ru YURTTA OLUP BİTENLER İşte müzakerelerin bu kısmında son derece ustalıklı bir oyun oynan- dı denilebilir. M.B.K., üç yıl liyakat- le Genel Kurmay Başkanlığı yap- mış olanlann Cumhuriyet Senatosu- na otomatikman üye olmalarım isti- yor ve talebinde de ısrar ediyordu. li Bi dudakları aşağıya ei e kıvrıldı. Mesele büyük b tartışmaya yol açabilirdi. M.B.K. cı- lar belli ki bu işte de biraz inat ede- ceklerdi. Ancak kendilerine bir du- rumu açıklamak gerekiyordu, liya- katli Genel Kurmay Başkanları, Cum- hurbaşkanlığı (okontenjanından her zaman Cumhuriyet Senatosuna gire- bilme imkânına sahiptiler. Cumhur- başkanı, kendisine tanınan yetkiyle bu kişileri Senatoya sokabilirdi. Tem- silciler, meseleyi enine boyuna izah ettiler. Böyle bir kararın yersiz ol- duğunu belirttiler. Şayet bu tarz. bir karara varılırsa, Anayasa Mahkeme- si Başkanlığı yapanların da Cumhu- riyet Senatosuna girmeleri gerektiği- ni söylediler. Öyle ya, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapacak kişi- ler de Genel Kurmay Başkanları ka- dar önemli kimselerden olacaklardı. Böylece iki teklif çarpıştı. Netice- Bizi Hiç Tanıyamayanlar Üs büyük ve dost memleketin üç büyük yayın organı, bugünlerde Türkiyeye sütunlarında yer vermiş- lerdir. Bunların birincisi, dünyaca meşhur Amerikan Time mecmuası- dır. İkincisi, nüfuz sahibi (İngiliz Guardian gazetesidir. - Eski adıyla, Manchester Guardian-. Üçüncüsü, iki kıtanın üç şehrinde, Hamburg- ta, Torantoda ve Buenos Ayreste birden basılan Alman Die Zeit mev- kutesidir. Üç yayın organı bugünkü Türkiyeyi anlatmaktadır. Die Zeit hariç, öteki ikisi yazılarını dostane gözle kaleme almışlardır. Alman mevkutesinin makalesine de düş- manlık etiketi yapıştırmak kabil değildir ama, hem fazla hata ihti- va etmektedir -Cemal Gürselin bile adını Kemal Gürsel diye yazmıştır-, ham de hadiseleri pek iyi bilmediği- ni göstermektedir. Ama üç yazının üçünde de, bu memleketlerin umu- mi efkârında mevcut bir peşin hü- küm işlenmektedir: Bu Türk mille- ti, ancak bir Menderesin idaresine lâyık zavallı bir kütledir; nitekim, Mendereste kendi akisini bulan bu kütle hâlâ onun peşindedir! Bata âleminin dost basını, hür- riyet mücadelemiz sırasında bizi desteklemiştir. Ancak, unutmamak lâzımdır ki bunu, Menderes iktida- rının gerçekten kötü, hırsız ve Zza- lim bir idare olduğunu söylemek, yaymak suretiyle yapmıştır. Bu gerçeği ifade ettikten sonra, adeta esefle geniş Türk kütleleri Menderesi tutmaktadır, Menderese karşı hareket aydınların hareketi- dir" demekten kendini alamamış- tır. Bugün, Menderes propagandası sona ermiş bulunduğu halde bu türkünün söylenmesine devam edil- mektedir. Meselâ Die Zcit'e bakı lırsa Türk köylerinde Menderesin hırsızlığı için " şında olan bunu yapar”, "ahlâksızlığı için 'Dinimiz dört kadın almaya cevaz vermiyor mu?" denilmekte ve onun idaresi aranmaktadır! Time, düşük Başbakanın prestijinin Yassıadada- ki, tutumu dolayısıyla azaldığını kaydetmekle beraber kuvvetli des- teklerini muhafaza ettiğini ileri sürmektedir. Guardian ise Mende- res yüzünden ekonomisi mahvol- muş Türkiyenin hem iktisadi teda- viyi, hem demokratik gelişmeyi bir arada nasıl yürütebileceğini pek merak etmektedir. Batıdaki bu inanç, "Boğaziçinin Hasta Adamı" edebiyatının kapan- mış olmasına rağmen Boğaziçi sa- hillerinde yaşıyan milletin pek ge- ri, pek iptidai bir topluluk sanılma- sının tabii neticesidir. "Milletler lâ- yık oldukları idareyi bulurlar" sö- zünün bize tatbiki, dost gazetelerde ister istemez geri ve iptidai idare- nin sembolü Menderes idaresine hâ- lâ Türkiyede hasret çekildiği şek- linde tecelli etmektedir. o Kendimi- zin mübalağa ettiğimiz basit kuy- ruk kıpırdanışlarının o adese altın- da ne hale sokulduğunu, Die Zeit'ı okumakla anlamak kabildir. Adeta, dostlarımız tize Menderesinkinden değişik bir idareyi lâyık göreme- mektedirler. Buna karşı ne yapmalıyız? Ne kızmanın, ne üzülmenin bir faydası vardır. Madem ki batılı, gözünün gördüğüne inanmaktadır, o halde gülümseyerek, ona nasıl yanıldığı- nı fiilen ispat etmeliyiz. Menderes idaresini aradığını sandıklan Türk milleti, aydınıyla ve köylüsüyle, ha- yalimizde yatan hür, demokratik idareyi kendi iradesiyle kurduğu pim bu inanç, e sille- lerin en ağırım yiyecekti Ama, teşhis koymada böylesine kaba şe- kilde yanılan bir basın nazarımız- da itibarından bir şeyler kaybeder- se, kabahat bizim mi olur Ha, bir de bizim Basın Ataşele- rimiz? Hani, ihtilâlden sonra gön- derdiklerimiz... Acaba anlar ne ya- parlar ki?.. Eskilerden daha fenası bulunmaz sanırdık. Galiba bulduk! Die Zeit-Time-Manchester Guardian gazetelerinin başlıkları Hayallerini hakikat sananlar AKİS, 29 MAYIS 1961