İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Dış Yardım Kuş gözünü açtı Oeride bıraktığımız hafta içinde bir ün Ankara Gazeteciler Cemiye- tinin Bulvara bakan sevimli salonun- da, konuşmasından ziyade kıyafetin- den ve saç şeklinden Alman olduğu anlaşılan bir adam, elindeki kadeh- den bir yudum viski aldıktan sonra, karsısında kendisini dikkatle dinle- yip te, dikkat etmiyor görünen a- damlara, güç anlaşılır bir Türkçeyle: "-— Kredi verilmeğe verilecek. A- ma bunun bazı şartları var. Meselâ bunların başında, verilecek kredinin kullanılacağı yer geliyor" dedi. Sonra da, fazla açılmış olduğu ka- ntatına varmış olacak ki, sustu. A- lâbrus saçlı, kırmızı yanaklı adam, Alman Büyükelçiliğinden bir zattı. Gazetecilere, Almanyanın Türkiyeye açacağı krediyle alâkalı bazı şeyler söylüyordu. Adamın sözlerine bakı- lırsa, Almanya hükümeti krediyi verecekti. Verecekti ama. ba- kı küçük şartları vardı. Bunun ba- tında kredinin nerelerde kullanılaca- ğı, yatırımların nelere yapılacağı me- selesi geliyordu.. Federal Almanya Meclisinde genel kanaat, verilecek paranın kısa vadeli yatırımlar için kullanılmasıydı. e Böylece iş, Alman usülü sağlama bağlanıyor ve Terilen paranın geri alınması bir bakıma ko- laylaşıyordu. Sütten ağzı yananlar, yoğurdu az da olsa üfliyerek yiyor- lardı. Aslında her şey çok önce başlamış ve iki devlet arasında kredi müzake- releri 28 Ocak târihinde resmiyete in- tikal etmişti. Müzakerelerin iyiye gitmesinde büyük âmil, Federal Al- manya Başbakanı Dr. Adenauer'in Türkiyeye yapılan yardıma devam e- dilmesi fikrine taraftar oluşuydu. Ancak yardımın Meclis tarafından kabulü gerekiyordu. Bunun için de, Türkiyeden gelecek bir heyetin Al- man Meclisini tatmin) gerekmektey- di. Türkiyenin Almanya Büyükelçisi Settar İlksel bu konuda aldığı direk- tif gereğince Alman Başbakanını yoklamış ve heyetin gelmesini sağla- mıştı. Ankaradan müzakereleri otur- mak üzere yetkili kılınan hayat üç kişiden ibaretti: Dışişleri bakanlığın- dan Turgut Aytuğ, Maliye bakanlı- ğından Hazine Genel Müdür Muavini İsmail Ertan ve Plânlama Dairesin- den Atillâ Karaosmanoğlu. Heyete Almanyada iki kişi daha katıldı: Set- AKİS, 3 NİSAN 1961 tar İlksel ve Milletlerarası İktisadi İş Birliği Teşkilâtı Bonn Heyeti Baş- kanı Baykara. Böylece beş kişilik Türk heyeti talep edilen kredinin şartlarım vs miktarını görüşmek ü- zere yuvarlak masaya oturdular. İs- tenilen, 100 ilâ 300 milyon mark ara- sında bir miktardı. Buna karşılık Fe- deral Almanya mümessillerinin ileri sürdüğü bazı şartlar olduğu görüldü. Şartlar Türk heyeti tarafından aşa- ğı yukarı biliniyordu. Alman Hükü- meti kredinin kullanılışı hakkında ge- niş bir plân istiyordu. Heyet bunu yanında getirmişti. Getirilen plân sâ- dece ve sâdece iki sene uygulanacak muvakkat bir plânlamanın ana hat- larıydı. Devlet Plânlama Dairesi ta- rafından o hasırlanan ve üzün vadeli yatırımları içine alan genel plânlama, şimdilik heyetin işine yaramıyacak, sâdece Federal Almanya temsilcile- riyle anlaşmaya varabilmek İçin bir basamak teşkil edecekti. Zira plân ancak 1963 yılında tatbik edilecekti. Plânlama Dairesi işini buna göre tutmuştu. Alman heyeti evvelâ tereddüt ge- çirdi. Ama, durum kendilerine enine boyuna izah edilince yüzleri biraz güldü. Ancak Türkiye şimdilik pek çok meseleyle karşı karşıyaydı. D.P. den kalan miras, hakikaten hayli çet- refil meseleyi İhtilâl hükümetinin ö- nüne sermişti. Bunları üç bölümde toplamak mümkündü. Birinci bölü- me, siyasi amaçla yapılmış, daha doğrusu başlanılıp bitirilmesi Allaha bırakılmış, rantabi olmayan işler gi- riyordu* İkinci kısmı, yapılmasında fayda olmasına rağmen, zaruri bu- lunmıyan işler teşkil ediyordu. Üçün- cüsü ve üzerinde en ziyade durulanı ise, tamamlanmasında fayda mülâ- haza edilen işlerdi. Alman heyetine, alınacak kredinin üçüncü kısma dâhil olan işlere sarfe- dilecegi teali edildi. Ancak gene de ortada bir pürüz vardı. Arsız çocuk misali herşeye el atan D.P. nin geri- de bıraktığı yüzlerce karışık iş mev- cuttu. Yarıda kalan bu işlerin tama- mım hâlletmek alınacak krediyle mümkün değildi. Ancak heyet, hazır- lıklı gelmişti. Almanlara durum, tek- rar izah edildi. İstenilen para sâde- ce iki yıl içinde tamamlanacak tesis- lere yatırılacaktı. Böylece iki yıl so- nunda tesislerden faydalanmak ve gelir temin etmek de mümkün olu- yordu. Hal böyle olunca şiş de, ke- bap ta yanmıyordu. Hem Alman ma- liyecilerinin kısa vadeli yatarım şar- tı halledilmiş, hem de Türk heyeti eli boş dönmemiş oluyordu. işin bundan sonraki kısmını, veri» lecek kredinin miktarı Üzerinde ya- pılan müzakereler teşkil etti. Al- manlar, kendilerine verilen dokü- mandan faydalanarak yaptıkları he- sabı Türk heyetine bildirdiler . Fede- ral Almanya 100 milyon marklık bir kredi açabilecekti vs kendilerine ve- rilen bilgiye göre bu para ela alına- cak tesisler için kâfi yatırımdı. An- cak Türk heyeti 100 milyon Markın kâfi gelmediği fikrini savundu. Mü- zakereler, doğrusu istenirse, son de- rece anlayış havan içinde cereyan ediyordu. Türk heyetinin yaptığı mu- kabil teklif 800 milyon Marklık bir teklifti. İki heyet bunun üzerinde kı- sa bir görüşmede bulundular. Gerçi tam manasıyla bir anlaşma olmadı. Ama gene de müzakerelerin sonucu Türk heyeti için başarılı sayılırdı. Kredi 100 milyon Marktan az, 300 milyondan fazla olmayacaktı. Al- manlar bu ikisinin ortasında 200 mil- yon Markın bulunduğunu gülerek hatırlattılar. Anlaşmanın imzalan- ması. Alman Meclisinin bu konuda» ki müzakerelerini müteakip yapıla- caktı. Federal Almanya Meclisinin meselenin üzerine adamakıllı eğildiği anlaşılıyordu. Önümüzdeki günlerde Alman Mec- listede çoğunluğu teşkil eden Hristi- yan Demokrat Partili bir milletvekili Türkiyeye gelecek ve bu konuda in- celemelerde bulunacaktır. İstanbul ve Ankarada bir hafta kalacak olan Alman milletvekilinin üzerinde du- racağı husus, Alman maliyecilerinin hassas oldukları noktadır. Alman Meclisi yatırımların behemehal kısa vadeli olmasını arzulamakta ve şart- ların belki de birincisi olarak bu hu- susu öne sürmektedir. 25