TİYATRO Ankara Suavi Efendi sahnede Hikâye ve romanlarıyla tanınmış bir imza olan İlhan Tarus, uzun yıllardan beri denediği, bir türlü de ramp ışığına çıkaramadığı, tiyatro eserlerinden birini, belki sonuncusu- nı, nihayet oynatmıya muvaffak oldu. Bu eser Küçük Tiyatroda mevsimi kapatanı olan "Suavi Efendi" dir. “Suavi Efendi "yi seyrederken bundan otuz, belki daha da fazla yıl Önce, henüz Şehir Tiyatrosu adını almamış olan eski Darülbedayie ilk tiyatro denemesini getiren, okunmak vaadiyle alınıp kaybedilen tek nusha müsvedde yok olunca, bir gece içinde, eserini yeniden yazan, sonra, otuz boyunca, bütün ilgisizliklere, hattâ dudak büküşlere, küçümsemelere kar- tı yılmadan, bıkmadan, umutsuzluğa düşmeden piyes yazmıya devam eden inatçı bir delikanlıyı hatırlamamak ve gösterdiği sebata imrenmemek mümkün değildir. Küçük Tiyatroda, geçen haftalar içinde her aksam uzun uzun alkışlanan "Suavi Efendi" o se- batın tatlı meyvasıdır. Bugün saçları ağarmış olan o delikanlı da İlhan Ta- rus... "Suavi Efendi", Musahipsadi ile M. Şükrü Erdenin "Genç Osman"ın- dan, Celâl Esatın üçüncü. Selm'i- nin yeniden sahneye konulusundan ve nihayet Orhan Arenanın "Hürrem Sultan"ından sonra biraz da moda olmıya başlar görünen tarihi piyes repertuvarımıza yeni bir Örnek katı- yor. Suavi Efendi yüz yıllık tarihi o- lan Hürriyet mücadelemizin ateşli öncülerinden, Ahdülhamitin istibdadı- na karşı ayaklanmış ilk düşünür ve yazarlarımızdan biridir. Abdülhamidi tahtından indirip oyarine tekrar V. Muratı geçirmek istemiş, hattâ iste- mekle kalmamış etrafına topladığı birkaç yüz Rumeli muhaciriyle Çıra- dan sarayım basarak bu emelini ger- çekleştirmek isterken Beşiktaş mu- hafızı Hasan Paşama sopaaıyla can yermiştir. (20 Mayıs 1877). , İlhan Tarusun Ali Şuavi vakasını İnkılâp hareketimizle beraber ele al- mış olması, bu hareketin getirdiği aydınlık içinde sahneye (çıkarması boşuna değildir. Ali Suavinin davra- nışı ile 27 Mayıs inkılâbını yaratan davranış arasında bir paralel kurmak istiyor. Eserini tanıtma yazısında: “Suavi Efendi sizlere, tarihteki meşe lerimizi bugünde görmek, ya da bu- günü tarik içine akmış şekliyle sey- retmek yeteneğini verecektir. Karşı- nızdaki şahnede konuşulanlar, hele din İnanışı çevresinde konuşulanlar, taliimiz elverirse, bugün veya yarın 32 da böylesine bir er kişi tarafından tekrarlanabilir. Hem bu sefer noktası noktasına uygulanmak şartıyla..." demektedir. Bu noktada, hele Ali Suavi Efen- diyi "kitaplarda saygı ile andığımız törenlerle kutladığımız, yüceltip bü- yüttüğümüz insanlar"dan üstün say- masında İlhan Tarusla birlik olmak kolay değildir. Ali Suavi Efendi, dev- rine göre ne kadar uyanık, ne kadar ileri düşünceli -bir Fransız madamı alacak kadar ileri düşünceli- ve ne kadar ateşli bir hürriyetçi (o olursa olsun, yazasın da belirttiği gibi, med- reseden yetişme, sarıklı, yani hilafet- çi, sosyal, ve politik geleneğe, büsbütün yıkamıyacak kadar bağlı bir hürriyetçidir. Onun yapamadığını İttihat ve Terakki meşruriyetçileri yaptılar. Ama gene de büyük bir şey yapılmış olmadı. Asıl yapılacak şey- lerin, gerçek kurtuluşun ve gerçek hürriyetin ne olduğunu bize Atatürk anlattı. Onun için Ali Suavi Efendiyi hür düşünceli bir yazar, ilk hürriyet mücahitlerimizden biri olarak say gıyla analım. Ama beş yüz Rumeli muhaciriyle Çıraganı basıp V. Mu- ratı tekrar -ve zorla- tahta çıkarma teşebbüsünü ve bununla memleketi kurtarmak, hürriyete okavuşturmak fikrini Türkiyenin kaderini ve oçeh- resini değiştiren büyük inkılap hare- ketlerimizle kıyaslamıya lüzum gör- meyelim. Sahnedeki oyun İ ihan Tarus, derli toplu bir kuruluş içinde, Ali Suavi vakasının en ha- reketli anlarını keskin ve ilgi «ekici hatlarıyla canlandırmıştır. Hareketin karar, hazırlık ve tatbik safhaları Suavi Efendinin evi, "Basiret" idare- hanesi ve Çıragan sarayının divanha- nesinde geçiyor. Eseri sahneye koy- muş olan Haldun Marlalı, bu mekan çokluğu içinde, tarihi havayı ve üslü- bu -dekor, kostüm, örf ve adet, ko- nuşma özellikleri gibi çeşitli güçlük- leri yenerek- verdi, seyirciye de kuv- vetle duyurmıya muvaffak oldu. Bi- rinci perdenin hararetli, hatta gürül- tülü tartışma ve karar safhasını, i- kinci perdenin hâdiselere, gebe olan ve fırtınadan önceki saatleri hatırla- tan elektrikli hayasını, üçüncü perde- nin çok hareketli baskın sahnesini ve başarıya ulaşamıyan kanlı sonu- cunu, reji ve oyun bakımından, tak- dire değer bir itina ile gerçekleştir- di. Belli başlı rollerden esere adını ve- ren Suavi Hfendiyi Orhan Aral -"Aşk ve Barış"taki küçük rolünde meyda- na koyduğu büyük istidad ve kaabi- liyetiyle- yaşından umulmıyacak bir olgunlukla, okusursuz (o canlandırdı. “Ayrı Dünyalar” Bu dünya başka dünya Molla Mustafada Ferdi Talay, Hafiz Nuride Ejder Akışık, -yazar. Hasarı Paşanın bu casusunu seyirciden bile gizlemeğe muvaffak olmuştur-, Haçı Ahmette Ertan Savaşçı. Yedi Sekiz Hasan Paşada İlyas Avcı, güzel kom- pozisyonlar içinde canlı ve renkli tip- ler çizdiler. “Ayrı Dünyalar" ga Tiyatrosu -yerli ve yabancı- ta- sa, ama yeniliği, tazeliği, başkalı- ğı olan piyeslere ayrılalıberi gerçek görevini yapar oldu: Yazar, eser, fi- kir ve ifade; şekli olarak yeni bir ta- kım değerlere sahne ışığına çıkmak fırsatını verdi. Oda Tiyatrosunun kü- çük salonunu dolduranlar kadar, o küçük sahneye çıkanlar da bundan memnun görünüyorlar. Oda Tiyatrosunun "Midasın Ku- ları"'ndan sonra sahneye çıkardığı ikinci telif eser, Şahap Sıtkının ilk tiyatro denemesi, "Ayrı Dünyalar" adını taşıyor ve, ne yazık ki, yaza- rının "hikâyemden öteye gidemediğini gösteriyor. "Adam, Adamın Düşün- cesi, Kadın, Kadının Düşüncesi" dört- lüsü içinde ezeli Kadın-Erkek müca- delesinin ve bu mücadele etrafında çok söylenmiş, çok işitilmiş fikirlerin tekrarı görülüp dinleniyor. Beş tablo boyunca -her tabloda başka başka dünyaları ve kişileri canlandıran- ka- dınla erkek, netice itibarıyla hep ayın şeyleri söylemiş oluyorlar. Üstelik tam bir hareketsizlik halinde.. Bu- na, düşüncelerini temsil eden hayal! ve canlı, görünen vs görünmeyen kişi uzun usun konuşurken Oo düştükleri sessizlik çukuru da katılırsa sanatçı- ların ne hale gelmiş oldukları kö- AKİS, 29 MAYIS 1961