YASSIADA DURUŞMALARI Eski jimnastikhanenin önünde bulu- ttan üstü açık avluda kafile dur- duruluyor, sanıklara bir sıra aldırıl- mak İsteniliyorsa bu yapılıyor, şap- ka ve pardesüler çıkarttırılıyordu. Düşükler salona ondan sonra alını- yorlardı. Yırcalı Mavi bir elbise giymişti. Koyu renk bir kravatı, beyaz gömle- $i vardı. Saçlarındaki akların art- mış bulunduğu hissediliyordu. Hayli süzülmüştü. Yüzü, hemen bütün di- ger sanıklar gibi kireçi andırıyordu. Bu, açık havada fazla dolaşamama- nın verdiği bir hususiyetti. o Sâdece Ali ipar değişik renge sahipti ki bu, Yassıadaya gelmeden önce gazeteci- lerin meşhur Ankara Hiltonunda yaptığı güneş banyolarının neticesi ve iziydi. Sıtkı Yırcalının yanındaki adam kahverengi bir elbise giymişti. Altın gözlükleri ovardı. Elinde bir bloknot tutuyor ve şimdiye kadar ay- nıl mahalde arzı endam etmiş bulu- nanlardan en çok Vinileksçi Hüseyin Altana benziyordu."Makarnacı Şem- -i" buydu. Makarna fabrikasında Yayla (Omakarnalarını imal eder ve para da kazanırken doymak nedir bilmemiş, daldan dala atlamış, en sonra da Yassıadanın dikenli çiti ü- zerine konmuştu Sanıklar onbeş dakika kadar bir süre hakimler heyetini o beklediler. Ellerini önlerinde tutuyorlardı. Hele Şemsi Demirkanın hiç mesut bir hali yoktu. Dinleyiciler bir oOmüddet iki ahbap çavuşları seyrettiler. Ama manzara fazla alâka uyandırıcı ode- ğildi. Biraz sonra bıkıldı ve (o hafif sesle konuşmalar başladı. Müdafilere ayrılan sıralarda ise üç avukat otu- ruyordu. Bunların ikisi Sıtkı (o Yırca- lıyı, biri Şemsi Demirkanı osavuna- caktı Her zaman olduğu gibi, haftanın sonlarındaki o gün de Başkan Ba- şol başta olmak üzere hakimler he- yeti salona girip yerini aldığında Sa- atleri pek âlâ ayar etmek Ve akreple yelkovanı dokuzbuçuk (oüzerine yer- leştiirmek okabildi. Kısa yoklama muamelesinden sonra kararnamenin okunmasına geçildi. Alavera-Dalaverâ.. vvelâ kararname, sonra E nihayet o sanıkların bâzı "Değirmen dâvâsı"nın hakiki yetini gözler önüne serdi. Bu, D.P. devrinde milyonların nasıl (o kazanıl- mükemmel bir örneğiydi. D.P. il başkanlarından "Makarnacı Şemsi", 85 ton kapasite- li bir değirmenin tahsisini almaya mu vaffak olmuştu. Tahsis, değirmenin mevcudiyeti başka kimseye duyurul- maksızın yapılmış ve D.P .li başka- nına kolaylık sağlanmıştı. Daha bilirkişi, sözleri 22 Salim Başol Yassıadada İşi başından aşkın bir adam doğrusu bu değirmen, çeşitli (o sıfat- larından dolayı, başkasına değil de Makarnacı Şemsiye verilmişti. o Bu değirmenden Makarnacı Şemsi, de- girmeni işletmeye dahi lüzum his- eetmeksizin üç milyona yakın para vurmuştu. Sâdece, D.P. başkanlığına dayanarak böyle bir tahsisi (almış bulunmasının neticesi olarak!. "Makarnacı Şemsi", en azından A- li İpar derecesinde dalavereli iş çe- viricisi bulunduğunu bir kaç operas- yonla belli etmişti. Toprak Mahsul- leri Ofisi kendisine bu değirmeni "satmak yasak" kaydıyla (overmiş, tahsis öyle çıkmıştı. "Makarnacı Şemsi" tahsisi eline geçirince Sela- haddin Benli adındaki bir zatla "Kale Gıda Sanayii Şirketi"ni oOkurmuştu. Şirketin bildirilen sermayesi 4 mil- yon liraydı ve hisseler 99 50-95 50 idi Atta "Makarnacı Şemsi" ve or- tağı bu paranın tamamım ödememiş- ler, her biri bir kaç yüzbin lira yatır- makla yetinmişti. Ancak günlerden bir gün hesap defterine iki ortağın bi- rerbuçuk milyon lira ödedikleri -ser- maye karşılığı- geçirilmiş, bu. suretle defter üzerinde sermaye mamlan- mıştı. Aynı gün şirket üç milyon ka- dar bir bedel ödeyerek Dikmende 25 bin metrekarelik bir arazi parçan sa- tın almıştı. Araziyi, metre karesi 110 liradan satan, bir yabancı değil, "Makarnan Şemsi"nin ta kendisiy- di! şirket, bedeli ödemişti. Yani def- tere bu bedelin ödendiği de işlenmiş- ti. Operasyonun bu tarafındaki o bit yeniği şuradaydı. Aynı arazinin bir parçasını aynı Şemsi Demirkan hâ- diseden bir kaç ay önce Samet Ağa- AKİS, 21 KASIM 1960