EŞLERİNİN AĞZINDAN GÜNÜN ADAMLARI kendisini uğurlamaya galam halkın arasına karışmıştı. Küçük İsmail de babasıyla oradaydı. Kır saçlı, güler yüzlü genç kumandan çocuğun ba- şını okşadı. Küçük İsmail de Paşa- nın yüzünü seyretmeğe doyamadan tren kalktı gitti. Tabii o anda, 30 sene sonra aynı kır saçlı güler yüz- lü adamın sağ kolu olacağı aklının köşesinden dahi geçmedi!... İsmail Rüştü bey o mecliste na- diren kürsüye faktı. Devrin büyük- lerinin gözüne girmek için hiç bir gayret sarfetmedi. Samimi arkadaşı azdı, kendi içine kapalı çalışırdı. Aksala İlk vekillik teklifini Ha- san şaka yaptı, fakat kabul ettire- medi. Ancak Günaltay kabinesine Maliye Bakanı olarak girmeye razı oldu. 1950 de C.H.P. iktidarının son bütçesini o hazırladı, o takdim et- ti. Gelir Vergisi çalışmaları da bu devre rastlar. 1950 başında Alageyik Lostar ile evlendi. Mebusevlerine yerleştiler. Fakat müşterek hayatları çok kısa kararını verdikten birkaç hafta son- ra bir kızları dünyaya geldi. Şimdi çocuk annesiyle yaşıyor. 1950 seçimlerinde İzmitteydi. Ne- ticeler gelmeğe başladı. İsmail Rüş- tü, hazırlanmasında çok gayret sar- fettiği yeni seçim kanuna ile mil- letvekilliğini (o kaybettiğini anladı. Partisi iktidardan düşmüştü. Ertesi gün Pamukovadaki evinden çıkıp, Ankaraya hareket ederken eli cebi- — gitti. Tam 50 lira parası kalmış- . Kooperatif evinden başka bir di- e taşı yoktu. 38 yaşında hayatı- nı yeniden tanzim etmesi, kendisi- ne muhtaç olanların rızkını kazan- ması icap ediyordu. Andan seneler geçip, D.P. ba- kanlarının marifetleri ayyuka çık- tığında, arkadaşları Aksala takıl- mayı Adet edindiler. "Onlara sen ve senin gibiler fena örnek oldunuz. Vekillik elden gidince senin acıklı haline düşmemek için adamlar za- manında tedbir aldılar. Sabaha t sende." Muhalefet yılları ssmail Rüştüye emekli Bakan ma- aşı bağlandı. Dörtyüz küsur liray- dı, eline 380 lira geçiyordu. Mebus- evlerindeki yerini boşalttı, bir Ame- rikalıya 450 liraya kiraladı, kendisi de Maltepede, Budak apartmanında 220 liraya bir daire tuttu. İlk olarak maliye müşavirliğini tecrübe etti Fakat avukat olmadı- ğından müşterilerinin davalarını mahkemede takip edemiyordu. Avu- katlık hakkını kazanmağa karar 22 verdi. 20 sene sonra tekrar talebe hayatına dönmek kolay olmadı. Az- metti. Birkaç aylık sıkı bir çalışma- dan sonra Hukuk imtihanına girdi. 11 dersten imtihan vererek Hukuk mezunu oldu. Fakat iş bu kadarla da bitmiyordu. Sabık Bakanın bir de staj yapması lâzımdı. Müddei- umumilikten başlayarak muhtelif mahkemelerde onbeşer günlük staj gördü. Ağır cezada Dazıroğlunun, Asliyede Bayramoğlunun yanında bulunda. Avukat olarak da yakın arkadaşı Atalay Akanın yazıhane- sinde çalıştı. İlk dâvasında çok heyecanlıydı. O kadar ki, hakimin huzurunda konu- şurken, ayağa kalkmayı unutup, an- cak hakim nazikâne ihtar edince eski Bakanın aklı başına geldi. Böy- lece İsmail bey için yeni bir hayat başlamış oluyordu 1955 yazında bir arkadaşıyla çık- tığı Avrupa seyahatinden dönüşte İzmire gitti ve Jale hanımla tanış- tı. 1 Şubat 1956 da İstanbulda, ses- sizce evlendiler. Nikahta İsmail be- yin erkek kardeşleri ve bir yakın dosttan başka kimse bulunmadı. Hiltonda bir hafta kaldıktan sonra el öpmeye Ankaraya geldiler. Fakat mebusevlerindeki evin boşaltılıp, ha- zırlanması Hazirana kadar sürdü. Karıkoca ancak yazın evlerine yer- leşebildiler. İsmail beyi kiracıların harap ettikleri evden fazla, İhmal edilen bahçe üzdü. Elindeki paranın çoğu onun tanzimine gitti. Ama e- meğlnin karşılığını da gördü. Kısa zamanda Ankaranın sayılı güzel bahçelerinden birine sahip oldu. O küçücük yerde neler yapmadı ki... Küçük bir havuz, ağaç kütüklerin- den şairane bir patika, san güller- le sarılı bir çardak. Hattâ, icabın- da kuzu çevirebilecek bir köşe» ama o henüz bitmedi... Bahçenin zümrüt gibi çimi sık sık değişir. Acemi göz- ler farketmez ama, İsmail bey her seferinde bir kusur bulur, daha iyi bir tohum keşfederek onu tecrübe eder. Şimdi gene adamlar bahçeyi kazıyorlar. Bu defa çim birbirine iyi girmemiş. Tabii çiçekler mevsimine göre mütemadiyen değişir. Arkadaş lan arasında bahçe merakı bilinir ve mütehassıs olarak ondan fikir alınır. Yazları Ankaradan ayrılma- dığı için en büyük zevki dostlarını bahçesinde toplamaktır. Sonra da onların yanında, gene çiçeklerine dalar ve misafirleri ağırlamak ka- rışma düşer. Barutçu ve Aksal ii seçimlerinde rahmetli Faik Ahmet Barutçunun soruyla aday- lığını Ankaradan koydu, İki politi- kacının birbirlerine olan itimadı ve sevgisi büyüktü. Tecrübeli, kurt devlet adamı rahmetli Barutçu, Ak- saha itidalini, prensiplerine bağlı- lığını, dürüstlüğünü çok takdir e- diyor, Partisi hesabına ondan çok şey bekliyordu. Sanki rahmetlinin vakitsiz ölümü içine doğmuş, kendi yerine bırakacağı adamı eliyle seç- misti. İsmail Rüştü seçimleri liste- nin başlarında kazandı. Ankara mil- letvekili olmuştu. 1959 da C.H.P. nin kendi iç bün- yesinde mühim bir ameliyat yapıl- dığı gün bütün gözler tabiatıyla o- na çevrildi. O gün Parti Meclisine giderken bir müddetten beri iç işler- de devam eden tatsız hâdiselere son vermeğe azimliydi. Fakat onu bü- yük sürprizler bekliyordu. Genel Sekreterin istifası ila boşalan par- tinin 2 numaralı yerine namzet ola- rak arkadaşlarının aklına ilk gelen Aksal ismi oldu. Hapsi üzerine yü- rüyünce İsmail Rüştü Aksal, müsa- ade isteyerek bir odaya çekildi. İ- çeri İnönünün girdiğini görünce: “Aman Paşam, üzerime varmayın" diye rica etti. O da gülerek arkada- şım kendi kararıyla başbaşa bırak- tı. Biraz sonra Aksalın C.H.P. Ge- nel Sekreterliğine seçildiği, geç sa- ate rağmen, bütün Ankarada duyul- du. Evine tebrike koşanlar oldu. Ja- le hanım şaşırdı. Bu vaziyeti koca- sının nasıl karşılayacağını çok iyi biliyor, iftihar etmekle beraber üzü- lüyordu da... Biraz sonra Aksal evi- ne döndü. Terden sırsıklam olmuş- tu. Perişan bir hali vardı. Ertesi günler yakınları tebrike değil de, “geçmiş olsun" demeğe geldiler. Fa- kat herşeye rağmen kalplerde huzur vardı, Parti sağlam ellerdeydi. Böylece C.H.P. nin 2 numaralı adamı oldu. Aksalın siyasi hayatı, politika heveslilerine, genç kabili- yetlere çok iyi misaldir. Ismail Rüş- tü hiç bir zaman küçük kutla en- trikalarına karışmamış, en müşkül anlarda bile prensiplerinden en u- fak bir fedakârlık yapmamıştır. Çok bağlı olduğu İnönüyle bile hem-fikir olmadığı zamanlar çekin- meden kendi görüşünü müdafaa e- der. Hele Genel Başkanını başkala- rınn küçük hesaplara alet ettikle- rini görünce müthiş kızar, "Paşam, buna hakkınız yok" diye çıkışır. İnönü de bu müşkülpesent arkadaşı- nı tatmin etmekten büyük memnu- niyet duyar. Mesuliyet, vazife hissi çok büyük- tür. Milletvekilliği sırasında hiç bir zaman hususi olarak memleket ha- ricine çıkmamıştır. Bunun halk ara- sında nasıl fena karşılandığını bilir ve seçmeninin istemediği bir şeyi AKİS. 10 NİSAN 1961