hislerini —hiç iyi hisler değildi — bildirdi. İki gün sonra aynı meal- de bir telgraf da patronların dümen suyuna katılmış Özcan Oo Ergüdere yollandı. Komite müteakiben bir deklarasyon kaleme aldı. Bunda, biraz fazla sinirli eda içinde gaze- te sahiplerinin durumu inceleniyor, tutumları yeriliyordu. Tebliğin bir sureti radyoya da gönderildi. Ko- mite, tebliğin akibetini takip etme- di ama, tebliğ radyoda okundu ve hayli tepki yarattı. O gece yapılan bir yeni toplantıda ise bir alt-ko- mite kuruldu. Buna iki teknik ele- man da dahildi. Alt-komite kanunla- rı inceledi ve bunların mahiyetini altında bütün basın teşekküllerinin imzası bulunan bir beyanname ha- linde umumi efkâra açıkladı. Bu sırada bazı fazla gayretli gazeteci, kendilerine bir o «sebeb-i hikmet» bulduklarından dolayı mem nun, işlerin uzamasını ve karışma- sını ister tavır takındılar. Bunla- rın endişesi, gazete sahiplerinin hâ- diseleri ve ha tadarını görerek ka- rarlarından dönmeleri, basiret yo- luna avdetleriydi. Nasıl İstanbulda bir takım işverenler meseleyi o so- nuna kadar götürmeği şahsi mese- leleri haline sokmuşlarsa bazı iyi niyetli, fakat fazla ateşli fikir iş- çisi de bir uyuşma zemininin bu- lunmasını mümkün nisbetinde en- gelleme arzusundaydı. İki tarafın müfritleri kavganın devamını isti- yorlardı. Fakat fikir işçilerinin baş- ka ve haklı bir endişeleri vardı: Gazete sahiplerinin M.B.K. ne şu veya bu yoldan tetir etmesi! Bu a- rada, dokuz gazete sahibinin toplu- hâreketinin M. B. K. tasarruflarına karşı durma sayılabileceği lafı baş- kentte ortaya atılıyor ve İnkılâp mahkemelerinden açık açık bahse- diliyordu. Bunun üzerine komite, arasın- dan seçtiği bir heyeti OM.B.K. ne gönderdi. Heyete, Temsilciler Mec- lisinin bazı gazeteci üyeleri de dahildi. Heyet, M.B.K. nde sadece basiret, İtidal ve sağduyu sahibi Al- bay Ekrem Acuneri buldu, dert ve endişelerini, arzularını ona söyle- di. Acuner kendilerine birer o bar- dak tavşankanı çay ikram etti ve manalı manalı gülerek teminat ver* di. Kanunların geri allaması, hatta bu son durum karşısında üzerlerin- de oynanması bahis konusu (bile değildi. Patronlar, köprüleri kendi- leri atmışlardı. Dokuz gazete, is- terse üç değil, otuz gün çıkmayabi lirdi Fikir işçileri akıllı dan rahatlamış ayrıldılar. üzeri kulaklarına gelen bir AKİS, 16 OCAK 1961 Albayın yanın- Akşam başka Kimsenin umurunda değildi. haber bu ferahlığı arttırdı. Kom te üyesi bir gür kaslı General Ci le demişti: "— Ah!, Şunlar Ankarada çıka- caklardı ki, ben kkamı- nın yanına bir iki sıfır ekliyeyim." Temsilciler faaliyette Fakat iş bu kadarla bitmedi. Temsilciler, Meclisindeki Ba- sın temsilcileri, meseleyi bir ode- fa da kendi zaviyelerinden mütalea etmeğe karar verdiler. Bunun için İlhami Soysalın davetiyle (Milliyet gazetesinin Ankara Bürosunda bir toplantı yapıldı. Soysal bu top- lantıyı iki genç arkadaşı — Altan Öymen ile Oktay Ekşi — ile birlik- te tertiplemişti. Zaten İlk gelenler de onlar oldular. Daha sonra Ali İhsan Göğüş, Ömer Sami Coşar, Babür Ardahan, ilhan Esen ve Der- viş Sami Taşman göründüler. Du- varlarından birinde Ali Naci Ka- racanın güzel bir portresi asılı mü- messil odasında bir gizli celse ak- tedildi. İlk söz davet sahibinden geldi. Soysal meseleyi izaha lüzum görmeden — mesele zaten malüm- du— hemen, iki arkadaşıyla bir- likte kaleme aldığı bir oOmüşterek tebliği okudu. Tebliğ pek sert bir ifade ile kaleme alınmıştı. o Bol miktarda teessüf, şiddet ve (oüzün- tü kelimelerinden meydana gelen tebliğ bâzı yüzlerde hoşnutsuz- luk yarattı. Nitekim Ali İhsan Gö- güşle Derviş Sami Taşman bu teb- liğin pek sert kaçacağını söylemek lüzumunu duydular. Mücadele, mü- cadele idi ama bu derece sert bir ifade ile patronlara hücum etme- nin de faydası yoktu. Fakat öteki ler Nuh dediler. Peygamber deme- diler. Toplantı bunun için netice- siz bir toplantı olmaktan öteye gi- demedi. Nihayet Basın Temsilcile- ri, Meclisteki diğer meslektaşlarıy- la görüşmek mucip sebebiyle kati kararı Temsilciler Meclisi toplantı- sına bıraktılar. Öğleden sonra, saatlerin 14.30'u gösterdiği sıralarda aynı üyeler, ye- ni Meclis binasının muazzam top- lantı salonunda bir araya geldiler. YURITA OLUP BİTENLER Tabii gene işi gene Temsilciler or- ganize ediyorlardı. Soysal - Ekşi - Öymen üçlüsü hemen arkadaşlarını toplayarak meseleyi tartışmağa baş- ladılar. Fakat iş, öyle ayaküstü hal- ledilecek kadar basit değildi. Bu- nun için bir çâre arandı ve bu-, lundu. Hep birlikte yeni Meclis bi- nasının büyük ve geniş o koridor- larını geçtiler, grup toplantıları i- çin ayrılan salonlardan birine gel- diler. Temsilciler Meclisinde o ba- sının haklarım korumakla vazifeli üyeler, salondaki sıralara iliştiler ve meseleyi bir kere daha müzake- reye koyuldular. Bu defa daha da kalabalıktılar. Zira Temsilciler Meclisindeki bütün gazeteciler top- lantıda hazırdılar. Kemal Zeki Gençosmanlı, Cemil Sait Barlaslı, FeritCelâl Güvenli ve Bülent E- cevitti toplantı evvelkilerin de iş- tirakiyle açıldı. Görüşmeler heyecanlı oldu. Mu- tedillerle ateşlilerin arasındaki gö- rüş ayrılığını tecrübeli gazeteci ve iyi politikacı Bülent Ecevit hallet- ti. Bir tebliğin yayınlanması ve bunda, baktı olan tarafın — fikir iş- nihayet onları temsil ediyorlardı — ağır okelime- lerle hücum şart değildi. Bunun ü- zerine gene bir alt-komisyon kurul- da bu komisyon eldeki tebliği al- dı, gerekli rötuşları yaptı ve gaze- teci Temsilciler bunu imzaladılar. Bu sırada Cemiyet ve Sendika i- dare kurulları, tıpkı O İstanbuldaki neviinden bir sessiz yürüyüş hazır- lyoralardı. - Ankaralı Oogazeteciler onların da elinde bazı aşırı ve bi- raz fazla demagoji kokan dövizler vardı ya..- haftanın ortalarındaki gün Atatürk Buhran üzerinde bu yürüyüşü yaparak İstanbulda © sa- vaş veren meslekdaşlarına karşı tesanütlerini gösterdiler. Hemen he- men aynı sıralarda Türkiyenin her tarafında gazeteciler (o İstanbulun dokuz gazetesi sahibinin değil, mü- cadelelerin en parlağını yapan fi- kir işçilerinin yanında yer aldık- larını çeştli şekillerde (o belirtiyor- lardı. — Temsilciler, İki dertli Fırtına boyunca, bir teşekkül ve bir adam mevkilerin en müşkülün- de, kavganın biran önce bitmesi. için ellerinden geleni yaptılar. Te- şekkül, C.H.P. idi. Hem gazete sa- hipleri, hem fikir işçileri kendileri- ni desteklemesi için Büyük Partiye başvurdular. C.H.P. için talihsizilik. Ulusta Yaküp Kadri Karaosman- oğlunun hiç lüzumu yokken gazete- sahipleri aleyhinde sert bir başya- 17