SİNEMA Filmcilik Amerika : 1961 Buz günkü Amerikan sinemasındaki “yeni"lerin gün ışığına çıkmaları ve çevreyi asıp adlarını dünyaya du- yurmaları oyuncu-rejisör John Cas- savetes'in filmi "Shadows Gölgeler"- le oldu. "Gölgeler'in rejisörü daha önce genç kuşağın en iyi oyuncuları arasında sayılıyordu. Film, New York geceleri içinde bir zenci ailesinin ve genç bir zencinin süregelen yaşama serüveninden bazı bölümleri (oanlat- maktadır. Düzenlenmiş bir olaylar dizisinden uzak ve senaryosuz olarak de Cassavetes, büyük bir duygululukla büyük şehiri, büyük şehir insanını dile getirmek- tedir. Filinin kahramanı derisi beya- za yakın bir melezdir ve derisinin belirsizliği karşısında son derece şaş- kındır. Beyazlar arasında mı, yoksa kara derililer arasında mı yaşıyaca- ğını bir türlü keştirememektedir. So- nunda beyazlıkta karar kılar. Beya- zın meselelerini kendi meseleleri sa- yar, bir bir benimser. Gerçekte bu sonu belirsiz bir savaştır. Cassave- tes "Gölgeler" inde işte bu sonu be- lirsiz savaşı ve toplum ortasında ka- lakalmış yoksul bir kişinin iç ve dış dramım dile getirmektedir. Geride olanlar 947 yılındaki Mac Carthysme cer- yanıyla suçlandırılıp cezalandırılan "Hollywood Onları" ile Hollywood'da başlayan gerileme 1952-53 yılların- da en yoğun biçimini almıştı. Görüş- lerinden caymayan Joseph Losey, Jules Dassin ve Carl Foreman gibi- leri Avrupaya göçmüşler, daha bir çıkan Jonh Huston'lar. Fred Zinnemannlar, Robert Ros- sen'ler mutedilliği seçmişler ve Ed- ward Dmytryk'le Elia Kazan da bil- diklerini söyleyip, yakınlarını ele ve- rerek kendilerini temize çıkarmışlar- dı. Bundan sonrasında Hollywood'da endüstrinin hâkim olmaması için hiç bir sebep kalmıyordu. Toplumsal meselelere tamamiyle sırt dönen ve prodüktörlerin putlaştırıldığı o gün- lerin Hollywood sineması, saltanatı- nı, önde giden krallarının yaşlanarak ömür törpüsünde iyiden iyiye yıp- ranmalarına kadar sürdürmüş, fa- kat sonunda da ayağa düşmekten kurtulamamıştır. Sinemanın karşı- sına beklenmedik bir anda ve bek- lenmedik bir güçte çıkan televizyon da Hollywood'lu resmi sinemanın be- line vurmuştur. Oyuncular da gide- rek işi bağımsız prodüktörlüğe dök- müşlerdir. Ayrıca çeşitli ekonomik kolaylıklar dolayısıyla bir yığın pro- AKİS, 3 NİSAN 1961 düktör ve rejisör da dış ülkelerde film çevirmelerini hızlandırmışlardır. 1960 yılına, gelirken büyük stüdyo impara- torluğu enikonu yıkılmaya başlamış- tır. Fakat endüstrinin nasılsa kendi- lerine kapıyı araladığı 1950 başları- nın sağlam rejisörleri Nicholas Ray'- ler, Robert Aldrich'ler, Samuel Ful- ler'ler ve Martin Ritt gibiler de bü- tün bu gürültü patırtı içinde orta yaşlarını bulmuşlar, yeni birşeyler yapabilme, ortaya koyma gücünden yoksun kalmışlardır, Televizyondan gelme Sidney Lumet, John Franken- heimer, Robert Mulligan gibiler işe Hollywood dışından, çokluk, New York'tan gelmektedir. Amerikalı "ye- niler" bu bağımsızlardır. Bu bağımsız yenilerin ortaya çı- kışında an çok tesirli olanlardan bi- risi, de, gerekli para bulundukça çı- kabilen "Film Culture" dergisidir. Yeniler için bayrağı ilk açan derginin editörü Jonas Mekas olmuş ve yaz- dığı "Kendimizi Aldatmayalım" baş- lıklı yasasında "Amerikada biç bir sinema adamı yoktur. Kendi işimizi kendimiz görelim, kimsenin bizim is- tediklerimizi yerine getirmeye gönlü yok.." sözleriyle (o çevresini uyandır- maya çalışmıştır. Bu uyarmadan son- ra işin başa düştüğünü gören Mekas ve arkadaşları 1957 yılında Edouard de Laurot'un rejisörlüğünde ilk film- Rogosin'in "Come Back Africa" sından bir sahne Yeniler hayata başlıyor yeni olmakla beraber, dar ve çok sı- nırlı bir «landa televizyon gelenek- lerine uygun bir anlayıştadırlar. Ün- lü "oyuncular - senaryocular - figü- ranlar ve teknisyenler grevi" Holly- wood sineması için ikinci ve çökerti- ci bir darbe olmuştur. Bu yılın başında Bisün Hollywood'da Irwin Ker- shner, Deniş ve Terry Sanders, Paul Stanley, Robert Altman, Paul Wendkoslu (gençlerden kurulu bir yeni kuşak çağdaş problemlere daha dinamik ve daha anlayışla bakmaya başlamışlardır. Ama Amerika için a- sıl önemli olan bunlar değildir. Si- nemaseverlerin çalışmalarını ilgiyle takip ettiği asıl ümitverici kişiler, leri olan "Sunday Junction - Pazar Buluşması" nı çekmeye başladılar. Ekonomik yetersizlikler ve bazı ça- tışmalar yüzünden film yarılanma- dan çevrimi bırakıldı. Ama gerideki öbür sinemaseverler bundan örnek almayı bildiler. "İşte gerçek sinema budur" "Film Culture"in editörü Jonaş Me- kas "Hayatın Sinemasına Doğru" adlı bir yasasında yenilerin ne yap- mak istediklerini enine boyuna açık- lamaktadır. Mekas'a göre, çeşitli yaşlardan ve değişik oanlayışlardan gelme bu rejisörlerin çevirdikleri bü- tün filmler çağdaş gerçeğe yönelmiş açık birer göz, açık birer kulaktır. Hepsi de gerçek çevreleri filmlerinde 33