mail Rüştü Aksalındı. Aksal, kendine has kibar tavrıyla mikrofona geldi ve konuşmağa başladı. C. H P. Genel Sekreterinin ilk sözleri "— 27 Mayıs kutlu olsun!” oldu. Sonra da, 27 Mayıs ihtilalinin ya- pılışındaki mana ve ehemmiyeti iza- ha girişti. Aksal bir gece evvel, daha doğrusu sabah 5 de yatmıştı ama mükemmel bir konuşma hazırlamıştı. Nitekim konuşma sık sık alkışlarla kesildi. Nihayet Aksal: . " —Demokrasi yolu artık açıla- caktır. Engelleri yenmiş bulunuyo- bütün milletimize Daha son temsilcileri kürsüye geldiler ve ihti- saslarını naklettiler. Bu arada bir talihsiz teşekkül aAdalet Par- tisi oldu. Zira her ne hikmetse bu partinin adı programa dahil edil- memişti. 'Fakat son dakikada hata tashih edildi ve bir Avukat A. P. li- nin mikrofon önüne çıkması temin e- dildi. Ne var ki bu konuşma da pek talihli bir sa olmadı. Zira tam bu .sırada, tesadüf, İnönü gözüktü ve dikkati kendi. tarafin celbetti. Göz yaşartan tablo Günün en heyecanlı tablosu, mu- hakkak törenin sonlarma, doğru yaratıldı. Tablonun kahramanı müte- vazı bir gençti. Mikrofondan bir ses: - imdi Hürriyet Gazisi Hüse- yin Onur konuşacak" deyince, bütün gözler bir anda zayıf nahif bir gence yöneldi. Gene adam Anıt Kabirin üst kısmında Temsilci üyelere ayrılan to- sunda, tam İsmet İnönünün yanında bulunmaktaydı. İsmi okununca tak- ma bacağını şöyle bir oynattı ve son- ra ağır ağır merdivenleri inmeğe ça- lıştı. Ancak bu iş oldukça güç olu- yordu. Nitekim bir subay bunu anla- mış olmalı ki hemen yerinden fırladı ve Onurun koluna girerek yürüme- sine yardım etti. Onur mikrofona geldi ve 27 Mayısı doğuran sebepleri çok samimi bir ifadesiyle anlatmağa başladı. Onur o derece içten anlatı- yordu ki, alanı dolduran binlerce kişi birden göz yaşlarını zaptedemedi. He- le iki genç Harbiyelinin kollarına gir- miş bulunan Şehit Ali İhsan Kalma- zın annesi hüngür hüngür ağlamağa başlamıştı. Tören bitmişti. Kortej aynı mun- tazam haliyle Anıt Kabiri terke ha- zırlanırken halk da dağılmağa başla- mıştı. Haftanın sonundaki o gün, baş- kent bir kere daha İhtilâl havasını teneffüs etti. Sabahın erken saatle- rinden itibaren başlayan bayram ha- vası, geç vakitlere kadar hüküm sür- dü. Donanmış vasıtalar bütün An- AKİS. 29 MAYIS 1961 Öğrenciler sancaklarıyla İnkılâpçı gençlik karayı dolaştılar ve her semtte mil- li oyunlar oynandı. Gece ise saat 20.30 da 19 Mayıs stadında başlayıp sabaha kadar süren festivali binler- ce Ankaralı heyecanla takip etti. C.H.P. Bardakta fırtına Bitirdiğimiz haftanın başlarında bir - P. nin Ankaradaki Ge- nel Merkezine İstanbuldan bir telg- raf geldiği sırada sarı badanalı büyük binada kesif bir faaliyet hüküm sü- rüyordu. Temsilciler Meclisinde Se- çim Kanunu ve Anayasayla ilgili ça- lışmalar devam ediyordu. Anayasa- nın M. B. K. nde bazı değişikliklere uğrayacağı sanılıyor ve bir anlaş- ma, uyuşma zemini düşünülüyordu. Referandum arefesinde Parti için ya- pılacak pek çok şey vardı. Teşkilât, üzerine eğilmeyi gerektiren bir karı- şıklık içindeydi. Çeşitli hizipler ora- da türemiş ve bunların arasında mü- cadele başlamıştı. Seçim öncelerinin her parti için mukadder havası C. H. P. ye yer yer hakim olmuştu. Bütün bunların karşısında Genel Merkezin ve onun yetkililerinin başlarım ka- şıyacak pek az vakitleri vardı. Ka- sım Güleği, düşünmeye gelince, ona hiç vakitleri yoktu. Halbuki o gün İstanbuldan gelen YURTTA OLUP BİTENLER telgraf açıldığında, bunun eski Genel Sekreterle alâkalı bulunduğu görül- dü. Partinin İstanbuldaki teşkilâtı, Kasım Güleğin bilhassa bu büyük şe- hirde çevirdiği manevralardan bıkmış olacak ki eski Genel Sekreterin du- rumu ve "sosyal gazete"si Taninin tutumu üzerine Genel Merkezin dik- katini çekiyordu. Aslına bakılırsa eski Genel Sek- reterin durumu ve "sosyal gazete"si Taninin tutumu Karanfil Sokağın kö- şesindeki san badanalı binada bilin- miyor değildi. Eski Genel Sekreter "sosyal gazate"sinde sistemli bir şe- kilde C. H. P. içinde ikilik yaratma faaliyetine girişmişti. Partide bir "eskiler-yeniler" cereyanının doğ- masına çalışıyor, Hür. P. den gelmiş olanlara "neo-C. H. P. li" diyor, fa- kat onlarla aynı safta bulunan, daha doğrusu, her partiliyle olduğu gibi onlarla da işbirliği yapan ve eskilik- leri bahis konusu edilemeyecek İsma- il Rüştü Aksal gibi kimseleri dahi oklarına hedef tutuyordu. Bu yayın karşısında İsmail Rüştü Aksal veya Turhan Feyzioğlu, Cihat Baban gibi politikacılar omuz silkip geçiyor, fa- kat bazı kimseler üzülüyor, sonra da Güleğe içerliyorlardı. Demode silâhlar Herkesin bildiği ve gördüğü, eski Genel Sekreterin son zamanlarda bir huruç hareketine girişmiş oldu- ğuydu. Ekinde tuttuğu silâh "gayrı- memnunları memnun etme politika- sı "ydı. C. H. P. iktidara geçerken han- gi ekiple vazife göreceği aşağı yukarı belli olmuştu. Bunun yanında, "mu- halefette o kadar sıkıntı, cefa çektik; , eh, artık iktidar nimetlerinden çim- lenmek de bizim hakkımız" diye orta- lara çıkmaya çalışan bir grup ta Partinin yüksek kademelerinden yüz bulmamıştı. Gülek, bilhassa Temsil- ciler Meclisinin kurulmasından itiba- ren bunların kendisi için mükemmel birer av oldukları teşhisini koydu. Herkese mavi boncuk dağıtır, istik- bale muzaf çeşitli vaadde bulunur, Kurultayda kendisini tekrar iktidara getirecek oyu vermeleri şartıyla gökteki ayı bile fedaya rıza gösterir- di. Bu tutumun, hiç olmazsa parti içi hayatta, sahibine başarı sağladığı son on yılın bir gerçeğiydi. İnsanla- rın, midelerinden sımsıkı yakalan- malarının kolay olduğunu bir üstad başarıyla ispat etmemiş miydi? Böy- lece, "karşılıklı menfaat"e dayanan bir ortaklık C. H. P. içinde pek âlâ kurulabilir ve bu grup, başka pren- siplerle hareket edenlerin tekerlek- leri arasına sopa koyabilirdi. Güle- ğin son aylarda ve bilhassa "sosyal gazp.te"si vasıtasıyla yaptığı buydu. Bu davranışı, anlaşılıyordu ki İs-