YASSIADA DURUŞMALARI Duruşmalar Baş aktör yok Geçen hafta boyunca türlü zahmete katlanarak Yassıadaya taşınan- lar baş aktörlerden Celâl Bayarı gö- remeden döndüler. Tassıada Garni- zon hastahanesinde tedavi altında bu- lunan düşük Cumhurbaşkanı, Yüksek Adalet Divanı Başkanlığına bildiril- diğine göre, soğuk algınlığından ra- hatsızdı ve tabip Albay Ziya Duru- kan imzası ile gönderilen oraporda hastalığının, "Terakelt hali" -üst te- neffüs yollarının iltihabı, nezlesi- ol- duğu belirtiliyordu. Duruşmaların bü- yük heyecanı ve ilgi çekicüiğine rağ- men Bayann eksikliği doğrusu üzü- lünecek şeydi. Nitekim geçen hafta boyunca Yassıadayı ziyaret eden beş bine yakın vatandaş, sâdece düşük Cumhurbaşkanının sanıklar locasın- daki I numaralı boş, tahta sandalya- sını seyrettiler. Bu boş sandalyayı, denilebüir ki, bütün hafta boyunca sâdece bir kişi görmemezlikten geldi. Bu da duruş- maların değişmeyen 2 numaralı sa- nığı düşük Başbakan Menderesti. Sa- bık Başbakanın kaçındığı, görmek is- temediği ikinci bir sanık daha vardı. Bu da sanıklara ayrılan yerde ken- disinin hemen arkasında oturan Fe- rit Sözendi. Menderesin aşk konusun- daki meşru rakibi Ferit Sözen, doğ- rusu bir hafta önceki ani yüzleşme- ye rağmen büyük olgunluk -!- gös- teriyor, hiçbir şey olmamış gibi dav- ranıyordu. Bir bakıma Ferit Sözen umursamamakta haklı idi. Çünkü o, Suzan - Menderes münasebetini ilk gününden itibaren biliyor ve sevgili karısını bu gayrimeşru münasebete itiyordu. Evet, Ferit Sözen için de- gişen bir şey yoktu. Gıcık Hüseyin ve diğerleri Geçen haftanın başında Yassıadada- ki tarihi yargılama salonunda İstanbul olayları sanıklarının sorgu- su yapılırken arka sıralarda oturan dört DP. li sanık bilhassa ilgi çekti. Bunlar, münfesih D.P. nin Yassıada daki kuyrukları (okahveci Ali İhsan Çilekeş, seyyar satıcı Kâmil Işıklıgil, seyyar satıcı Hüseyin Koçyıldır ve i Hüseyin Kelleciydi. 30 Ni san nümayişleri sırasında Kumkapı bölgesinde (o üniversiteli gençleri do ven, karakola götüren ve sabahlar- kadar işkence eden bu dört sahte kahramah, Yassıadaya duruşma ta- kip etmeye gidenler için doğrusal bi- rer eğlencelik oldular. Bunlardan Gi- cık nâmı ile tanınan Hüseyin Koç- AKİS, 6 MART 1961 Salim Başol Menderesi terletti yıldır, Başkan Salim Başolun "Se- nin kipti olduğun iddia ediliyor" so- rusuna, "Elhamdülillah ben müslü- Niyazi Bicioğlu 555. K. yı anlattı manim ve 1946 dan beri Demokra- tım" diye garip bir cevap verdi, ken- disine gülenlere bakarak gülmeye çalıştı. Diktatör taslağı Menderesin cakalı cümlelerini tekrara çalışarak ifade vermeye yeltenen Gıcık Hüse- yinin konuşmasını ilgiyle takip eden- ler arasında sanıklar locasının ön sı1- ralarında oturan sabık Bakanlar da vardı. Bunun ötesi.. İstanbul olayları sanıklarının sor- gusu bittikten sonra Yüce Divan Başkam Salim Başol, düşük Başba- kanın 27 Mayıstan önce D.P. Grup toplantılarında yapmış olduğu ko- nuşmalardan pasajlar okudu, ihti- lâl öncesinin, kızdığı zaman masaları yumruklayan, kriz geçiren değişmez Başbakanı Menderesi düşünen dinle- yiciler, ellerinde olmadan gülümsedi- ler. D.P. Grup toplantılarında: "Bu- nun ötesinde Tahkikat Komisyonu işin içine girmiştir. Cemal Yıldırım tevkif edilmiştir. .Kübalının vekâlet emrine alınması için dünden itibaren teşebbüse geçilmiştir. Fakat tâli encü men bu sabah Kübalının tevkif edil- mesini istedi. Zannedersem, Kübalı bir kaç saat içinde tevkif edilecek" di- yen diktatör taslağı, şimdi Türk mil- leti adına hesap soran Yüce Divan Başkanının önünde eziliyor, büzülü- yor ve "Tevkif kelimesi yanlış kulla- nılmış. Vekâlet emrine alınmasından bahsediyorum. Tevkif kelimesi ya benim ağzımdan yanlış çıkmış, ya da tutulan not neticesinde olmuştur" di- yordu. Dinleyici sıralarında oturanlar da- hi, ayni mealde devam eden bu cevap- lar karşısında terlediler, sıkıldılar ve "Bu muymuş Menderes?" demek- ten kendilerini alamadılar. Bir yolculuk Geçen hafta perşembe günü Yassı- adada "İstanbul Olayları Dâva- sında şahitler dinlenecekti. Sabah saat altıdan itibaren M.B.K. İrtibat Bürosunun önü yine dolup taşmağa başladı. Tam saatinde Dolmabahçe- den hareket eden Fenerbahçe vapu- ru ağır ağır dümen kırarken, vapu- run F bölmesinde siyah paltolu, be- yaz saçlı, kısa boylu, yaşlı bir âdarh, siyah gözlüğünün camlarını siliyor- du. Etrafı bir saygı ve merak hâle- siyle çevrilmiş olan siyah o gözlüklü şahıs, İstanbul Üniversitesinin değer- li Rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami onardan başkası değildi. Onarın ya- nında ise, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Naci Şensoy, Ceza Hukuku 21