EŞLERİNİN ni ağızlarına getirir. Zaten bütün ha- yatınca "yapma" denilen şeyi yapma- dan rahat edememiştir. Fırsat buldukça konser, opera ka- çırmak istemez. Cumhurbaşkanlığı sırasında her cumartesi Öğleden son- ra konservatuara gitmeği âdet edin- mişti. O gün ekseriyetle (orahmetli Şükrü Saraçoğlu ile beraber yemek yerdi. Yemekten sonra Şükrü bey bir bahane bulup kaçamazsa, çarnaçar konser dinlemeğe giderdi. "Paşam. beni ne için cezalandırıyorsunuz, ne yaptım size.." diye takılır, gülüşür- lerdi. İngilizceyi Başvekaletten mr 1937 senesinde öğrenmiştir. 7.-8 saat çalıştığı olurdu. Bildiği her üç lisanda da vokabüleri çok zengin- dir. Bir kitap okurken bilmediği tek kelimeyi atlamaz. Mânasını tahmin etmesi kafi değildir. Mutlaka Türk- çe karşılığım Öğrenmesi lazımdır. Yeni lisan öğrenenlere hep bu usulü tavsiye eder. Gündelik hayati içindi sakin bir in- sandır. Kafası meşgulken çok az ko- nuşur. O sıralarda müthiş dalgındır. Etrafında olanları farketmez zanrte- dersiniz. Fakat gözünden de birşey kaçmaz. Eve ekseriyetle, o habersiz arkadaşlarım getirir, sofra basında işlerine, münakaşalarına devam eder- ler. İkramı çok sever. Misafirleri aç kalacaklar diye telâşlanır. Onun için evde daima, ev halkından başka, dört beş kişiyi ağırlayacak (o hazırlık bu- lunur. Mevhibe İnönü çâreyi onda görmüştür. Yemekte tatlı olmasına dikkat eder, arkasından da meyva şarttır. Kendi eliyle soyduğu almayı» portakalı etrafındakilere oikram et- mekten hoşlanır. Yemeğe fazla bir düşkünlüğü yok- tur. Uzun seneler teker perhizi yap- tığı için Ölçülü yer. Bazı yemeklerde gençliğindeki lezzeti bulamadığından şikayetçidir. Meselâ kereviz. "Eski- den annem yaprakları ile terbiyeli pişirirdi, onun tadı başka olurdu" der. Ne kadar tecrübe edildiyse tatmin ol- mamıştır. Yoğurdu savar, çeşitli ye- meklere koyar. Meselâ taze fasulye- ye. Makarnanın kaimim tercih eder. Umumiyetle yemeklerin hepsini çok pişmiş sever. Yemeklerden sonra bir yarım saat dinlenmeyi İhmal etmez. İstediği za- man uyuyabilme alışkanlığını İstik- lal harbi sırasında edinmiştir. "Uzun boylu uyuyabilme imkânı yok" der ve fırsat buldukça, 13-20 dakika gö- zünü kapamakla zindeliğini muhafa- za ettiğini söyler. Geceleri geç yatar, sabahları 9 civarında kalkar. Fakat efkarı bir işi varsa, herkesten evvel hazır olur. Yanındakiler geç kalacak- 22 AĞZINDAN GÜNÜN ADAMLARI Aile yuvasında İnönüler Sağlam kafa sağlam ailede lar niye telaşlanır durur. Tabii um u - miyetle de haksız değildir.. Randevu- larına çok sâdıktır. Bunu garplılığın birinci şartı olarak kabul eder. Da- vetlere kaçta çagırıldıysa, muhakkak tam o saatte orada bulunur. Bu yüz- den davetlere hep ilk gidenler ara- sındadır, boş salonlara girdiği çok olur. İnönünün diğer bir telâş mevzuu da lazım olan bir mektubu, kâğıdı, ara- dığı Kaman bulamamasıdır. Hemen kayboldu diye üzülmeğe başlar. Bü- tün ev halkı birbirine girer. Çoğu zaman kayıp kâğıt ilk Arandığı yer- den çıkar, ama kimsede hâl kalmaz, İsmet Paşa "Canım, şu benim ki- taplarıma dokunmasanız, olmaz mı?" diye şikâyet eder. Fakat iki gün için- de evde o kadar çok kâğıt, mektup, gazete birikir ki, lüzumlu ile lüzum- suzu ayırdetmek gene imkânsız bir hal alır. İptilâ denebilecek derecede düşkün olduğu yegane şey sigaradır. Çok içtiği ve fazla içine çektiği için da- ima zararını görmüş, kendi kendini tahdit etmeğe mecbur olmuştur. Ge - ne İstiklâl harbinden kalma bir alış- kanlıkla sıkı çalışma devrelerinde si- garayı, bırakır. "Zevk için içmenin zararı olmaz, çalışırken insan dalma ölçüyü kaçırır" der. Gençliğinden be- ri sigarayı az içmeğe muvaffak ola- mamıştır. Onun için çâreyi senede bir ay sigarayı tamamen bırakmak- ta bulmuştur bulunur Evde politika? Mevhibe İnönü gene muzip muzip bana baktı. Aklından geçeni biliyor- dum. İsmet İnönü ailesiyle bir tek gün politika konuşmamıştır. Ben ev- leninceye kadar.. Şimdi, hoşlandığı şeylerden biri de Metinle oturup me- seleleri görüşmektir. Bilhassa 195 7 ile 1960 arasındaki dramatik yıllarda kocalarımız bizim evin kütüphanesin- de başbaşa verip saatler ve saatler çalışırlarken annem gülümseyerek aşını sallardı! — Çocuklarımı politikadan uzak, politikadan hazzetmeyen insanlar o- larak yetiştirdim ama, damatların kayınpederlere (o benzediklerine dair küçüklüğümden beri duyduğum laf doğru çıktı!" Çoçuklarının politikadan tama- mile uzak Oldukları doğrudur. M ü - hendis olan Ömer, kayınpederinin ve- fatından beri madencilik yapmakta- dır. Erdal, Olta Doğu Teknik Üniver- sitesinde Atom Fiziği Profesörüdür. en ise, evimle meçgulüm, Ama an- nem duymasın: Üçümü» de politika konuşmaya bayılırız! Yalnız talih- sizliğimiz, sanırım, bizimle kimsenin politika konuşmaya yanaşmaması... Özden TOKER AKİS, 3 NİSAN 1961