aile hatırası, antika bir abajurun a- yağı olabilir, ama aynı ayağı değişik bir gişe, hattâ fare kapanıyla da yap- mak mümkündür. Günseli Arunun bir öğrencisi Selma Arıpek, Anado- luda kullanılan bir tip fare kapanıy- la çok güzel bir abajur meydana ge- tirmiştir. Abajurun üst kısımları için de çevreden, kıymetli el islerinden tutun da krepon kâğıdına, plâstiğe, çuvala kadar herşey kullanılır. Yeni cereyan daha ziyade kıymetsiz mal- zemenin kıymetlendirilmesi prensi- Ni üzerinedir ve buluş, kıymetten da- a çok mana ifade etmektedir. Günseli Arunun öğrencileri henüz atölyeyi (o boşaltıyorlardı ki, o içeriye başka hanımlar girmeye başladılar. Ellerinde oObüyük çerçeveler (o vardı. Bunlar, Türk Rekreasyon Cemiyeti- nin resim' kolu öğrencileriydiler. Ser- giye koyacakları resimleri, son defa, öğretmenleri oOErcüment Kalmuka göstermek istiyorlardı. Moda Emprimeye dönüş B' sene emprime yaz gardropların- da gene çok önemli bir yer işgal etmektedir. - Emprimenin iyi tarafı, birçok o fırsatlarda o giyilebilmesidir. Münasip bir biçim seçildiği takdirde meleri daha ziyade koyu renklidir. Fakat çok muazzam çiçekli emprime seçmemek . gerekir. Çünkü, çok bü- yük desenli ve koyu renkli emprime- ler ekseri fazla ağır ve giyimli olur.. Çok küçük desenliler de bazen hafif kaçabilir. Fazla iddiası olmıyan, mü- balâğasız ve ikisi ortası bir emprime seçmek muhakkak ki çok daha el- verişli olacaktır. Modern desenli emprimeler, resim sanatının yenilik- leriyle meydana getirilmiş çok” deği- şik emprimeler de bu senenin empri- me modasına yepyeni bir hava ver- mektedir. Zaten çiçekli emprimelerin de fırçalanmış, fotoğraf olmaktan, çı- kıp sanat olmaya doğru gitmiş bir hali vardır. Emprimelerin biçimleri gayet sa- dedir. Yakasız, düşük belli, yumuşak hatlı birçok emprime elbise gevşek kuşaklarla bağlanmaktadır. Fiyonk- lu yakalı dümdüz emprime tayyörler de çok modadır. AKİS, 5 HAZİRAN 1961 Kadın Gözüyle Amerikada Tahsil Jale CANDAN Amerikan okuma sistemi yalnız memleketimizde değ il, bugün bütün dünyada bir tartışma konusudur. İttifakla varılan netice sudur ki Amerikada lise tahsili mesela bir Fransız veya Alman lise tahsiline kı- yasen çok zayıftır. Hatta isim yapmış belirli büyük üniversiteler hariç, Amerikada yüksek tahsil de diğerlerine nispetle zayıftır. Fakat gene it- tifakla kabul edilen birşey, Ame hayatta ve herhangi bir işte diğer milletlere mensup kimselerden çok daha fazla başarı sağlıyabildli ğidir. Meslek bakımından da bu böyledir: Bir Amerikalı doktor veya mü- hendis memleketlerinde çok zor bir tahsil sistemi tatbik etmekle övü- nen kimseler tarafından yetiştirilen doktor veya mühendisten hiçbir şe- kilde daha aşağı değildir ve bazan bunun aksini söylemek te pek âla indür. Madem ki netice budur, acaba illâ ki zor tedrisat, illâ ki kafa patlatıcı bir okuma sistemi şart mıdır? Bu suale elbette ki cevap verebilecek mevkide değilim ve henüz Amerika dahi kendi sisteminin bugün en iyi sisten olduğuna dâir tam bir fikir sahibi değildir ve bu konu Amerikada, birçok konular gibi, ilgililer tarafından enine boyuna tartışılmaktadır. Muhtelif iş ve mesleklerde haşarı sağlıyacak cemiyete faydalı kimseler yetiştirecek bir tahsil sisteminin tartışmaları yapua- dursun, bir nokta var ki üzerinde durmadan geçemiyeceğim: Amerika- da tahsil zevkli birşeydir. Amerikada okul, İlkokulundan kolej denilen üniversitesine kadar okul, o biraz ürkütücü ve çok ciddi çehresini kay- betmiştir. Çocuklar seve seve ve sevine sevine okula giderler, onu ko- laylıkla bitirir, aynı zevkle çalışma hayatına atılırlar. Kimse onları cid- di şeylerle meşgul olmaktan ürkütmemiştir. Amerikada okulların açılı- şı, yeni bir tedrisat yılı başlıbaşına bir bayram gibidir. Şehir merkezle- rinde ve civarda on onbeş katlı muazzam mağazalardan tutun da, bun- ların tek katlı şubelerine, küçük dükkânlara kadar her yer bu okul ha- zırlığı içkidedir. Her aile okula göndereceği çocuğu için, tabii bütçesine göre, bir yeni gardrop yapacaktır. Bu annenin süsünden veya babanın iyi giyinme merakından çok daha önemli birşey, âdeta ir mecburiyet- tir. Amerikada çocuklar, birkaç katolik okulu hariç, üniforma giyinmez- ler ve çanta taşımazlar. Okula giderken süslenir, jüponlarını giyer ve hattâ ancak o cemiyette hoş görülebilecek bir zihniyetle, boyanırlar. Bana öyle geliyor ki Amerikan okullarında başarıyı sağlayan kolay bir okuma sisteminden ziyade, işte bu psikolojik tutumdur. Severek yap- tığımız şeyleri muhakkak ki daha büyük bir kolaylıkla yaparız. iki sene Amerikada kaldım ve sık sık okullara gidip geldim. Çünkü birisi ilkoku- la, birisi liseye devam eden iki çocuğum vardır. Bir yabancı olarak Ame- rikan öğretmenlerinin, ama istisnasız hepsinin, çocuklarıma gösterdik- leri ilgiye hayran kaldım ve bu ilginin doğurduğu fevkalâde neticeye de hâlâ şaşarım. Kızım Türkiyeden ayrıldığı zaman ilkokulun ikinci sınıfı- nı bitirmişti, tek kelime ingilizce bilmiyordu ve Amerikada okula git- mekten son derece korkuyordu. Onun hesabına biz de telâş ediyorduk. Tamamiyle yabancı bir muhitte, temamiyle değişik âdetlere intibak et- mek ve tek kelime lisan bilmeden bunu yapmak elbette ki kolay birşey değildi. Fakat okula ilk adım attığımız anda bu endişelerimiz yok olu- verdi. Müdür durumu öğrenir öğrenmez derhal çocukla bir arkadaş gibi ilgilenmeye bağladı. Ona kalem kâğıt verdi, resim yapacağını söyliyerek birinci sınıfa koydu. Fakat iki ay içinde çocuğun üçüncü sınıfa yüksele- ceğini ve hiçbir sıkıntı çekmiyeceğini de bize vâdediyordu. Ertesi gün baktım çocuk sevinerek okula gidiyordu. Onbeş gün yalnız resim yaptı. Tek tuk kelime öğrenmişti. Bir ay sonra beni okula davet ettiler: Çocu- ğun ikinci sınıfa geçebilecek durumda olduğunu söylediler. Yirmi gün sonra da üçüncü sınıfa geçti ve imlâdan olsun, okumadan olsun en iyi notları aldı. O okulda on tane kadar lisan bilmeyen yabancı çocuk vardı, hepsi de aynı şekilde intibak etmişlerdi. Ben, en önemli faktörün, çocuk- lara ilk andan itibaren aşılanan güven hissi olduğuna inanıyorum. 29