3 Nisan 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

3 Nisan 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Duruşmaların Anatomisi Kurunun Yanındaki Yaş undan beş-altı yıl önce, D. P. nin diktatorya yoluna saptığı sıralarda, dehşetengiz Zaferin Burhan Bel- geden de müthiş bir yazarı kaleminden kan damlata damlata cezaların "fazilet-i terblyetkâr"ından bahse- derdi. Yassıadada, Meal arkadaşlarının arasında bulunmayan Zühtü Hilmi Velibeşe (Velibey) o tarihlerde seksen- lik Hüseyin Cahitin hapsedilmesinin bu yüzden pek hararetli bir taraftarıydı. e Kanaatince, Yalçın hapse- dilince "Vay canına! Demek Yalçını bile bunlar hapse- diyorlar" diye bütün gazetecilerin dudakları (o uçukla- yacaktı ve böylece D. P. nin başındaa Basın belası kal- kacaktı! Yalçın hapsedildi, ama hiç kimsenin dudağı uçuklamadı. Bilâkis, genç. gazeteciler seksenlik Hü- seyin Cahitin katlanmaktan çekinmediği bir cezayı boyun eğmeyi şereflerin en büyüğü bildiler ve sıra sı- ra hapishaneleri doldurdular. Bur gün dudağı uçukla' yan, gene Velibeşe (Velibey) oldu. Milletvekili seçileme- yip bir de basın dâvasında mahküm olduğunda soluğu bir mahkemede aldı ve yaşım büyülttü. Böylece bir da- lavereli tecil koparabildi ve sonra, sindi kaldı ında, cezaların bir terbiye edici fazileti obulun- duğu inkâr olunamaz. Zaten, cemiyetin suçla bulduk- larına ceza vermesi de bu yüzdendir. Şimdi, Yassıada- da görülmekte olan dâvalar, bütün diğer lüzumlu ta- raflarının yanında gelecekteki politikacı nesillerine bir ibret teşkil etmesi bakımından da faydalı olacak- tır. Bu fayda, hürriyet uğrunda savaşan kalem erba- bını zindanlara tıkmakla akl-ı evvel Velibeyin murat ettiği faydadan bambaşka mâna ve mahiyet taşımak- tadır. Eğer Türkiyenin tarihinde bir 27 Mayıs ve onu takip eden bir Yassıada macerası bulunsaydı, belki Men- deres ve aynı yolun yolcuları değil e” onları araba- sına bir kere bindikleri etten, bazen küçük hesaplardan, bazen de fazla iyimserlikten- bir türlü inemeyen bir takım talihsizler şüphesiz bugün, fikir ve niyetlerini asla paylaşmadıkları kimseler ara- sında olmayacaklardı. İnsan şöyle bir düşündüğünde meselâ Kemal Özçobanların, meselâ Mithat Perkilerin, meselâ Esat Budakoğluların, meselâ Şefik Bakayların, hattâ Sıtkı Yırcalıların niçin Bayar-Menderes çetesi içinde, sanık sandalyasında oturduklarını anlamıyor. Zira bunlar, D.P. Grubu zabıtlarının ve nisyan ile ma- lâl olmayan hafızaların gösterdiği gibi gidişi tasvip etmemişler, hattâ ellerinden geldiği kadar mücadelede de bulunmuşlardır. Ama memlekette bir politika haya- tının bütün icapları bilinmediğinden ve bilhassa bir 27 Mayısla bir Yassıada tecrübesi bulunmadığından uça- nıma giden otomobilde kalmanın atlamaktan daha teh- likeli olduğunu farkedememişlerdir. Bugün çektikleri, elbette ki bu tecrübesizliklerinin pahalı ödenmiş bede- lidir. Belki onlar bono, kadere vermektedirler. Aslında, memleketi hiç bilmemenin, medeni cesa- rete sahip olamamanın kısa sürmesini herkesin temenni . ettiği cezasını görmektedirler. Anayasa- ma ihlaliyle alâkalı dâvanın danışması başla- dığında, şüphesiz D. P. Grubu üyelerinden her birinin şahsi tutumu ortaya çıkacak ve bir meşum politika- nın kuruların yanında yaşlan da yaktığını gösterecek- tir. Zaten Yüksek Soruşturma Kurulunun kararname- sinde bâzı "yaş"ların teşebbüsleri ve gayretleri isim, zaman, mekân ve vak'a zikredilerek anlatılmaktadır. Divan, hükmünü verirken, işlenen suça herkesin işti- rak derecesini inceden inceye hesaplayacak ve belki de bir takım kimseleri hürriyetlerine tekrar kavuşturacak- mamile bir normal mahkemenin ölçüleriyle hareket ettiğinden Menderesin karşısına bir balama çıkabilmiş kimseleri şüphesiz Tevfik İleriler, Fatin Rüştü Zorla- lar veya Ekrem Anıtlarla Hamdi Sancarların sepetine koymayacaktır. Yassıadada adalet, hakikatlerle aynı istikamette ve aynı derecede tecelli edecek, gaflet ile hiyanet bir sayılmayacaktır. Ama asıl Türk cemiyeti, işte bu hikâyenin "fazi- let-i terbiyetkâr"ı sayesinde, millet tarafından bir be- lirli vazifeyle gönderilmiş oldukları Parlamentoda ha vazifelerini yapamaz hale geldikleri halde kalmakta devamı tercih eden siyaset adamlarım Ur daha gör- meyecektir. Zira herkes bunun, o zaman, astarı yüzün- den pahalı bir tutum olduğuna anlamış bulunacaktır. Yırcalı Budakoğlu Perin Özçoban Bakay Cayır cayır yananlar AKİS, 3 NİSAN 1961

Bu sayıdan diğer sayfalar: