oğluya metre karesi 3,5 liradan sat- mıştı. Yani, 3 milyon civarında bir bedel mukabili Kale şirketine lan arazi gamet Ağaoğluya Ö len kıymet esas alınırsa 100 bin lira- nın altında bir para ediyordu. "Ma- karnacı Şemsi"nin, ideal arkadaşı ve ideal büyülü Samet Ağaoğluya "bir dostluk" yaptığı düşünülse de, ara- zinin haydi haydi 300 bin lira kadar ettiği anlaşılmıştı. Bu muameleden sonra Demirkan ilk koyduğu parayı da çekmişti. Yâni Kale şirketi Selahaddin Benlinin yatırdığı paray- la Şemsi Demirkanın 300 bin liralık arazisini 3 milyon civarında bir pa- raya satın almıştı. Bundan "Makar- nacı Şemsi" temiz temiz 2,5 milyon lira vuruyordu. Buna mukabil, şirke- tin sermayesi 4 milyon lira görünü- yor, fakat aslında sermaye olarak hip bulunduğu Kale şirketine retmişti. Artık değirmen, (Kalenin malı olmuştu. Devri daim makinesi A ncak ortaklar ve bilhassa Şemsi Demirkan bununla yetinmemişti. Selahaddin Benlinin de ödediği para- lum Buğday Bankasından çıkarılma- sı yoluna gidilmişti. O sıralarda ku- rulmuş bulunan Bankaya Demirkan fakat hisselerinin karşılığını ödememişlerdi. Bu borca karşılık o- larak, gene meşhur Kale şirketindeki hisselerinin 92 98'ini Buğday Banka- sına vermişlerdi. Bu hisselerin ta- eğeri, milyon liraydı. malı bir araziyle meşhur değirmen- di. Bunlar, bu defa da iki ahbap ça- vuşun bankaya borçlu (bulundukları ye taahhüdünü ( karşılıyorlar- . Değirmen, arada bir el daha de- Biştirdikten sonra Buğday Banka- karşılığı 3 milyona yakın parayı ce- be indiriyordu. Ece, iş dediğin de bundan başka bir şey olamazdı ya.. Ama kombi- nezon, itiraf etmeli ki, oustalıklıydı. Ama ömrü, 27 Mayısta tamamlan- mıştı. Başkan Başol evvelâ Sıtkı Yırca- ıyı sanık mikrofonunun basma ça- gırdı. Eski Ticaret Bakanı bu tahsi- si yapmış olmakla suçluydu. Yırcak, elleri önünde durdu. e kendisine dâvayı anlattı ve ne diye inandırıcı konuştu, Dosyanın kendi- 24 siyle alâkalı kısmı maddi ve hukuki yanlışlıklar ihtiva ediyordu. Karar- namede, suç tarihinin 24 Şubat 1956 olduğu bildiriliyordu. Halbuki ken- disi 27 Mayıs 1955'de Bakanlıktan istifa suretiyle ayrılmıştı. Yok, suç tarihi diye, kararnamedeki sarahata rağmen tahsisin mucibinin hazırlan- dığı tarih alınırsa o takdirde de za- man aşımı dolmuş oluyordu. Bu ba- kımdan, dâvanın kendisine taallük eden kısmı bir hatanın neticesiydi. Ee, Yırcalı ortadan çekilince "Ma- karnacı Şemsi" Yüksek Adalet Di- vanına lâyık bir tip olmaktan çıkı- yordu. Düşük Bakan bunları söylemekle beraber hâdisenin üzerine ışık otut- maktan da çekinmedi. Kendisinin ro- lü, hazırlanan bir tahsise sâdece "o- lur" kaydını koymuş bulunmaktan ibaretti. Toprak Mahsulleri Ofisi ge- rekli muamefeyi yapmıştı -zaten bu, onun bir iç işiydi-, evrak bakanlığın bütün kademelerinden geçerek gel- mişti ve Umum Müdürden Müsteşa- ra alâkalıların hepsinin muvafakatini taşıyordu. Bakan için, "olur" kaydı- nı koymaktan başka yapacak şey yoktu ki.. Mamafih Sıtkı Yırcalı, Di- vanın evvelâ bir karar almasını is- tedi: Bu dâva Yassıadada görülebi- lir miydi, görülemez miydi? Başkan Başol bu hususun esasla birlikte karara bağlanacağını bildir- di ve duruşmaya devamın doğru ol- duğunu söyledi. Yırcalı ısrar etmedi. Sâdece "Nasıl münasip görürseniz" demekle yetindi. Bunun üzerine Baş- kan suallere geçti. Şemsi Demirka- nın terzi Kemal Müaslıyla birlikte Yırcalıya geldiği ve tavassut istedi- $i bildiriliyordu. Doğru muydu? Gel-- mişler miydi? Yaylacı Demokrat bu- nu katiyetle inkâr etti Hayır gelme- mişlerdi. "Gelselerdi, gene yapar- dım. Ama gelmediler" dedi. Daha sonra sorgusunda, "Makarnacı Şem- si" de düşük Bakana gitmediklerini söyledi. Ama tanık olarak terzi Ke- mal Milaslı huzura alındığında Yır- calıyla makarnacı müşkül duruma düştüler. Milaslıya göre Demirkanla birlikte devrin Ticaret Bakanına -Sıt- kı Yırcalıya- gitmişlerdi. Yırcalı ken- dilerini dinlemiş, böyle bir değirmen tahsisinden haberdar olmadığını söy- lemiş, fakat ikisini de tanıdığını, var- AKİS, 21 KASIM 1960