de yayınlanan kanunun, bu çapta bir protestoya yol açacak tek nok- yoktu. iteki bitirdiğimiz haftanın sonunda gazeteler tekrar yayınlandığında patronlar asıl ten- kitlerinin bu kanuna değil, öteki- ne karsı olduğunu belirttiler. Ama ikinci müşterek deklarasyonda —Milliyet bunu yayınlamamıştır — en Ziyade fikir işçilerinin hakları üzerinde durmaktan kendilerini a- lamadılar. Üç sütunluk tebliğin i- ki sütunu o kanunun tenkidine ay- rılmıştı. Bu fikir ile zikir arasında fark bulunduğu şüphesini uyandır di. Basın —İlân Kurumuna gelin- ce — gazete sahipleri kanunları öy- lesine okumadılar ki ikinci deklâ- rasyonlarında da bu kurumdan İ- lân ve Reklâm Kurumu diye bah- settiler— bu, Basın Hürriyeti ala- nında ileri adımlar ihtiva ediyor- du. Şimdiye kadar sadece hükü- met tasarrufu olan resmi o ilânla- rın dağıtımı, gazetelerin ihtiyaçla- başkalarıyla paylaşmaya razı oluyordu. Bir kurum kuruluyor —kurumda gazetelerin ve (o hükü- metin temsilcileri tarafsız temsilci- lerle birlikte bulunacaklardır— ve eski hükümet tasarrufları o kuru- mun yetkisine veriliyordu. Buna rağmen gazete sahipleri ikinci dek- larasyonda bu hususu dahi tenkit ettiler. Deklarasyonda deniliyordu ki <... (Kurum) gazetelerin maki- ne, kâğıt ve mürekkep gibi her tür di ve şimdi hükümet bunu o gaze- tecilerle paylaşıyordu. Bunun ten- kit edilecek tarafı neydi? Belki Se- fa Kılıçlıoğluya ihtiyaçlarını —ga- zetesinin politikasını ona göre â- yarlayarak— gidip Menderesten ada Saroldan veya Kalafattan sağlamak daha kârlı, daha kolay geliyordu ama, bu her halde Basın Hürriyeti değildi. İlân bahsinde ise, Kurum Ba- bıâlide fiilen mevcut Hofer tekeli- ni tarümar ediyordu ve aslında, bir kısım feryatların altında yatan da buydu. Yabancı sermayenin o rek- lâmlarının açık bir kurumdan geç- mesi, milli menfaatlerin en basit icabıdır. İktisadi devlet teşekkül- leriyle resmi dairelerin ve o kabil müesseselerin inanlarından alınacak komisyonun da Hofer yerine oKu- rumun gazetecilere ve sendikalara açık kasasına girmesi bir mahzur sayılamaz. ki Kurum aracı- lık vazifesini yaparken her ohal- AKİS, 16 OCAK 1961 de Hofer kadar taraf tutmayacak- tr. oHofer DP. iktidarı devrinde, bilhassa Celâl oBayarın yâr-i vefa- kârı diye bilinen Kemal Salih Sel marifetiyle zaman zaman bir bas- kı âleti rolü kabullenmiş, fakat bu- nu kendi büyük gazetelerini de kol- lamayı bilerek oObir ip cambazına has meharetle yapmıştır. Kurum, işte bu tekeli yok etmektedir. A- ma metinde mevcut bir madde, ha- kikaten, reklâmı verenin arzusunu gölgeleyebilecek mahiyettedir. Ka- nunun 43. maddesinde reklâmla- rın «Kurum Genel Kurulu tara- fından tesbit edilecek esaslar dâhi- linde, ilgililerin istekleri Ode na- zara alınarak» dağıtılacağı bildi- rilmektedir. o Ancak haftanın ba- sındaki gün M.B.K. nin Sosyal Ko- YURTTA OLUP BİTENLER çıkacak ilk nüshalardan birer tane- sinin Emniyet Müdürlüğüne o gön- derilmesi istendi. Bu arada gene Emniyet Müdürlüğünden Kabataş araba vapuru iskelesine telefon e- dilerek, verilecek işarete kadar A- nadoluya gazete taşıyan vasıtalara bilet kesilmemesi Örfi İdare Ku- mandanlığının emri olarak bildiril- di. Fakat Tural, bizzat tetkik etti- ği gazetelerin odağıtılmasında bir mahzur görmediğinden geceyarısı- na doğru gelerek müsaadeyi verdi. Ecirlerin tepkisinin bir yol açmasından ürken Kılıçlıoğlu gibi patronlar ise mu- tadları hilâfına sabahlara kadar ga- zetelerinin başında beklediler. Ki- lıçlıoğlunun Yeni Sabahı terkeder- ken, deklarasyonu kastederek o «Sa- Ahmet Yıldız çalışanlarla konuşuyor Koruyucu Melek misyonunun üyelerine bu mahzur hatırlatıldığında üyeler, talimatna- me hazırlanırken sadece reklâm sahibinin arzusunun kaale alınaca- ğgının belirtileceği yolunda (o temi- nat vermekten kaçınmadılar. Sabahlıyan Patronlar Fikir işçileri, opatronların mem- lekette yeni yeni fikirlerin yerleşmek için zemin aradığı has- sas bir intikal devresinde giriştik- leri düşüncesiz o hareketin haberi- ni derhal Örfi İdare Kumandanlı- ğına uçurdular. Örfi İdare Kuman- danı Korgenral Cemal Tural ha- bere muttali olur olmaz pazartesi gecesi Emniyet Müdürlüğüne gel- di. Dokuz gazetenin idarehaneleri- ne telefon edilerek makinelerden kın ha çıkartmayın» o tarzındaki feryadı, binanın dışından bile du- yuluyordu. Üç günlük boykotun ilk fiili tep- kisine, salı sabahı yer yer Taksim ve Beyazıtta rastlandı. Fakültele- rine gitmekte olan Üniversite öğ- rencileri, deklârasyonları (ookuduk- tan sonra, müvezzi ve bayilerden parasını ödiyerek aldıkları Oo gaze- teleri —bilhassa Yeni Sabah- to- mar tomar yaktılar. Gerek Üniver- site talebeleri, gerekse sonradan İSÇİ teşekkülleri, basın o ecirlerini muhtelif gösteri ve tebliğlerle des- teklediler. Gene aynı sabah, Cağaloğlunda- ki şatafatlı Basın Sarayı, bir ana- baba günü havası içindeydi. Fikir 13