YURTTA OLUP BİTENLER "— Bu dolap bensiz dönünceye kadar isin başından ayrılmak niye- tinde değilim. Memlekette ne zaman normal nizam teessüs ederse, o Za- man bu meseleleri düşünürüz" dedi. Bundan sonra sohbet, Türkiyede kurulacak otomobil endüstrisiyle il gili konuyla devam etti. Karşılıklı fi kirler serdedildi. Saat lIl'e gelmişti. Başkanın yakışıklı yaveri Agasi Şer ise sabırsızlanmağa başlamıştı. Üs- mai sorulacak sual de okalmamış- . Babacan Orgeneral bir defa daha - Sorulacak sualiniz oOovar mı? Yoksa artık gidelim. Sağolun" diye rek koltuğunda doğruldu. Doğrusu. Başkanın sıhhati pek yerindeydi. Hiç bir yardıma ihtiyaç kalmaksızın kalktı ve genç gazetecilere son bir tebessüm atfederek, Başbakanlık Ba- kanlar Kurulu Toplantı salonundan çıktı. Geride kalanlar ziyadesiyle memnundular, ihtilâlin başından bâ- zı meselelerin anahtarlarını almış- lardı. Ancak, evvelden öğrenecekle- rinden emin oldukları bir meseleyi çözmeden basın toplantısından ayrı- lıyorlardı. Bu - mesele, seçimlerin hangi tarikte yapılacağı meselesiydi. Başkan Gürsel bu konuda pek ketum davranmış, “sırası gelince öğrenirsi- niz" demişti. Hükümet Beklenen istifa (Kapaktaki eski Bakan) Orta boylu, kır saçlı adam, belli ki üzgündü. Yüzünün hatları bunu a- paçık ortaya koyuyordu. Esasen yü- zünde mevcut sert çizgiler, hu üzüntü dolayısıyla daha da derinleşmişti. A- yaktaydı. Karşısında gözleri yaşlı iki adam duruyordu. Ellerini göbekleri- ne bağlamışlar, başlarım öne eğmiş- lerdi. Üçü arasında sessiz bir konuş- ma cereyan etmekteydi. Kır saçlı a- damın karşısında (oduranların, sivil elbiselerine rağmen, asker oldukları anlaşılıyordu. Oda alaca karanlıktı. Kır saçlı, asık yüzlü adam, " Derin derin içini çekere — Kendimi bir kus kadar hafif hissediyorum. Omuzlarımdan bir yük kalktı âdeta. Bana bu imkânı kolay- lıkla bahşedenlere şükran borçluyum. Dokuz aydır verilen vazifeyi yapma- ya çalıştım" dedi. Sonra, karşısındakileri teker te- ker süzerek sözlerine devam etti: — Memleket ve milletimden baş- ka bir şey düşünmedim. Bundan son- ra da eskisi gibi memleketim ve mil- letim için çalışacağım." 10 Kızıloğlu istifa ettikten sonra Başbakanlıktan ayrılıyor “Arrive derçi" Hâdise, bitirdiğimiz haftanın baş- larında bir gün Başbakanlık binasın- da, Başbakan Yardımcısının odasın- da cereyan etti. Orta boylu, «kır saç- li adamın adı Muharrem İhsan Kızıl- oğluydu. Bu sözlerin sarfedildiği sı- rada Başbakan Yardımcılığından is- tifa etmiş ve istifası kabul edilmiş bulunuyordu. Kızıloğlu, odadakileri bir kere daha süzdü. Yüzündeki acı tebessüm daha belirli bir hal almış, yüz çizgileri daha sertleşmişti. Söz- lerini şöyle tamamladı: " — Eğer karakterim ve ahlâkım asık yüzümü ve çatık kaşlarımı dü- zeltmeye, o sivri dilimi törpülemeye veya yuvarlaklaştırmaya müsaade e- derse ve memleket ve milletim için hayırlı olduğuna inanırsam, belki bir gün politikaya atılırım Bunları söyledikten sonra başım 'mütadı veçhile ağır ağır salladı, göz- lerini gene yere indirdi. Bu sırada o- da gazetecilerle dolmuştu. Foto mu- habirleri'derhal faaliyete geçtiler. Kı- zıloğlu gözlerini kamaştıran flâşla- ra dönerek: — Eh, çekin bakalım... Bu son resimlerimizdir bu odada" dedi. Bu arada odaya iriyan, kıvırcık saçlı bir binbaşı girdi ve Emekli Ge- nerale bakarak radyoya doğru iler- ledi. Genç binbaşı, Kızıloğlunun ya- veriydi. Radyonun düğmesini çevirdi. Spiker hanımın sesi ohaberleri veri- yordu. Birinci haber Başbakan Yar- dımcısı Muharrem İhsan Kızıloğlu- nun istifası ile ilgiliydi. Kızıloğlu bir müddet radyoyu dinledi, sonra: " — Artık resmi ağızdan da işitti- niz. Demek ki doğruymuş" dedi. Acı acı -tatlı gülümsediğine rast- lanmamıştır- gülümsüyordu. oGözle- rini yerden bir kere daha kaldırmadı. Odada sessizlik -genel olarak Kı- zıloğlunun odası sessizdir- hüküm sürüyordu. Sâdece ve sâdece patla- yan flâşların osesi oduyulmaktaydı. Bu sırada kapı aralandı ve Dışişleri Bakanı Selim Sarper göründü. Sar- per, kapmın tokmağım bırakmadan: "— Özür dilerim, habersiz gel- dim. Mahrem bir şey konuşuyorsa- nız hemen çıkayım" dedi. Kızıloğlu gülümsemeğe çalışarak: '— Gazetecilerle mahrem şey ko- nuşulur mu hiç beyefendi?" diye ce- vap verdi. Sarper kapının karak odaya girdi. su üzerindeydi. Bir müddet içeride kaldı. Müstafi Başbakan Yardımcısı- nın çıkmağa niyetli olmadığım anla- yınca, eliyle "Hoşça kalıta" der gibi bir işaret çaktı ve: — Hadi, ben kaçıyorum. Senin gelmeğe niyetin yok galiba" dedi ve dinç adımlarla odayı terketti. Kızıloğlu eski kabine oarkadaşım selâmladıktan sonra etrafındakilere AKİS, 6 MART 1961 tokmağım bıra- Şapkası ve palto-