hâdise yaptılar. Hattâ Sarperlerin verdikleri davete gelmeyip, daveti- yeleri geri gönderenler bile oldu. A- ma şahsen Bayar aldırmadı. Selim bey dışardan yeni geldiği ve gözlerini siyasi ihtiras karârt- madığı için memleketin gidişatının hangi istikamette olduğunu pek âlâ görüyordu. Nebrunun Ankarayı zi- yareti sırasında gitti, devrin Dışiş- leri Bakanı ile konuştu: "— Halk ıstırap içinde Hükü- mete ve onun memurlarına düşman . Bu böyle devam ede- . O da, bunları "Beyfen- di"ye anlatmasını tavsiye etti. Sar- per onu da yaptı. Fakat aldığı, ce- vap şu oldu:. "— Mal ikna edeceğim, Selim bey" 37 Mayıs 1960 sabahı saat 8 de Selim Sarperi alıp Ordu Karargâhı- na götürdüler Askeri kuvvetlerle işbirliği yapması isteniyordu. İhti- lâlin başında Orgeneral Cemal Gür- selin bulunduğum duyunca hafıza- sında bir hatıra canlandı. Bir iki se - ne evvel Gürsel Pariste NATO Ka- rargâhını ziyaret etmişti. Onunla konuştuktan sonra Sarper eşine: — Bu gün bir Orgeneral ile ta- nıştım, memleket hesabına gurur duydum" demişti. Silâhlı Kuvvetler Sarperi ilk evvelâ teknisyen olarak kollanmayı düşündü. Birinci Kabine ilan edilirken Dışişleri Bakam ola- rak Amiral Fahri Korutürkün ismi okunda. Fakat ertesi günü bütün dünyanın tanıdığı ve güvendiği bir isim, Selim Sarperin ismi Dışişleri Bakam olarak duyuldu. Neşeli bir aile reisi "Bayan Sarpere eşinin hususi ha- yatında nasıl bir insan olduğunu sorunca büyük (kızları Ülker gül- meğe başlıyor: "— Annem için babam insanla- rn en mükemmelidir" diye takılı- Kâmuran hanım tevazu ile Heniisini müdafaa ediyor: — Hakikaten öyledir. Bir çok bakımlardan ben kendimi ondan a- şağı hissederim. Bence en mühim vasfı, insan sevgisidir." Selim bey eski ve vefatı bir dost. Fenalığa iyilikle mukabele etmeğe taraftar. Yanında çalışanlara ve büyüklerine eşit nezaketle muame- le eder. Onlardan da aynı saygıyı bekler. Bizde hazan amir - memur AKİS, 5 HAZİRAN 1961 EŞLERİNİN AĞZINDAN GÜNÜN ADAMLARI Diplomat Sarper Sır: Doğru teşhis! münasebetinin nahoş bir tekil aldı- ğından bahsederken Bayan Sarper bir misâl veriyor. Senelerce evvel Setim bey çok sevdiği ve saydığı bir Büyükelçinin (yanında bulunu- yormuş. Asabi olan Büyükelçi ka- kızınca elindeki kâğıtları fır- latır atarmış. Karşısındaki memur da kıpkırmızı kesilir, yerden kâğıt- ları toptarmış. Bir defasında aynı hâdise Selim beyin başına celini*. Hiç istifini bozmadan zile basmış kızaran Büyükelçinin m uran hanımın dediği gibi memur da, kendisini âmirine say- dırmasını bilmeli. Selim bey aile hayatına düşkün. En iyi dinlendiği yer kendi evi. Ge- lir gelmez eşini, kızlarını arar, gör- mek ister. Büyük kızı Dikere nis- petle 12 yaş küçük olan Ayşe daha müsamahalı büyütülmüştür. İşinde olduğu gibi evinde de hiç teferruat- la uğraşmaz. İç işlerinin idaresi ile eşi, meşguldür. Bayan Sarper her- hangi bir şey, meselâ bir davet bak- landa fikir soracak olsa Selim bey hemen kendi meseleleri (hakkında bir sual sormakla mukabele eder. Her günkü randevularım hatırlat- mak, ona göre kıyafetini hazırla- atak Kâmuran hanıma düşer. Sar- perin eve dönüp, meydana çıkarıl- mış smokini görünce "Bir yere mi gidiyoruz" diye sorduğu çoktur. m bey esinin anlattığına ve gösterdiği resimlere göre sportmen bir insan. Gençliğinde eskrim, atle - tizm yapmış, ata binmiş. Şimdi yal- nız av Merakı kalmış. Amerikada iken en büyttk zevki dostu Trygve Lee gibi diğer av me- raklılarıyla, buseni beslenmiş sulun avına çıkmakmış. Müziğe de ayni derecede düşkün. Çek hassas bir ku- lağı var. Dışardaki durgun haline maka- bil ailesi içinde çok neşeli, şakacı bir insan Olduğuna (söylüyorlar. Zaten yakınlarının ima ettiğine gö- re bekârken km kardeşleri, evlen- dikten sonra da eşi ve kızları tara- fından bir hayli şımartılmış. Selim Sarper siyasete atılacak mı? Eşinden bunu da öğrenmek is- tiyorum. Bayan Sarper siyasete hiç taraftar değil. Bir kere dedikoduyu, şahıslarla uğraşmayı eşi gibi o da hiç sevmiyor. Sonra resmi yerler ve resmi vasıtalar içinde kendisini ra- hatsız hissettiğini saklamıyor. Her halinden tertipli, meraklı bir insan olduğu anlaşılan Kâmuran hanım Hariciye Köşkünde bütün hususi e ş- yaları topta, adeta iğreti oturuyor. Herhangi bir yere giderken, resmi otomobili (okullanmağa çekiniyor. Meselâ geçenlerde bir Elçiliğe dâ- vetliymiş. Taksiyle gitmiş. Döner- araba götürsün" per konu dâ kendisine yedirememiş ve "Çok severim" bahanesiyle yağ- murun altında bir taksi aramağa çıkmış. Resmidavetlere Bakan ara- basıyla gitmesinin tabii bir şey ol- duğunu söyleyince Bayan Sarper gülerek ve haklı olarak: "— Ama beni arabada gören, nereye gittiğimi nasıl anlasın" di- yor. Gülüşüyoruz ve ben Kamuran hanıma senelerdir gördüğüm bir hâdiseyi, eşinin artık siyasetin için- de bölündüğünü ve oradan kimsenin kolay kolay ayrılamadığını hatırla- tıyorum. ÖzdenTOKER