YURTTA OLUP BİTENLER Gene CHP. liyim. Ama, siyası hayat- tan ayrılıyor ve sevdiğim işime dönü- yorum» doriişti, Hattâ bu beya AKIS dahil, şartların normale dön- mediği üncesiyle çeşitli o kimseler tarafından tenkit edilmiş, buna mu- kabil Nadir Nadi eski ve çok kıymetli talebesinin hareketini övmüş, « adam kürsüsüne dönmek istiyor. Siz ne karışıyorsunuz? Politikada kalmak şart mı?» demişti. Genç Kayserili oprofesörün ve munda tabii, bir politikacı, Derlemek istiyen bir politikacı ii kusur bulunacak hiç bir şey yoktu. , üzerinde gittiği yolun kimse ta- rafından farkedilmedigini de O Feyzi- oğlu, sanmak hatasında hiç bulunma- malı, bir gün o yolun da, her kestir- me yol gibi bâzı sürprizlerle insanı karşı karşıya bıraktığını anlarsa hiç şaşmamalıydı. Basın Karanlıkta göz kırpanlar pak anlaşmazlık) Bitirdiğim haftanın tam son “ünü, sabahın o yaklaş- makta olduğu saatlerde İstanbulda- ki meşhur Babıâlinin sokakları pek çoğu otomobil içinde, bir (Oküçük kısmı yaya «aşina çehrelerde o ye- niden doldu. «Aşina çehreler» ça- lıştıkları gazetelerden çıktılar, ev- lerine dönmek üzere Babıâlinin nemli yollarından geçtiler. Yor- gun, ama huzurluydular. Üç gün- lük bir kör döğüşünden sonra Ba- bıâlide fırtına dinmiş, geride te- lâfisi pek güç bir takım zararlar kalmışsa da düzen yeniden kurul- muş, emektar semt herkesin alışık olduğu manzarasına (kavuşmuştu. Cumayı Cumartesiye bağlayan ge- ce, sabahın yaklaşmakta olduğu sa- atlerce sokakları dolduran pek ço- ğu otomobil içinde, bir küçük kıs mı veya «aşina çehreler» Patrona ait gazeteleri hazırlamış bulunan fikir işçileriydi. o Babıâlideki üzücü savaş bitmişti. Cumartesi (o sabahı okuyucular, biraz sinirli, alışık ol- dukları gazetelerine kahvaltı ma- sasında kavuştular. Halbuki bitirdiğimiz haftanın ortalarında Babıâli'den geçenlerin, kendilerini geçen asrın başlarında «zavallı işçilerin «hunhar patron- lar>a karşı mücadele açtıkları Sheffield veya Birmingham, o ya- hut o neviden bir sanayi SE sanmamaları imkânsızdı. Kirli du- varlarda, tebeşirle yazılmış «Gaze- teciler? Saat 12.30'da © Gazeteciler Cemiyetinin önünde!'!», «Fikir işçi- leri! Bugün sessiz yürüyüş vari» gibi davetler göze çarpıyordu. So- kaklarda sakalları (o uzamış, elleri yüzleri kirli, gömleklerinin yaka- ları ve kolları simsiyah, (yorgun tavırlı genç adamlar dolaşıyordu. Bunlar, «Basın» adlı (o gazetelerini mürettiplik ve operatörlük, omu- sahhihlik ve yazarlık, hatta maki- necilik yaparak çıkarmış bulunan fikir işçileriydi. değil de XX. asrın ikinci yarısın- da yaşanıldığını belli eden hâdise- ler bu dekorun içine karışmadı de- gil Tıpkı bugün başka memleket lerde yapılan işçi gösterilerinde ol- duğu gibi randevu günü randevu saatinde fikir işçilerinden bir kıs- mı randevu mahalline taksilerden, hatta hususi arabalarından inerek geldiler, orada ellerine «çalışan gazeteci bugüne kadar simitle ve ümitle yaşadı», «Simidimiz Oo ve hürriyetimiz için», «Bize cop, pat- rona hep hazırlop» yazılı pankart- ları aldılar. Ama, Türkiyede çalış- tıranlar ve çalışanlar ilk defa ola- rak kendi haklarını korumak için gösterişli bir şekilde bileşiyorlar ve elle tutulur, gözle görülür tarz- da dâvalarını umumi efkârın ha- kemliğine sunuyorlardı. Mücadele- de hiç favul yapılmadı değil. Hatta genç ve ateşli takımın, oturaklı o- yunculardan müteşekkil (o rakibine ikinci devrede biraz daha fazla tek- me attığını o söylemek bile kabil- dir. Ancak, fırtına dinip te sükü- net kısmen avdet ettiğinde umumi efkâr fikir işçilerinden yanaydı, ve bunun sebebi fikir işçilerinin ga- zete sahiplerine nazaran çok daha haklı bulunmalarıydı. Nitekim, sa- vaş sırasında ve savaştan o sonra sempati izharı hemen sadece genç İstanbullu fikir işçileri sessiz yürüyüşlerinde Simit edebiyatı cabası AKİS, 16 OCAK 1961