Duruşmaların Anatomisi Ne Olacak? el perde son sahnenin üzerine kalktığından bu yana, zaten herkesin zihninde elan bir soru du- dakların acuna gelmiş bulunmaktadır: Ne olacak? Me- rak edenler sâdece biz Türkler değiliz. Başta müttefiki- miz olan memleketler, bir çok yerde Yassıada sâkin- lerinin nasıl bir âkibetle karşı karşıya kalacakları me- selesi umumi efkârı meşgul etmektedir. Nitekim, bi- tirdiğimiz hafta içinde bir gün Türkiyeye gelen ve Baş- kan Gürsel tarafından kabul edilen Amerikalı gazete- cilerden müteşekkil heyet Türk İhtilâlinin başına bu suali sormuştur. Başkan Gürsel, düşünülebilecek muka- belelerin en (güzelinde -ve doğrusunda- (bulunmuştur. Türk İhtilâlinin başı hu konuda hiç bir şey söyleyeme- yeceğini, duruşmaların devam ettiğini, kararın hâkim- lere alt bulunduğunu, hâkimlerin hür ve müstakil ol- duklarını bildirmiştir. Sonra da ilave etmiştir: "— Bir şey söylersem bu, onların işine karışmak olur!" Gazeteciler, Başkana hak vermişlerdir. Başkana hak vermemenin imkânı yoktur. Türk İh- tilali, Anayasayı ihlâl suça Türk milleti tarafından hükme bağlandıktan sonra tunun mesullerinin ceza- sını bir takım kimseleri duvar dibine dizip makineli tüfek ateşine tutarak vermeyi reddetmiştir. Hattâ ba- na, düşünmemiştir bile. Buna makabil, gerçekten güç -fakat asil ve centilmence- olan yolu tutmuş, bir yük- sek Adalet Divanı teşkil ederek sorumluları onan ada- letine tevdi etmiştir. O yandan ta yana da, belki elle- rini mümkün nisbetinde çabuk tutmaları ricası -sâdece bir rica- hariç, Başol ve arkadaşlarının işine kudret sa- hipleri en ufak müdahalede bulunmamışlardır. £ Onla- rın yanında, memleketin sözü geçen şahsiyetleri de bir fikir beyanından dikkatle, titizlikle kaçınmışlardır. O kadar ki, Yüksek Adalet Divanının asil âzalarının sayısı arttırılmak gerektiğinde ve böyle bir tasarı Tem- silciler Meclisine sunulduğunda, Meclis bunu kabul et- memiştir. Zira düşünmüştür ki duruşmaların sonuna gelindiği bu sırada hâkimlerin adediyle oynamak mut- laka yanlış tefsirlere yol açacaktır. Halbuki şu sırada Türkiyenin en mühim meselesi Yassıadaya bir gölge düşürmemektir. Gerçi tasarıyla güdülen hedefin 400 sa- nık hakkındaki esbâb-ı mücibeli kararın yazılma- sı olduğu hiç kimsenin gözünden kaçmamıştır. Buna rağmen, Temsilciler Meclisi, hayat! dâva sürüp gider- ken bir müdahalede bulunuyor hissini uyandırmak teh- likesini göze almamak suretiyle titizliğinin derecesini Türk milletine göstermiştir. Nihal hüküm tefhim olununcaya kadar ta basit, fakat tabii usüle riayet olabilecektir. Hüküm tefhim olunduktan sonra da, Yüksek Adalet Divanının kararlarının müna- kaşası bahis konusu değildir. Başta sanıklar, herkes Yassıadadaki hâkimlerin tam bir tarafsızlıkla davran- dıklarım, bütün savunma imkânlarını tanıdıklarını, kı- lı kırk yardıklarını ve peşin hükümlerle hareket etme- diklerini teslim etmiştir. Etmektedir. Yüksek Adalet Divanı en yüksek mercidir. Bu bakımdan kararlarına AKİS, 29 MAYIS 1961 itiraz edilmeyecektir ve bunlar derhal İnfaz olunacak- tır. İşin siyasi bir cephesi yoktur. İhtilâl, suçluların cezalandırılması işini hukuka bırakmıştır ve bu böyle kalacaktır. Bir istisnasıyla.. M. B. K. sâdece idam kararlan hakkında -idam ka- ran verilirse- kendisine bir söz hakkı tanımıştır. Nasıl normal mahkemelerin verdikleri idam hükümleri Mec- lisin tasdikine İktiran ediyorsa Yassıadadaki Yüksek Adalet Divanı her hangi bir veya bir grup suçlu hak- kında idam hükmü verdiği takdirde bu, M. B. K. nde görüşülecektir. Komitenin selahiyeti, idam hüküm- lerini müebbet hapse çevirebilmekten ibarettir. Bunun dışında, ne Devlet Başkanı, ne Komite bir af veya ha- fifletme yetkisine sahiptir. Böyle olunca, hüküm gününe kadar hiç kimsenin hiç bir şey söylememesi en basiretli yoldur. Hana rağ- men, içerde ve dışarda, bilhassa idam konusuyla alâ- kalı olarak hasım maksatlı, bazısı iyi niyet neticesi Ur takım şeylerin konuşulduğu bilinen gerçeklerden- dir. Türkiyede satılan yabancı gazeteler zaman zaman bu mesele üzerine eğilmektedirler. İçerde ise, ne iste- dikleri hiç de belli olmayan kimselerin işi bir inat veya kuvvet gösterisi haline sokmak niyetiyle söylentiler yaydıkları bilinmektedir. Bunlar, yaydıkları söylen- tilerin veya çocukça meydan okumalarının kudret sa- hiplerinin kulaklarına kadar gitmesi için ellerinden ge- len her şeyi yapmaktadırlar. Bir defa, bütün dünyanın emin olması lâzımdır ki Yassıadadan çıkacak kararın ne olacağı hususunda bugün -Yassıada hâkimleri dahil hiç kimse hiç bir şey bilmemektedir. Dosyaların en ehemmiyetlisi olan Ana- yasayı ihlâl dâvası şu anda duruşma o safhasındadır. Duruşma, meselenin aydınlanması için yapılmaktadır. Son ışık ancak son celsede hâdisenin üzerine düşecek- tir. Hâkimler bunu takiben vicdanlarıyla -ve delillerle- başbaşa kalacaklar, hükümlerin en doğrusunu, en âdi- lini vereceklerdir. Bu hüküm üzerine şimdiden spekü- lâsyon yapmaya kalkışmak, fuzuli gayrettir. M.B.K. ne gelince.. Meseleye eğilmek zorunda kaldık- tan takdirde, kararlarını memleketin yüksek menfaati İstikametinde verecekleri hususunda en ufak tereddüde mahal yoktur. Memleketin yüksek menfaati o konuda neyi gerektiriyorsa o yapılacaktır. Türk İhtilâli ne kan akıtma heveslisi olmuş, ne de buna mecbur bırakıldığı takdirde bundan çekinebileceği zehabını uyandırmış- tır. Türk İhtilâli şu topraklar üstünde huzur, güven ve kardeşlik hissi hakim olsun, biz Türkler insanlara en tabii hakkı ve milletimizin lâyığı bulunan hürriyet için- de yaşayabilelim diye yapılmıştır. İhtilâlin kuvveti memleketin yüksek menfaati istikametindeki her kara- rı alabilecek ve tatbik edebilecek derecededir. Bunun böyle olduğu içte ve dışta daha iyi bilinirse, neolacağını serinkanlılıkla beklemenin lüzumu ve fay- dası daha açık şekilde şekilde verecektir. 23