YURTTA OLUP BİTENLER çıkarmak suretiyle toparlayabilecek- lerine inanmaktaydılar. D.P. bu ma- cunla bir bina kurmuştu ya.. Şimdi, kendileri de aynı yoldan eski Demok- rat kütleleri partilerinin o etrafında toplayabilirlerdi. Ancak bu konuda rekabet halindeydiler. Gergi boynuz A.P. nin başına bilinen kaza geldikten sonra Y.T.P. .iler her yerde Olimpus dağı sakinlerinin kendilerini tuttu- gunu, Y.T.P. nin gelişmesinin bu ilâhların arzusu olduğunu söyleyerek ileri geçmişlerdi ama, ele geçirdikleri kütleler değil, D.P. nin eski hizipleriy- di. Bunları celbetmek, siyasi faaliyeti İnönü ve C.H.P. aleyhinde bir kam- panya haline getirmekle kabil olacak, A.P. ile Y.T.P. bu yarıştaki başarıla- rı nisbetinde gelineceklerdi. Hesap bu olunca, öfkeli Politikacılar ortalığa yayıldılar Al gülüm, ver gülüm. .T.P. nin dramatik tavırlı Genel Sekreteri ilk salvosunu i layınca iş olup bitiverdi sanıldı. cak Aksu, yanıldığını kısa zamanda anladı. Zira, C.H.P. yi vatandaş kit- lelerine baskı yapmakla (suçlaması ve D.P. nin muteber gazetecileri ta- rafından bu yaygarasının ayyuka çı- karılması karşıdan bir ses gelmesini sağlamadı. Sağlamamakla da kalma- dı. İsmet İnönünün bir demeci siyasi faaliyetin bütün şartlarını değiştiri- verince ve CHP. Genel Başkam ağır- başlılıktan ayrılmayacaklarını söyle- yince Öfkeli Politikacılar kendilerini muallâkta hissediverdiler. O zaman, tenkitlerin birbirine yöneltilmesi, tek çare olarak göründü. Nitekim .bitir- diğimiz hafta içinde yurdun orasında burasında gezen ve eski D.P. militanı avına çıkmış Y.T.P. lilerle A.P. liler C.H.P. yi de ihmal etmeksizin birbir- lerine veriştirmeye koyuldular. Zaten bunu görmek için başkentten ayrıl - mak da lüzumsuzdu ya.. Hakikaten, haftanın ortasında Y.T. P. ve A.P. Genel Merkezlerini ziyare- te gidenler pek enteresan beyanlarla karşılaştılar, İki yeni parti ve iki ra- kip D.P, li avcısı birbirlerine atıp tu- tuyorlardı. A.P. lilerin, üzerinde dur- dukları nokta daha ziyade Y.T.P. nin ihtiyatsızlığıydı. Bu adamlar hiç dik- kat etmiyorlardı. Torbanın ağzını aç- mışlar, neci olursa olsun, Fr na- sıl bulunursa bulunsun. D.P. rümuzu- nu taşımış herkesi içine dolduruyor. lardı. Öyle şey olur muydu? Her önü- ne gelen partiye alınır mıydı? Ada- makıllı tetkik etmek lazımdı. Mese- la kendileri öyle yapıyorlardı. Uzun uzun düşünüp, taşınıyorlar, sonra ka- 12 İrfan Aksu Bal yerine sirke İrfan Aksu Bal yerine sirke pıyı açıyorlardı. Bir kere ağızları süt- ten yanmıştı. Titiz-olmak gerekiyor- du. Y.T.P. nin hali bu yüzden duman olacaktı. Y.T.P. ise, A.P. yi pek tüy siklet buluyordu. Hele Genel Başkanları bu işi imkânı yok yürütemiyecekti. Gü- müşpala politika yarışmasında hafif kalıyor, açık üzerine açık veriyordu. Basının A.P. hakkında yazdıkları da doğrusu istenirse (o mübalâğalıydı ve bunu sırf Y.T.P. nin aleyhinde olsun diye yapıyorlardı Yoksa A. P., D.P. lileri toplama yarışında pek geride kalmıştı. Ama basındaki köprübaş- larını CH.P, tutmuştu. C.H.P. de A. P. den değil, Y.T.P. den korkuyordu. O yüzden Y.T.P. liler hücumlara ma- ruz kalmışlardı. Bütün, meyvalı a- ğaçlargibi... Görünmez kaza A vak, işler tıkırında giderken ve Cemal Gürselin kardeşinin mensu- bu olduğu D.P. den bir çok kimseyle Y.T.P. ye geçip partinin Aydın il baş- kanlığına getirildiği propaganda edi- lirken tadsız bir ohaber Y.T.P. nin kurmay heyetini üzdü. Haftanın ortalarındaki o gün, Y.T.P. nin Menekşe sokaktaki Hür. P. den müdevver Genel Merkezinde, alt kat- ta toplanan Y.T.P. ileri gelenleri ko- yu bir sohbete dalıp, partinin duru- mu hakkında parlak fikirler ileri sür- vimli zat, masada oturan Genel Baş- kana doğru yürüdü ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Alican, mütadı veç- hile pek renk vermedi. a Genel Sekreter ' ardan “Alatlının fısıldadığı haber hakikaten önemliydi e Y.T.P. idarecileri için oldukça kül- fetli işlere yol açıyordu. Mesele, Ko- caeli İl teşkilâtım kurmak için faali- yete geçmiş ve kendisine yetki tanın- . mış olan eski D.P. İl Başkanı Sürey- ya Sofuoğlu ile ilgiliydi. Sabık De- mokrat, nezaret altına alınmıştı. Ha- kikaten Sofuoğlunun Oo Demokratlığı ve Menderese olan aşırı bağlılığı -zi- yadesiyle nemalanmış bir zattır- bili- niyordu. a bu kadarcık kusur- ka- dı kızında bile bulunurdu! Bu bakım- dan yetki verilmesinde mahzur, görül- memişti. Gelgelelim hesap biraz yan- lış çıkmış, evdeki bulgurdan olmak tehlikesi, başgöstermişti., Genel Başkan yerinden, mütadı veç- hile ağır ağır kalktı, yukarı kata çık- tı ve işi en iyi şekilde halletmek için düşünmeğe başladı. Neticede, bir tah- kik heyeti gönderip meseleyi incelet- meğe, sonra da işi bir başkasına dev- retmeğe karar verildi. Böylece zeva- hir kurtarılacaktı. Herkes bir yana çekince A“ hâdise, Y.T.P. içinde bir tutum birliğinin bulunmadığım O göster- mek bakımından alâka çekti. Bir ta- kım Y.T.P. liler kuyruklara, ama ger- çek kuyruklara kuru doğru bulmu- yorlar, partideki öfkeli Politikacıların marifetlerini otasvip (etmiyorlardı. Bunlardan biri de, Ertuğrul Alatlıy- dı. Alatlı, ihtilâlin yapılış gayelerin- den birinin bu tip mücadeleye son ver- mek olduğunu ileri sürüyor ve işi bu mecraya dökmemek lâzım geldiğini savunuyordu. Genel Sekreterin dav- ranışını beğenmiyordu. Böyle bir mü- cadele, ihtilâli yapanları bazı nokta- larda tereddüde düşürebilirdi. Aslo- lan, partilerarası mücadelenin -hele böyle kritik bir ortamda- son derece kardeşçe olmasıydı. Alatlı sözlerinin burasına gelince başım iki tarafa sal- ladı ve: AKİS. 10 NİSAN 1961