YURTTA OLUP BİTENLER yerine 160 kiŞi alırdı. Kendisini gece vakti neden çağırmışlardı? İs- tediğini atıp atmamakta serbestti. B.K. 5 bin kişiyi Silâhlı Kuvvet- lerden atarken kimseye (osormuş muydu? —Galiba Kılıçlıoğlu ken- dini M. B. K. zannediyordu. Hal- buki M.B.K. üyeleri üstadın kendi- leri hakkında kullandığı «Gümrük- ten mal kaçırır gibi kanun çıkarı- yorlar tâbirini henüz hazmetme- mişlerdi— Mutlaka atacağım de miyordu ama eğer atarsa kimse kendisine karışamazdı, Doğan Na- dinin bir müdahalesi, gerginliği çözdü ve havayı yumuşattı: «— Beyler, bizim fikir işçilerimiz- le hiçbir ihtilâfımız yok. Biz bir pro- testo hareketi yaptık. Bütün mede- ni memleketlerde olduğu gibi onlar da bize mukabele ettiler. Gönül arzu ederdi ki, biz de onlar gibi sadece sessiz bir yürüyüş yapabile- lim. Fakat dokuz kişi kolkola gi- rip Vilâyete yürüseydik, millet bi- zi piyasaya çıkmış ozannedecekti. Biz yürüyemedik, o gazetelerimizi yürüttük. Hata ettik.» Neticede, Kılıçlıoğlu hariç, pat- ronlar teminat verdiler. Fakat di- gerleri, Kılıçlıoğlunu da iknaa ça- lışacakları Oo vadinde Oo bulundular. Ancak 0.20 de sona eren toplantı- da, fikir işçileri ile aralan şeker- renk Dünya patronları mevcut de- ğildi, içtimadan ilk olarak Yalman ayrıldı. Paltosunu tutan hademele- re, ikişer buçuk lira bahşiş bırak- tı. Son Perde Cuma sabahı iş verenler Yeni Sabah patronunun muhte- özel dairesinde gene toplan- dılar. Gayeleri, kapalı bulundukla- rı üç gün zarfında kendilerine yö- netilen isnad, tenkid ve ithamları cevaplandırmaktı. Nadi biraderler gene gelmemişlerdi Nadir Nadi sa- mimi şekilde üzgündü. Doğan Na- di ise hareketi başından tasvip et- memişti. Aynı saatlerde, İstanbul Üni- versitesinin avlusunda toplanan ve her Fakültenin temsil edildiği aşa- ğı yukarı yüz kişilik bir grup, Ca- galoğluna hareket etti. Hürriyetin önünde yuha çektikten sonra, Cum- huriyetin önüne sağıldılar. (o Bir- kaç dakika sessizce kapının önün- de durduktan sonra uzun boylu, es- mer bir delikanlı, elinde bulunan «Sende mi Nadir Nadi?» yazılı dö- vizi demir parmaklıklara astı. Da- ha sonra birkaç adım ötedeki Ye- ni, Sabahın önüne gittiler. İçeride patronlar toplantı halindeydiler. Yağmur, şakır şakır yağıyordu. Ye- ni Sabahın Kılıçoğluna aid özel 16 ve cafcaflı kapısının mermer mer- divenlerinin en üst katına çıkan bir Üniversiteli genç M.BK. ve fikir iş- çileriyle beraber olduklarına dair bir nutuk çekti. Müteakiben de- mir kapının Önüne, o Kılıçlıoğlu- nu bir tavuk şeklinde temsil eden ve altında «Altınlarıma dokunma- yın» ibaresi bulunan bir dövizi bı- raktılar. Hep bir ağızdan yuha çek- tikleri bir sırada, en üst katın pen- ceresinin perdesi sıyrıldı. Kılıçlı- oğlu, koyu esmer çehresinde endi- şe, manzarayı seyrediyordu. Niha- yet Vilâyete yüründü ve «28 Nisan- da patronlar değil, fikir işçileri bi- zimleydi» ibareli bir döviz bırakıl- dı. Sonra da dağılındı. Patronlar, çıkacakları gün bu sefer 72 puntolu, «Açıklıyoruz!» serlevhalı upuzun ikinci bir dekla- rasyon hazırladılar. Gene bir ku- cak dolusu yanlış omalümatı havi ve sert lisanlı deklarasyonu, fikir işçilerinin arzusu Üzerine Karacan, Milliyetinde kullanmadı. Nadiler de traşlıyarak, obir karikatürle de ol- sa fikir işçilerine de savunma hak- kı tanıyarak neşrettiler. Elele ke- netlenmiş fikir işçileri, bardak fır- tınasının durulmağa yüz tuttuğu bir sırada tekrar vantilatörleri ça- lıştıran ikinci deklarasyonu neşre- den gazetelere Asliye Hukuk Mah kemesi kanadıyla cevap Oo vermeğe, kucak dolusu yanlış malümattan do- layı da Basın Ahlâk Divanına baş vurmağa hazırlanıyorlardı. Kılıçlıoğlu, Karacanın ikinci deklarasyonun altından imzasını çı kardığını ve bunu gazetesinde neş retmekten imtina ettiğini duyunca hiddetle telefona sarılıp o Milliyet sahibini aradı, hareketinin sebebini öğrenmeğe kalkıştı. Karacan, "Za- ten bu işler hep sizin yüzünüzden oldu» mealinde bir söz sarf ederek telefonu kapattı, izahat vermedi. Ankarada heyecan Babıâlide bunlar olup biterken, hâdiseyi haber alan Ankaralı gazeteciler derhal paçaları sıvadı- lar ve İstanbuldaki arkadaşlarının manevi yardımına koştular. Zaten kulaklarına bazı tehlikeli sözler de gelmiş, patronların tensikat yapa- cakları haberleri Rüzgârlı Sokakta dolaşmıştı. o Bunun üzerine, hare- ket hattının tayini için Ankara Ga- zeteciler Cemiyetinde bir toplantı tertiplendi- gün Cemiyetin, Atatürk bul- varına nazır sevimli lokali lebalep doldu. Salon sigara dumanından ge- çilmiyordu. Bir kaç gün evvel ay- nı yerde,' Temsilciler Meclisine gi- decek gazetecilerin seçimi dolayı- sıyla birbirleriyle sıkı mücadele- ye girişmiş bulunan Ankara bası- nının mensupları şimdi tekrar ke- netlenmişlerdi. Bu tesanüt, güzel bir şeydi. İlk konuşmalar durumun izahı sadedinde oldu. Gazete sahip- lerinin tutumları hiç kimsenin tas- vibini kazanmadı. Fakat Ankaralı gazeteciler (oiçin iki yol gösterildi Bir kısım —ve daha ziyade yaşlı azalar— itidal tavsiye ediyorlardı. Bir başka grup ise ateşliydi. Orta- ya, gazete sahipleri üç günlük pro- testolarını tamamladıktan sonra fi- kir işçilerinin de üç gün iş başı yap- mamaları teklifi atıldı. Fakat bu, beğenilmeyen bir hareketi o bizzat tekrarlamak demekti. Neticede Ga- zeteciler Federasyonu, Gazeteciler Cemiyeti ve Sendika tarafından bir müşterek komitenin kurulması, i- nisyatifin ona bırakılmanı kararlaş- tırıldı ve sekiz kişilik bir heyet se- çildi Heyet ilk iş olarak dokuz ga- zete sahibine bir telgraf (oçekerek Ankaralı gazeteciler Kaderin Atatürk bulvarında birleştirdikleri AKİS, 16 OCAK 1961