyal Sütunun başlığı şu: Bakalım, Taninin anlatacak neleri var- dı? Sonra, ne denmek, istendiğini hiç kimsenin anlayamadığı, dokuz meşhullü bir muadeleye benzeyen bir kafi yazı çıktı. Nihayet "EVET! Artık Konuşacağız!" larla bağlandı: başlığım taşıyan sütunun son yazısı da şu satar- “İl İdare Kurulunda raporun hazırlanmasını teklif eden İl Başka- nıdır. Bu İl Başkanı, Genel Başkanımıza ailece intisap etmiştir. Kendisi hakkında bir şey söylemiyeceğiz. TI Başkanından sonra gelen ve gazetelere beyanatta bulunan yet- killi üye hakkında ise, söyleyecek çok şey var. Mensup olduğu eski par- tisindeki faaliyetinden, aramıza geldikten sonraki marifetlerinden ve daha birçok hallerinde zun boylu bahsetmek mümkün. Ama değmez! Me bazı üyeler hakkında da yazacak şey çok... Bunlar da değmez. mdilik bu kadar Ayol i üstad, bu sütuna "EVET! Artık Konuşacağız!" değil, “HA- YIR! konuşacak şeyimiz yok!" başlığı konulur. Tanindeki fıkranın başlığı Sap derken saman diyenler