buhran halinde tazeleyeceği intibaını b lan > intiba ir e vi min kazanm karşısında Baş Kennedy'nin Pariste General De Ga ulle ile yaptığı görüşmede ilk olarak Berlin meselesinde ele alındığı ve bu- nun üzerinde iki Başkanın 25 dakika gibi kısa bir zamanda, bir nevi "yıl- dırım - anlaşması" zel vardıkları bil- dirilmiştir. £ Anlaşm. sudur: Batı Berlindeki meşru hâklar her Gereye; gerekirse TEME başvurularak runacaktır Karan kesinlik derecesini haber verirken mizah duygularından sıyrı- lamıyan bir takım muzip gazeteciler, aynı gün Parisin kenar mahallelerin- den Clamart'da vuku bulan toprak kayması felâketini, evlerin ufalana- rak adeta yere battıkları kazayı da bu karara bağladılar. Ne imiş? Biri bir beyzbol takımı kaptanı kadar çe- vik, diğeri eski ve şanlı bir kaleci gi- bi heybetli iki Başkan "Berlin terke- dilmeyecektir" derken ayaklarını ye- re öylesine hızlı vurmuşlar ki Meseleleri çok bir müttefik Paşkan Kennedy'nin Krutçef ile mü- lakat kararından sonra, General De Gaulle ile görüşmesi bahis konu- su oldu. Fransa, meseleleri çok bir . Viyana mülâkati hazırlıkla- rını kısık gözlerle takip ediyordu. Ama daha çok. Fransanın Bati bir- liği içinde meseleleri vardı. General De Gaulle, NATO içinde bir drektuvar istiyordu. Bu oldukça eski bir hikâyedir. "Büyük Fransa" diğer Büyüklerle NATO içinde nazım rol oynamak arzusundadır. Atom silahla- rının bulundurulması ve kullanılması da buna göre ayar edilmelidir. Son- ra Fransanın Büyük Çölde yaptığı atom denemeleri meselesi vardır. Nükleer denemeleri durdurma kon- feransında Sovyet delegesi kesip at- mıştır: Bu denemeler durdurulmazsa, Sovyetler de bu alanda kendilerini ye- niden serbest sayacaklardır!.. Atom denemeleri durdurulabilir, bu konuda bir anlaşmaya varılabilir mi? Malüm değil. Fakat bu konuş- maların silâhsızlanmada ilk safhayı teşkil ettiğinde şüphe yoktur. Eğel silâhlanma devam edecekse çok sı- cak havalarda eşyanın kendiliğinden ateş-, alıvermesi gibi, ileri bir silâh lanmanın da er geç harbe müncer ola cağı düşünülebilir. Fransanın bu si- lâhlanmaya ve bu muhtemel harbe hizmet ve iştiraki ne olacaktır? Me sala Berlin meselesinde bir Müdaha- le lâzım gelse, kuvvetlerinin yüzde doksanı Cazayirde bulunan Fransa ne yapabilecektir ? O Cezayir ki, daha ge- enlerde Parise karşı isyan eden ge- nerallerden ikisi orada “lin hali fi- ve bugün Evlan konferan- AKİS, 5 HAZİRAN 1961 ında, Fransanın atom denemeleri yaptığı Büyük Çölün kime ait oldu- u meselesi münakaşa edilmektedir. Ya, geri kalmış memleketlere yar- dım? Ya, hür dünyanın bir bütün olarak savunmam? Fransa 1954 den Güney Doğu Asya dâvası başlamış- tr. Bunun yanısıra, Sovyet nüfuzu- na apaçık bulunan ve Fransanın ha- la ucundan tutmaya korktuğu bir Afrika meselesi vardır. Başkan Kehnedy, Viyana mülâka- tinden evvel Parise uğramakla, At- lantikin bu yanındaki meselelerin bir kısmını yakından görmek bakımın- dan, iyi eitmiştir. Asıl Viyana bulus- masına gelince, ei meselelerin ta- mını görece meseleler ise, yer altında yapılan ve zelzelelere benzediklerinden teşhisi her zaman kaabil olmayan atom infilâklerinden, yer üstündeki insanların ne yiyeceği, nasıl yaşıyacağı ve hükümetlerini nasıl seçeceği meselesinden, fezadan neler umulacağı ve nelerden korku- lacağı suallerine kadar bir "Cos- mos" bilançosu olacaktır. Dominik Bir diktatörün ölümü Biyeşik Amerika- -Dışişleri Bakanı Rusk, Pariste General De Gan, ile konuşan Başkan Ken- nedy'ye iltihak etmek üzere uçağa Time - hazırlanırken, kendisine, minik Cumhuriyeti diktatörü Ge- li Rafael Leonidas Trujillo Y Mo- Ilna'nın katledildiği haber verildi. Rusk bu haber üzerine hareketini te- hir ett. Durumu takip edecekti. Çün- kü Dominik Cumhuriyeti Amerika kıtasının karnına barınmış gibi olan Karalp adalarından Kübaya en yakın Haiti adarında kâin bir memlekettir ve başkenti de, öldürülen adamın adı- nı taşımaktadır: Cludad Trujillo. DÜNYADA OLUP BİTENLER Aslında bu başkent, Avrupalıların Amerika kıtasında yerli halkı en sis- temli şekilde yok ederek kurdukları. büyük sermaye yatırıp üniversite ve kiliselerle donattıkları ve San Domin go adım verdikleri ilk şehirdir. Bu şe- hir 1930 da bir kasırga neticesi yerle» bir olunca, Trujjilio onu yeniden in- şa etmiş ve kendi adini vermiştir: Kimdir bu Trujillo? 1916'da Batılı- ların mali ve iktisadi menfaatlerini korumak içtir adaya çıkarma yapan Amerikan askerlerinin gönüllü kıla- vuzu!., Bu şerefli, işten hareketle Trujil- lo polise intisap etmiş ve göz karar- tım bir keki yükselerek 1928 do general olmuş, 1930 da ise il se- çilmiştir. ei zenaatı tı da iki devre de- vam edecek ve Trujillo sonunda memleketini, insan haklarının barına- ğı olan Birleşmiş Milletlerde temsil etmek gibi lâfzi bir unvanla yetine- cektir. Ama artık Dominikin yegâ- ne hakimi odur. Meclisler ve Baş- kanlar onur kuklasıdır. Şeker fab- rikaları, plantasyonlar, madenler o- nundur. Ordu ve polis onun emrinde- dir. Siyasi temayülü, yakın ve uzak diktatörleri desteklemek ve himaye etmek, komşu demokrasilerde komp- lolar tertiplimek ve bir yandan da muna rağmen herkesle, hattâ Ameri- ka Birleşik Devletleriyle kötü kişi olmuş ve geçen yıl Amerikalılarara- sı ili Küba ili Birleşik Ame- rikanm reyleri Dominik aleyhinde birleşmiştir! Oğlu Hector'un Zsa Zsa Gabor ve Kim Novak ile macera- ları ve bu aktrislere yedirdiği servet- lerin rezaleti meşhurdur. Bu kadar karışık ve kirli bir mev- cudiyetin mirası nasıl paylaşılacak Ve Karaiplerde rüzgâr ne yönden ese- cektir? Bu, Dean Rusk'un Parise ha- reketini tehir etmesini haklı göstere- cek bir suâldir 21