Komisyonunun enerjik Başkanı Tur- han Feyzloğlu, sadre şifa malümatı buna mensuplarına -nevi şahsına münhasır açıklık içinde- verdi. Kuru- ta Meclis tam manasıyla bir teşrii organ mahiyetinde olacağından, do- layısıyla da olsa milli iradeyi temsil etmek zorundaydı. Bunun için bir formül bulmak gerekiyordu. Hem za- manın kıtlığı dikkate alınarak umu- mi bir seçimden kaçınmalı, hem de ü- yelerin bir seçim yoluyla Meclise gir- meleri temin edilmeliydi. Bu da an- cak çift dereceli bir sistemle mümkün olabilirdi. Ne var ki bunun da mah- surları mevcuttu. Bütün bunları dik- kate alan Komisyon, iki yolun arası- nı bulmakta gecikmedi Kurucu Mec- lisi meydana getirecek üyeler, teşek- küllerin arasından seçilerek gönderi- len adaylardan o terekküp edecekti. Bunun için Komisyonun tasarısında sadece, Kurucu Meclise üye olacak kuvvetler tadat edilmekteydi. Bun- lar, siyasi partiler, basın teşekkülle- ri, Üniversite, mesleki teşekküllerden ibaretti. Bundan başka Komisyonun üzerinde dikkatle durduğu bir husus mevcuttu. Oda, bu kuvvetlerin se- çim işinde tam bir serbesti içinde bu- lunmalarıydı. Bu yolun tutulmasın- daki gaye, yeni Anayasa ile normal demokratik devreye geçişi kolaylaş- tırmaktı. Böylece, hazırlanacak Ana- yasada, teşrii kuvveti meydana geti- ren Kurucu Meclis oüyelerinin tam bir rahatlık içinde çalışmaları temin edilmiş oluyordu. Gidiş iyiydi. Tasa- rının Devlet Başkanının tasvibine mazhar olacağına muhakkak naza- rıyla bakılıyordu. İş, Komiteye kalı- yordu ki, orada da sağduyu ve basi- retin galebe çalacağı anlaşılıyordu. Feyzioğlunun başkanlığını yaptığı Kurucu Meclis Komisyonu, tasarıda ayrıca. Meclisin vazifelerini de sıra- lamak lüzumunu hissetmiş ve böyle- ce bir eşi daha bulunmayan bu Mecli- sin ne İşlerle iştigal edeceğini hükme bağlamıştı. Kurucu Meclis, evvelâ bir teşrii organ olacak, yani kanun ya- pacaktı. Tabii bunun başında yeni Anayasayı hazırlamak geliyordu. 27 Mayıs inkılâbını müteakip hazırlan- nayasa son şeklini Mecliste alacaktı. Kurucu Meclisin normal devreye ge- çişteki en mühim rolü de galiba bu olacaktı. Bir mühim mesele de bu Meclisin, Komitenin işlerini hafif- letmesi meselesiydi. o Bundan böyle umumi efkâra muhatap, Kurucu Meclis olacaktı. Böylece, politik ha- yatta ehliyetleri müsellem, ilmi ka- riyerde kaliteleri (obelli, basında ve mesleki teşekküllerde (o dürüstlükleri tecrübe edilmiş şahıslardan meydana AKİS, 21 KASIM 1960 gelen Kurucu Meclis, yeni bir “14'ler hadisesi"nin (çıkmasını o önleyecekti. Ne var ki, tasarının kanunlaşmasıy- la Milli Birlik Komitesinin işi bitmiş olmuyordu. Komite Kurucu Meclisin yanında bir İkinci Meclis vazifesi görecek ve milletin kaderinde rol oy- nıyacaktı. Tasarı bunun için başkent siyasi (oçevrelerinde tuttu. Komite, normal rejim avdet edinceye, yâni bir siyasi parti iktidarı devralıncaya kadar vazifesini yapmakta devam e- decekti. Tabii bu, Kurucu Meclisle birlikte yapılan bir vazife olacaktı. Usül meselesi... ütün bunlar başkent çevrelerinde ece müsait karşılanır ve tasarının bir an evvel Devlet Başka- nına sunulması beklenirken, yeni bir mesela ortaya atılda. Mesele bir usül meselesiydi. Herşey gazetelerin ver- diği haberlerle mesele halini aldı. Ga- zeteler, Kurucu Meclisin teşekkülün- de partilerin 1957 seçimlerinde aldık- ları oy nispetleriyle mütenasip ola- rak temsil edileceklerini yazmışlar- dı. Tabii bu, bir takım zihinlerde is- tifhamlar yarattı. İstifhamların yat- tığı zihinler daha ziyade minyatür parti müntesipleri ve idarecileriydi- ler. Bunlar hemen organları vasıta- sıyla tasarının bu kısmına veryansı- na başladılar. Mesele, lider parti C. nin Mecliste büyük bir çoğun- lukla temsil edilmesine mâni olmak- tı. Ne var ki hadise hiç te, bir takım kuşkulu insanların yaymak istedik- leri gibi değildi. Nitekim Komisyon Başkanı Feyzioğlu bunu açıklamak lüzumunu hissetti. 1957 seçimleri na- zarı itibare alınmıyordu. Bu işte Ku- Peyami Sefa Mâhut kalemi kırıldı YURTTA OLUP BİTENLER rucu Meclis Komisyona, kontenjan meselesini Meclisi meydana getirecek teşekküllere bırakıyordu. Bunun için taraftar bir usül bulacaklardı. Arala- rında meseleyi halledeceklerdi. Affedilme yok T asarının bir başka yönü de Kurucu Meclis meydana getirecek zeva- tın hiç bir sebeple affedilmemeleriy- dI. Bu, tabii ki memnuniyet verici ol- du. Bir nevi milli irade temsilcisi o- lanların affedilmeleri gibi çürük tah- ta da böylece onarılmış oluyordu. Anlaşılan şuydu ki, Feyzioğlunun başkanlığını yaptığı oOKomisyon bir diğer komisyondan pek farklı çalış- mış ve neticeye daha emin yollardan koşmuştu. Tabii bunda açıklığın ro- lü büyük oldu. Seminerler ve Basın Kurucu Meclis üyelerinin yollarına ışık tutmuş, onları hedefe kavuştur- muştu. Basın Kaybolan adam gecen haftanın sonlarında, her gün bütün gazeteleri ve bu arada meş- Yahu, acaba Peyami de bir yere mü- şavir mi gönderiliyor? Sualin pek muteber bir mucip sebebi vardı. Pe- yami, -Peyami Sefa-, bir müddet ön- ce konduğu Havadisteki köşesinden kaybolmuştu ve bu, .B.K'nın üyesinin vazifeden affıyla aynı za- mana isabet etmişti. Hakikaten, bu af hâdisesi hakkında üstadın ne dü- şündüğünü merak edenler merakla- rını tatmin edemediler.İlk gün "Ob- jektifin ışığı pak fasafiso bir konu- ya çevrikti. İkinci gün ise, fener bü- tün bütün söndü ve bir daha da yan- madı. Bunun sebebi basitti: Peyami Sefa bu defa da Havadisten kapı dı- şarı edilmişti. Milli Birlik Komitesi üyelerinden 14'ünün affı üzerine, hemen o akşam, Havadisi ve onu çıkaran Güneş Mat- baacılık Türk Anonim Ortaklığını mahkeme kararıyla idare eden heyet bir toplantı yaptı. Ortaklık hissele- rinin çoğu D.P.ye aitti. D.P. nin mal- larına el konulmuş bulunduğundan mahkeme bir heyet seçmiş, onu or- taklığın başına getirmişt. Toplantı Babıâlideki Şeref Efendi sokağında bulunan Havadis gazetesinin yazı iş- leri müdürü odasında yapıldı. Topla- nanlar beş kişiydi ve mühim bir ka- rar almak üzere geldikleri anlaşılı- yordu Müzakere uzun sürdü ve oldukça heyecanlı geçti. Gazetenin, Türkeş ve grubunun M.B.K.nden uzaklaştırıl- masından sonraki durumu gözden ge- çirildi, Havadis son zamanlarda bu* 15