mümkündür. Bol eteklere gelince, bunların büzgüleri mübalâğalı olunca derhal modası geçmiş bir bava mey- dana gelmektedir. Etek altına giyilen jüponun da bu bakımdan eskisi gibi modan yoktur. Bol etekli de olsa, el- biselerin beden kısmı hiçbir zeman vücuda oturtulmamış açık penslerle bir zenginlik kazanmıştır. Zaten bu senenin modası en çok bu açık pens- lere iltifat etmektedir. Açık pensle bele oturtulmuş dar etek, en çok gö- rülen etek seklidir. Belden dikişsiz ve bütün bir halde inen elbiseler de gene piyasaya çıkmıştır ama, bunla- rı geçen senenin prenses biçiminden ayıran Hususiyet belin ancak belirli belirsiz gösterilmiş olmasıdır. Bu yaz pantalonlar fevkalâde dardır. Bol pantalon giyenlerin pantalon gi- yinmekten vazgeçmeleri daha doğru Şık bluzlar Yıl: 1961 olacaktır. Fransanın işlemeli bluzları yanında çok tutunan bir moda da vü- cudun bütün hatlarını meydana çı- karan dar ve koyu renkli blucin tipte keten pantalonlar ve bunlarla giyilen gri koyu renk, acık pensli şömizye bluzlardır.'Bu son cereyan Amerika- dan gelmektedir. Düşük belli elbise- ler, aşağıya doğru gittikçe genişliyen parçalı etekler de çoktur. Fakat bu senenin özelliğini yaratan şey, sade biçim ve gözalıcı yakıcı renk moda- sıdır. AKİS, 29 MAYIS 1961 Kadın Gözüyle Vasıtalı Politika Jale CANDAN Bizde adettir: Hayır kurumlarında dâima o devrin iktidarına mensup kimseler vazife alırlar. Demokrat iktidar devrinde bu bal öylesine almış yürümüştü ki, kurumların parti ocaklarından farkı kalmamış- tı. Hastalık, derece derece, daha küçük gayelerle kurulmuş yardım müesseselerine, kadın derneklerine kadar sirayetle, onları da dejenere etti. Şimdi, gazetelerden öğrendiğimize göre, Milli Birlik Komitesince hazırlanmakta olan bir tasarı, bundan böyle hayır kurumlarına politi- kanın sokulmasını önleyici tedbirler almaktadır. Hakikaten faal poli- tikacıların bayır omüesseselerinde sorumlu vazifeler almaları gayet yanlıştır. Bilhassa son iktidar devrinde bunun çok acı misallerini gör- dük. Birçok bayır müesseseleri partili işsizlerin geçim yeri olmuştu. Çark, yardıma muhtaç vatandaşlardan ziyade, bunlar için dönüyordu. Onlara iş icat edilir ve yardımsever ballan bu parazitleri geçindirme- si beklenirdi. Yolsuzluk ve suiistimal ise bu tutumun açtığı en tabii bir yoldu. İşte bütün bu haller halkı çok eski bir mazisi bulunan kıymetli hayır müesseselerimizden soğutuyor, onlara karşı itimadı sarsıyordu. Zaten bir kere iş bu yola döküldükten sonra halka yapılan ufak tefek yardımlar da bir menfaat ve oy avcılığından ileriye gidemiyordu. Bu, muhakkak ki, cemiyetimiz için büyük bir kayıptı. Çünkü, iyi şekilde yapılan yardım' yalnızca vatandaşın vatandaşa karşı insanlık borcunu yerine getirmesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda cemiyete lüzum- suz, hattâ zararlı olabilecek birçok unsurların faydalı hale getirilme- sini de , kolaylaştırır. Yardım müessesesi bugün en ileri cemiyette da önemini muhafaza etmektedir. Yalnız, yardım gören şahsın, yardım müessesesine menfaatle değil, sevgi ve minnetle bağlanması cemiyet için faydalı olabilmesi bakımından şarttır. Yardım görebilmek için si- yasi kanaatlerini satan veya gizleyen bir kimseden cemiyet ne bekli- yebilir? Politikanın hiçbir zaman giremiyeceği yerlerden biri de hayır mü- esseseleridir. Elbette ki hayır müesseselerinde çalışan kimselerin de siyasi kanaatleri olacaktır, hattâ bunların partili olmalarını yasak et- mek te imkânsızdır. faal politikacıların ve müfrit politikacı- ların bu müesseselerde faal işler almalarına engel olacak bir kanun çok yerindedir. Prensip olarak, bütün kadın derneklerinin de aynı yolda yürüme- leri ve siyasetten uzak durmaları, çok yakın maziden aldığımız dem- lerin bir icabıdır. Eğer hatırlarda ise, mesela bir Türk Kadınlar Bir- liği bu politika hastalığı yüzünden felce uğratılmış ve nihayet te ismini en yakışıksız hâdiselere karıştırmıştır. Bir Türk Kadınlar Birliği dü- şününüz ki, büyük kongresini yaparken, Anadoludan işini gücünü bi- rakıp gelen idealist delegelerinin peşine hafiye delegeler koymuş, on- ları susturmuş, meselâ bir kara çarşaf konusunu devrin iktidarını küs- türmemek için yasak konu ilân etmiş, ni çiğnemiş, varlık sebe- bini inkâr etmiştir. Büyük hayır kurumları ve Türk anar ami. gibi memlekete fikri sahada kalkınma vadeden dernekleri ında Ur de küçük çapta hayır müesseseleri vardır ki, bunların da ir En kendilerini politikadan kurtaramamışlardır. Bilhassa birçok kadın dernekleri politik gayelerini bir türlü açık politika sahalarında gerçek- leştiremiyen harla kimselerin elindedir. Bu kimseler, yardım maskesi altında particilik yaptıklarım sanırlar ama, yaptıkları biricik şey, ce- miyeti hayır işlerinden soğukmaktır. Açık politika memleket hesa- bına ne derece faydalı birşeyse, böyle vasıtalısı o derece zararlıdır. 29