Eşlerinin ağzından GÜNÜN ADAMLARI Sarperlerin Hikâyesi Uzun boylu, mavi gözlü zat karşı- sındaki ahlak çehreli, bir bul- dog köpeğini andıran adama "No- yüzlü hayretle baktı. küttan sonra buz gibi bir nezaket- le konuştu: "— Fakat Ekselans, bu kadar mühim bir mevzuda Hükümetinize danışmadan nasıl cevap verebilirsi- niz?" Uzun boylu, mavi gözlü zat hemen cevabını yapıştırdı: "— Bir tek Türk mevcut değil- dir ki, teklifinizi başka türlü karşı- lasın:" Buldog yüzlü adam artan asabi- yetine hakim olmağa çalışarak: — Sefir hazretleri, bu hayati bir mesele, Hükümetinizin Ur dü- şündüğü olabilir" diye israr etti. U- zun boylu, mavi gözlü zat tereddüt etmedi: — Başka türlü düşünecek bir Hükümet, buraya sefir olarak beni yollamazdı. Notanızı temsil ettiğim Hükümet adına reddediyorum." Hadise 1945 İlkbaharında cere- yan ediyordu. Bas Dışişleri Bakanı Molotof, Türk Büyükelçisi Selim Sarpere bir nota vermişti Rus Hü- kümeti Boğazlar ve Ardahan ile Kare üzerinde hak iddia ediyordu. Teklifin mahiyetini öğrenir öğren- mek Türk Elçisi cevabını verdi. Hü- kümetine sormaya dahi lüzum gör- meden, Molotofun notasını reddedi- yordu. Selim Sarper o anda diplomasi hayatının mühim bir imtihanını vermiş oldu. Aradan 16 sene geç- tikten sonra bu olayı bana nakle- den Bayan Sarper sözlerini şöyle bitirdi: — Zaten Devrin Cumhurbaş- kanı İnönü, Selimi Moskovaya gön- derirken. 'Sana ateşten bir gömlek giydiriyorum' diye ikaz etmişti." Hâdiseler Sarperin bu ateşten gömleği, yanmadan, şerefle giyme- lini bildiğini gösterdi. AKİS, 5 HAZİRAN 1961 Sarperin gençliği istikbale yelken Bayan Kamuran Sarper ile Ha- riciye köşkünün alt kattaki yazı odasında oturuyoruz. Salon kahve- rengi kadifeli hasır bir takımla dö- şenmiş, pencerelerde aynı kumaş- tan perdeler asılı. Duvar koyu renk tahta kaplı, karsı tarafta Ur kaç sıra raf var. Bir köşede stil bir yazı masası duruyor. Arkasında Atatür- kün büyük bir portresi asılı. Bir ra- fın üzerinde, çerçeve içinde İnönü- nün imzalı kir resmi göze çarpıyor. Duvarlarda yağlı boya tablolar var. Ev sahibesinin düzgün, genç hatlı gözünü kır saçlar çerçeveli- yor. Kibar, alımlı bir hanımefendi. Üzerinde yeşil pırıltılı bir yünlü el- bise var. Boynuna iki sıra inci tak- mış, küpeleri ve yüzüğü de incili. Geçmiş günlerden zevkle bahsedi- yor. Diplomatın romanı pare tuhaf bir- tesadüfle diplo- asi hayatına gene Rusyada, Molotofla arasında geçen münaka- şadan tam 17 sene evvel başladı. 1928 de Hariciyeye yeni intisap etti- ği sırada Odesaya tâyin olunmuş, bir kaç ay sonra da üçüncü katip olarak Moskovaya gitmişti. 1935 de, bu sefer konsolos olarak tekrar Odesaya döndüler. Fakat Rusyada bu ikinci memuriyetleri Bayan Sar- perde hiç te iyi intibalar bırakmadı, İki sene içinde eşi bedenen ve ruhen müthiş yıprandı. Berline naklolun- dukları zaman kendisini kimse ta- nıyamadı. Kâmuran bana o devre ait resimler gösteriyor., Hakikaten Selim beyin tecrit kampından çık- mış gibi bir hali var. 1938 de Anka- rada bir sene Şube Müdürlüğü yap- tıktan sonra Bükreşe tâyinleri çık- tı. Evlerin! boşaltmış, eşyalarıyla yola koyulmuşlardı ki geri imi diler. O sırada yeni kurulan B. - Yayın Umum Müdürlüğünün mm Selim Sarper geçti. Ancak 1944 te Moskova Büyükelçisi olarak bu va- zifeyi terkedecekti. 1946 senesini Komada geçirdi ve nihayet 1947 de Newyork'a Birleşmiş Milletlerdeki Türkiye Temsilcisi olarak gitti. Bu- rada on sene kaldı. 1957 de Parise, NATO nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi olarak geçti. 1960 Mar- tında ise Merkeze dönerek, Harici- ye Umumi Kâtipliği vazifesine baş- ladı. Çaylarımızı içerken Bayan Sar- perle eski günlere, müşterek hayat- larının başlangıcına dönüyoruz. Kâ- muran hanım "Biz evlendiğimiz za- man ailelerimiz 80 küsur senedir birbirlerini tanıyorlardı, hem yaki- nen.." diyerek söze girişiyor. Bayan Sarper, babası Fuat Pa- şayı bir yaşındayken kaybetti. An- nesi ise kendi valdesi, bebek kızı ve oğulları ile İstanbula, Haydarpaşa- ya yerleşti. O sırada Selim beyin babası Esad Rauf bey, Defdardar 23