TİYATRO İstanbul "Site" de ilk telif Telif piyes mevsimden mevsime bi- raz daha serpilip gelişiyor, sahne- lerimizde yabancı piyeslerle giriştiği sessiz ve çetin savaşta her gün biraz daha "yer" kazanıyoruz. Resmi, yarı resmi ödenekli o tiyatrolarımızın ka- natları arasından yavaş yavaş sıyrılı- or, özel sanat tiyatrolarımızda da "iyi kabul" görüyor, aylarca afişte kalıyor ve "iyi hasılat" getiriyor. Bunun ilk örneğini mevsim başın- da, Küçük Sahnenin uzun zaman oy- nadığı Refik Erduranın "İkinci Bas- kı"sı vermişti, İkincisini de Site Ti- yatrosunun oynadığı "Yarın Cumar- tesi" verdi. Hem de Güner Sümerin ilk tiyatro denemesi olduğu halde... Bu da gösteriyor ki seyircimiz, bir tiyatro eserinde aranan özelliklerin birazına olsun sahip olan telif piyesle- ri benimsiyor, onları en iyi niyetler- le karşılıyor ve "tutuyor" ML telif eser karşısında- kibut u davranışı ne kadar Ümit EN Site Tiyatrosunun sahnesine çıkardığı ilk telif piyese gösterdiği itina da o kadar ümit ve- ricidir. Zaten tiyatrolarımız telif pi- yesi seyircimiz okadar "iyi niyetle" ele almazlar, ona muhtaç olduğu iti- nayı göstermezlerse bu piyeslerin sahneye konulup oynanmasından bek- lenen netice hiç bir zaman tamamiyle sağlanamaz. Bunun sayısız iyi ve kö- tü örnekleri vardır. Geçmiş yıllarda sahnelerimize çıkarılan ilk yerli pi- yesleri, Vedat Nedim Törün, Reşat Nuri Güntekinin, Necip Fazıl Kısakü- rekin vs. piyesleri hatırlanırsa, bun- ların hafızalarda bıraktığı silinmez izlerin kendi değerleri okadar, belki daha çok, sahneye konuluşlarına, oy- nanışlarına gösterilmiş olan itinadan ileri geldiği farkedilir. O devirde Muh sin Ertuğrul bu piyesleri kendisi sah- neye koyup baş rollerini kendisi oy- namamış olsaydı, bugün oynandıkla- rını hatırlamak bile kolay olmazdı. Yıldız ve Müşfik Kenter Kardeş- ler de bu gerçeği kavramışlar, telif piyeslere, âdet yerini bulsun diye sah- nelerinde yer vermediklerini göster- mek için belli başlı rolleri kendi üzer- lerine almışlar, ellerindeki bütün im- kânları seferber etmişler, iyi oynan- ması, seyirciye en iyi şekilde sunul- ması İçin dekor, mizansen, kadro ba- kımından hiç bir şeyi esirgememişler. "Yarın Cumartesi"nin Site Tiyatro- sunda verilen temsilleri okazandığı başarıyı, büyük ölçüde, bu örnek "tu- tum"a borçludur. Tıpkı, bir çok baş- ka telif piyesin, başka sahnelerde AKİS, 10, NİSAN 1961 karşılaştığı (o başarısızlığa, aynı "tu- tum"la ele alınıp sahneye konulma- mış olmaları sebep olduğu gibi. "Yarın Cumartesi" (Güner Sümerin İlk piyesi, İlk dene- , melerde göze çarpan aksaklıkların çoğundan kendini kurtarmış bir eser- dir. Bunu da genç yazarının tiyatroyu iyi bilmesine, tiyatronun içinden ye- tişmiş biri olmasına borçludur. Gü- ner Sümer piyes yazmaya kalkma- dan önce şiir, hikâye ve tiyatro eleş- tirmeleriyle uğraşmış, uzun bir süre da amatör topluluklarda aktör olarak, rejisör olarak çalışmış. Ankara Üni- versiteliler Tiyatrosunda sahneye e- tün tesellisini çocuklarını oyetiştir- mekte bulmuş, bütün sevgisini, şefka- tini onlara vermiş, çilekeş, fedakâr, bir ana tipidir, İki oğlu ve bir gelini vardır. Büyük oğlu Tarık, işlemediği bir suç için, mahküm edilmiş, hapis cezası giymiştir. Karısı Nurten, uzun süren yalnızlık yıllarını kocasının an- nesiyle, erkek kardeşiyle, onların ya- nında geçirmiştir. Ama bu yalnızlık yılları, bu sefer, gerçek bir rak kalan Fikretle barutun yanyana olduğu- kaçınılmaz bir yaklaşma ol- muş, alev bacayı sarmış, günah mey- vasını bile vermeye başlamıştır. Ta- rık hapisten çıkıp eve döndüğü zaman karısını kendisine oyabancı bulacak- tır. 'Yarın Cumartesi" den bir sahne İki çiçek bir böcek serler koymuş, roller oynamış. Hukuk Tahsilini bıraktıktan sonra kendini büsbütün tiyatroya vermiş, bir kaç arkadaşıyla kurduğu "Sahne Z" ile, Erlangen'de tertip edilen Gençlik Tiyatrosu Festivaline katılmış, son- ra, "Yarın Cumartesi'yi ortaya çı- karmadan, bir kaç piyes daha yaz- mış... Bütün bunlar en doğru yoldan kendini yetiştirme, oluş halinde bir yazarla karşılaştığımızı gösteriyor. Güner Sümer şimdi de piyes yazarlığı ve rejisörlük öğrenimini tamamlamak için Paristedir. Çıraklık devresini Theâtre de Prance'da -eski Odeon- ünlü tiyatro adamı Jean - Louis Bar- rault'nun yanında tamamlamaya ça- lışıyor. "Yarın Cumartesi" bize dört kişi- lik bir ortahalli aile tanıtmaktadır. Anne, erkeğini erken kaybetmiş, bü- Bereket versin Tarık hayatın in- sanlara çoğu zaman hazırladığı bu acı sürpriz karşısında yıkılacak ka- dar zayıf ve iradesiz, karısı ve karde- şine kinlenecek kadar da basit bir de- likanlı değildir. Bağrına taş basma- sını bilen, hapisten çıktıktan sonra yüzüne kapanan bütün kapılar karşı- sında iş bulmak, çalışmak, normal hayata dönmek umutlarım yitirmiye- cek ve affetmesini bilecek kadar iç zenginliği, insan sevgisi, kendine ina- nı olan güçlü bir İnsandır. Başğöster- mesi mümkün olan yeni felaketler bu sayede önlenecek, karısı da, Fikretin zoruyla çocuğunu "aldırttıktan" son- ra, hatâsını ve gerçek sevginin nerde olduğunu anlıyacak, ona tekrar dön- mekte gecikmiyecektir. Güner Sümer melodrama kayması için bir değil, bir çok unsurun kay- 33