ki küçük salona alındı, iki kızı, eşi, dayısının oğlu ve diğer yakınları da aynı salona girdüer. Esasen uçağın kalkmasına pek az bir zaman vardı. Salonda beş - on dakikadan fazla ka- lınmıyacaktı. Bu arada, hava alanın- da çalışan personel büyük salona a- lınmış ve birkaç dakika burada isti- rahat etmeleri söylenmişti. Saat 19.20'yi gösteriyordu ki Ak- koyunlu ve yanın salondan sikir Kır saçlı Yarbayın üzerinde açık gri bir pardesü vardı. Kalın çerçeveli güneş gözlükleri takmıştı. Koltuğuna sekize katlanmış bir ga- zete sıkıştırmıştı. Yanındakilerle bir- likte ağır ağır yürümeğe başladı. Ge- ride sadece, gözlerinde iki damla yaş beliren eşi kalmıştı. İki kızı, oğlu ve akrabaları etrafını almışlardı. Kala- balığın ekserisini hanımlar teşkil edi- yordu. Yarbay gülümsüyordu. İkii ya- nına, biri Ankara Kız Lisesinde, di- geri Siyasal Bilgiler Fakültesinde o- kuyan ve birbirine benzeyen iki kızı- nı almıştı. Ayhan ve Beyhan mavi ço- ban ceket giymişler, babalarına so- uşlardı. Yarbayın hemen sağ yaında, dayısının oğlu Celâl Sungur gidiyordu. Uçağın merdivenlerine kadar böylece gelindi. Merdivenin başında bekleyen iki güzel hostes bi- raz merak, biraz da hayretle yeni gelen yolcuyu süzdüler. Bu merasi- min neden yapıldığına akılları ame miş olacaktı. Akkoyunlu merdive başında durdu. Etrafindakilerle bir Taşer ve eşi Yolculuk var, AKİS , 21 KASIM 1960 YURTTA OLUP BİTENLER Ahmet Er eşi ve çocuklarıyla hava alanında Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde kere daha vedalaştı. Kızlarını ayrı ayrı öptü. Yaşlı asker buraya kadar kendini tutmuş, ama burada dayana- . Gözlerinden iki iri damla beton pistinde dağıldı. Kızlarından ei bi resim çektirdi. Bunun eciler "Bir de oğlunuz- la, fendim il Bu kere Akko- yunlu, Teknik Üniversitede okuyan oğlu ve diğer kızıyla foto muhabirle- rine poz verdi. Resimler çekildi. Yar- bay son olarak etri rin elle- rim birer kere daha sıktı. Bu sırada yanına sokulmuş olan gazetecilere de veda etti. İçlerinden birinin yanağını okşadı ve: — Bir daha, şaka olarak söyle- diklerimizi ciddiymiş gibi yazmayın" dedi. Sözlerinde biraz serzeniş, biraz şaka, biraz da hüzün vardı. Fazıl Akkoyunlu ne İsayı, ne Musayı mem nun ettiklerini, Muhammede ibadet için vakitleri olmadığını, kendilerin- den evde karılarının bile şikâyetçi bulunduğunu söylemiş, gazeteciler de bunları yazmıştı. Merdivenleri a- gır ağır çıktı. Ortasına vardığında bir kaç saniye durakladı, geriye dön- dü ve kendisini uğurlamağa gelenleri eliyle bir kere daha selâmlıyarak, gü- lümsedi. Sonra başını eğdi ve uçağın e İkame Akkoyunlunun üzerine ka- Bh saatler 19.25'i gösteriyor- du. Uğurlamağa galen yakınları, ga- zeteciler ve Ankara Kumandanlığına mensup, ekserisi denizci olan subay- lar pistten ayrıldılar. Dört motorlu KLM uçağı ağır ağır havalanacağı piste doğru döndü ve motörlerini bü- yük gürültüyle çalıştırarak karan- lığaatıldı. Türkiye Hükümetinin Kabil Bü- yük Elçiliği onezdindeki ilk teknik müşavir böylece yola çıktı. Kır saç- lı Yarbay en azından iki yıl müddet- le dışarda kalacaktı. Alandakiler, ne olursa olsun, üzülmüşlerdi. Subay- lar başlarını önlerine eğmişler, ha- valanmak üzere olan uçağa bakmı- yorlardı. Giden, ihtilâlin öncülerin- den biriydi. Ama. Yarbayın Komiteye ar gülü; e i lamadılar. İhtilâl sabahı Komite İlk toplantılarını yaparken, Yarbay Ak- koyunlu ihtlale karışan subaylardan olduğunu söylemiş ve içeri girmişti. Komiteye mensup subayların toplan- tı salonuna dalmış ve aralarına ka- Si ak Ses çıkaran olmamıştı. Ger- oyunlunun az veya çok, ihti- il çorbasında tuzu vardı. Milli Birlik Komitesinin ilk toplantının tamamlan- dığında Yarbay da ihtilâlcilerin ara- sında bulunuyor ve üyeler resmen a- çıklandığında onun da ismi söyleni- yordu. İyi fikirli, açık sözlü, hattâ bu açık sözlülüğü biraz saflığa varan mert bir askerdi. Bidayette işler pek âlâ gidiyordu. Ama bâzı eler, diğer ihtilâlciler gibi Yarbayı da bir tarafa doğru itmeğe çalışıyorlardı. Vatan kurtaran aslanların vazifeleri- nin bitmediği, esas bundan sonra baş- lıyacağı, memleketi bu menfur poli- tikacılardan ancak ve ancak ihtilâl yapmış mert askerlerin, kurtaracağı, kellelerini ortaya koymuş kahraman- ların tetikte bekleyen fırsat düşkün- 9