kanaatte olduklarını . belirtiyorlar ve nihayet, üç günlük boykotla il- gileri bulunmadığını katiyetle be- lirtiyorlardı. Müşterek açıklamaya imzasını koymıyan patron yakını otomobilli, gazeteci Zincirkıran ise alenen, «Ben sizlerle beraber deği- lim» demişti. Dokuz patronun teşebbüsünden şı (oBasında fikir işçilerinin da sert — ve lüzumsuz — veryan- sın etmeleri, sadece bir ticari iş- letme olmayıp bir amme hizmeti yönü de bulunan gezeteleri, bir ip- lik ofabrikasına çevirdi, meseleyi bir sınıf mücadelesi haline soktu- Bazı patronlar, fikir işçilerinin tep- kilerinin Emniyet Müdürlüğü Bir rinci Şubesinde dosyaları bulunan gazeteciler tarafından galeyana ge- tirildiğini iddia ediyorlardı. Der» hal tehditler savrulmağa başlandı. Meselâ Ergüder, «İstifa edeni, söz birliği eder gazetelerimize (oalma- yız» diyordu. — Kılıçlıoğlu, «Bütün fikir işcilerini 250bin lira tazminat ödiyerek kapı dışarı ederim. Yeni Sabahın imtiyazını gene 250 bin liraya satarım. o Böylece hiç siyan etmem> şeklinde konuşuyordu. Toktan varedilen ateşli o Bası- na, ilk günü mürettiphanesini a- çan yegâne müessese malüm Ha- vadis oldu. Fakat ertesi gün işlet dilseldi, başka matbaalar bulundu. Havadis te fırsattan en fazla isti- fade eden gazete olmuş, Vilâyetten aldığı müsaade üzerine oboykotun tik günü 225 bin, ikinci ve üçüncü günleri ise 250 bin tiraj osağlamış- tı. Fikir işçileri de basın teknisi- yenleriyle Oo yaptıkları Oo müzâkere- ler neticesinde berraklığa kavuştu- lar. Toplantılar, toplantılar Fikir işçileri ile patronlar ara- sındaki vadinin köprü inşa- sına imkân bırakmayacak şekilde genişlemesi üzerine, bıâlide kaydedilmekle başa çıkıla- mıyacak sayıda toplantılar (o yapıl- dı. Bunların en önemlilerinden bi- ri çarşamba günü. Gazeteciler Ce- miyetinin daveti üzerine yer aldı Hem fikir işçilerini hem de pat ronları çatısı altında toplayan klüp mahiyetindeki Gazeteciler Cemiye- tinin kıdemli ve nüfuslu o başkanı Burhan Felek, dev şahsiyetini orta ya koyarak arabuluculuk yapmağa teşebbüs etti. Büyüklerden Nadir Nadi, Bedii Faik ve Karacan, kü- çüklerden Yolaçın, fikir işçilerin- den de Türkiye Gazeteciler Fede- AKİS, 16 OCAK 1961 kaynıyan Bâ- Doğan Nadi Söz büyüğün, su küçüğün rasyonu ile İstanbul o Gazeteciler Sendikası Başkanlarının hasır bu- lunduğu toplantılar, müsait bir uzlaş ma zemini yaratılmasına sebep ol- du. Evvelâ kahve, sonra da limo- nataların içildiği ve iki saat onbeş dakika devam eden toplantıda pat- ronlar, hareketlerinin fikir işçisi arkadaşlarına müteveccih bulun- madığını, çıkmış olan kanunları, o da aceleye getirildiklerinden dola- yı hedef güttüğünü temin eyledi- işçilerinden, Basında Fikir işçileri kabul ve müzâkerelere devam kararıyla toplantıya son verildi. Nitekim, fır- tınanın son günlerinde İstanbullu fikir işçileri, bilhassa Basının yayın- larında çok daha ölçülü davrandı- lar. Ancak, gazetesinden Basına yazı verenleri veya gösterilere katılan- ları uzaklaştıracağını ilân eden Kı- lıçlıoğlunun Yeni Sabahın muh- kem demir kapılarını kapatması ü- zerine fikir işçileri son anlaşma ü- mitlerinin de suya düştüğünü alâ- yişle açıklıyarak, müzâkerelere de- amdan vazgeçtiler. Hatta Kılıçlı- oğlu daha ileri gidiyor, «Benim ma- tm değil mi, istersem yakarım!" şeklinde konuşuyordu. Fanatik Kı- lıçlıoğlunun demeci oTulgaya nak- ledildiğinde, çift yıldızlı General, <Yooo. Bilhassa amme hizmeti gö- ren müesseseleri öyle kolay kolay yakamazsın» dedi. YURTTA OLUP BİTENLER Bir patronun hezeyanları Milli Birlik İdaresinin Babıâli- deki ihtilâl karşısındaki tutu- munuen veciz şekilde, hâdiselerin menşei kanunların hazırlayıcısı Ahmet Yıldız, «Bırakıma, istedik- leri kadar sıkmasınlar» o kelimele- riyle ifade etmişti. Tulga da AA. muhabirine telefonda, «Biz Hükü- met olarak karışmıyacağız» dedi. Ancak iktidar tabii ortalığı ya- tıştırmak, sert tedbirlere (o başvur- maya mecbur kalmamak arzusun- daydı. Bütün uzlaştırıcı gayreler- bilhassa bir kısım patronlar tara- fından itildi. Halbuki bu sırada kuyruklar yüksek perdeden gazete sahipleri, ama pis perdeden ihtilâl iddiası (oOaleyhinde propagandaya başlamışlardı bile... M.B.K. nin basın mütehassısı Yıldız, perşembe günü uçarak An- karadan İstanbula indi. Evvelâ Dünyada, Nadir Nadi hariç batı patronlarla bir görüşme yaptıktan e kir işçilerini de dinledi. ce Basın Sarayında fikir işçileriy- le patronları bir defa daha karşı karşıya getirmek için teşebbüse geçti. Gaye, sırf Basında çalıştık- ları veya gösterilere katıldıkları i- çin fikir işçilerinin, diş bileyen patronlarca kovulmalarını önlemek- ti. İstanbul Gazeteciler Sendika- sınca telefonla yapılan davetlere, en fazla reddetme ihtimali olan Be- dii Faikten başlandı. Dünyanın kü- çük patronu saat 21.25 te yapılan mükâlemede mazeret obeyan etti. Hastaydı, yatağındaydı. Neticede, 22.20 de başlıyan toplantıya Doğan Nadi, Kılıçlıoğlu, Karacan, Yolaç ve Yalman katıldılar. Kim sahiple- rinden Orhan Birgit, toplantıyı duy- muş, «Ben de patronuma diye orta- ya çıkarak davetsiz misafir olarak gelmişti. Gene Sendika ve Federas- yon temsilcileriyle Kurucu (Mec- lis Azası üç basın mensubu, Ömer Sami Coşar. Kemal Zeki Geneos- man ve Ali İhsan Göğüş de ora- daydılar. İlk sözü alan Yıldız, Babıâlide Dahasonra, en fazlabangırbangır bağıran Kılıçlıoğlunun sesi duyul- du. Kılıçlıoğlu o kadar yüksek per- deden konuşuyordu ki sö rini duymak için Sendikanın re Heyeti odasında bulunmağa lü- zum yoktu. Aman ne kerametler yumurtlamıyordu! Kendisi Babıali- ye baldırı çıplak değil, milyonlarıy- la gelmişti Milyonlar (o yediriyor- du, ayva değil. Gazete kapatmaz- dı. Çalıştırdığı 160 kişiyi çıkarırdı 15