meyi hiç bir zaman gönül rızası ile gözüne alamazdı. o 1950 seçimlerine giderken, bir çok arkadaşının aksine bu işte kaybetmek te olduğunu bili- yor, bu hususta karısıyla sık sık ko- nuşuyor, yeni hayatları için planlar Seçim gecesi kati neti- celer alınınca Mevhibe hanıma ilk sö- zü "Köşkü ne kadar zamanda teslim edebiliriz?" oldu. Bir hafta içinde oniki senedir oturdukları o Çankaya öşkünü i evlerine yerleşmişlerdi. iki ne evvel bıraktıkları yerden devam ettiler. Yeniden mücadele akat yeni iktidar onları kendi hal- lerinde bırakmamağa azmetmişti. tiraya dayanarak, katil suçuyla it- ham ettiler Ömer İnönünün otomobil kazasın- da ölen veya hâdisede ismi geçen şa- hıslarla yakından, uzaktan hiç Ur alâkası yoktu. Fakat bunun meyda- na çıkması tam bir sene sürdü. Tah- kikatla vazifeli hakim Ömerin tev- kifini dahi istedi. 26 yaşındaki oğlu kendisine "yani, iki yalancı şahit bu- lurlarsa beni mahküm mu ettirecek- ler?" dediği gece. İnönü hayatının muhakkak ki en büyük ıstırabını duydu. Arkasından çeşitli rivayetler, İfti- ralar, söğmeler aldı yürüdü. Mevhibe hanım hepsini sessizce, içi kan ağlı- yarak, fakat güler yüzle karşıladı. Ancak kocasının sabrına, onun bile hayret ettiği günler oldu. mühim bir. gün de benim ilk çocuğu- zakerelerinden geç vakit, gın evine döndü. Gece birbuçukta kı- zım ayakta görünce müthiş telâşlan- dı. Bu telâş dört saat sonra, torunu Gülsün doğuncaya kadar devam etti. Sonuna kadar kızının yanından ay- rılmadı, ancak bebeğin yüzünü gör- dükten sonra evine dönüp yattı. Hayatının en sıkıntılı günlerini ge- çen nisanda, talebe nümayişleri baş- ladıktan sonra yaşadı. Ailesine yapı- lan hücumlar, haksızlıklar hususi ha- yatını alâkadar ediyordu. Ama bu sefer ki, ömrünü vakfettiği idealin katledilmesiydi. Bu neticeye varmak için mi, elli senedir mücadele etmiş- ti! Ayten sokaktaki evde çok karan- lık, huzursuz günler geçti. Dışarda dâvasını müdafaaya, kendi prensip- leri dahilinde, hâlâ iyimserlikle de- AKİS, 3 NİSAN 1961 EŞLERİNİN AĞZINDAN GÜNÜN ADAMLARI vam ediyor, fakat evinde o ıstırabım belli etmekten kendini alamıyordu. 27 mayıs sabahı saat 5 te Mevhibe hanım telefon sesiyle uyandı. Bir dostları İhtilali haber veriyordu. He- men pencereye koştu, evi genç Harp Okulu talebeleri sarmışlardı. Metin ve bir subay, daha evvel kapıyı çal- mışlar, fakat kimse duymamıştı. Ba- yan İnönü bu kadar heyecandan son- ra gözyaşlarını tutamadı. İsmet İnö- nüyü uyandırdı, "Hükümet darbesi olmuş, asker idareyi eline almış" de- di. İnönü hemen kalkıp giyindi, hiç birşey söylemedi, hislerini en ufak bir hareketle belli etmedi. Sonra? Mevhibe İnönü gülerek baktı: "— Sonrası bugünün hikâyesi.. O- nu ise, herkes biliyor". Ya istikbal? İnönü ailesinin istik- bal için bir plânı? Mevhibe İnönü çok kimsenin cevabını merak ettiği suali doğrudan doğruya' cevaplandır- madı. Eşini tanıyordu. İnönü, mem- leket kendisini ne zaman çağırmıştı da, gitmemişti? Sâdece şu hâdiseyi nakletmekle yetindi: Geçen sonbahar ikinci oğulları Er- dal karısıyla beraber Amerikadan dönmüştü. O akşam Taşlıktaki evde bütün aile sofra başında toplandılar. İnönü vefakâr eşini her zamanki gibi sağına, büyük oğlu Ömer Ue karısı Engini masanın bir yanma, Erdal ile Sevinci diğer tarafına, kızı Özden- le Metini de karşısına aldı. Hepsinin Mevhibe İnönü çocuklarıyla Yuvayı yapan dişi kuştur yüzlerine ayrı ayrı baktıktan sonra gözlerinin içi gülerek (Mevhibe ha- nıma döndü: "— Hanım efendi, işte 77 seneden beri beklediğim bu gündü!" dedi. Herkes gibi bir âdem onuşmamız, İsmet İnönünün hu- . susiyetlerine (döküldü. Mevhibe İnönü: " — Bazen (ferle şeyler anlatıldığı- nı duyarım ki, gülmemek veya şaş- mamak elimden gelmez. İnsanların muhayyelesi o kadar kuvvetli ki.. dedi. "— Peki, dedim, birisi sizden İs- met İnönüyü tarif etmenizi istese ne- ler anlatırdınız?" İnönünün kırk küsur senelik vefa- kâr eşi utun uzun düşünmekten ken- dini alamadı. "— Bilmem ki.. diye mırıldanı- yordu. Hiç hatırıma gelmedi ki.." Sonra yavaş yavaş, bir daldan öte- kine atlayarak Türkiyenin bu en si- yade merak edilen insanından sevgi dolu, sıcak bir sesle ve hayranlıkla bahsetmeye başladı. İnönü çok çeşitli zevkleri olan bir insandır. Her yeni şey hakkında me- rak duyar, bilmediklerini öğrenme- ge, anlamağa çalışır. Garp musikisi- ne düşkünlüğü yemenden başlar. Da- ha o zaman bir musiki âleti çalma- yı aklına koymuştur. Buna, ancak u- zun seneler sonra fırsat obulabilmiş- tir. Başvekilliği sırasında viyolonsel dersi almıştır. Cumhurbaşkanlığı se- nelerinde de basit bir (laboratuvar kurmuş, boş zamanlarım kimya ça- lışarak geçirmiştir. Bunlar o «Ihnini devlet işlerinden uzaklaştırabilen, kendisini dinlendiren meşguliyetleri- dir. Briçi, satrancı da bu yüzden se- ver. Kendi başına saatlerce satranç meseleleri çözdüğü olur. Çankayada- ki evlerinde bilardo masası da var- ır. Açık hava sporlarını hiç oihmal etmemiştir. Yürüyüşü sever. Yalova- da, Heybeliadadaki ormanlarda saat- lerce dolaşmıştır. Ağaçların, çamla- rın cinslerini mükemmel öğrenmiştir. Yanında bulunan ziraatçileri imti- han etmekten, onların yanlışlarını çıkarmaktan pek hoşlanır. Hele onun bu merakını bilmeyip rastgele bir şeyler uyduranlar, nasıl mahcup olur- lar! Atları ve köpekleri çok sever. Yeni evliyken bir tazı (o beslemişler- dir. Biniciiliği meşhurdur. Yürür gi- bi rahat ata biner. Arazi binişlerinde hep en dik ve arızalı yolları tercih eder. Hele yanındakiler boş bulunup, Aman Paşam, şu yandan dolaşalım" dediler mi, tam aksine dikine dört- nala gider, yanındakilerin yürekleri- 21