YURTTA OLUP BİTENLER lerine koltukları elceğizleriyle tes- limetmemeleri lâzımgeldiği fikrini dürüst Yarbayın entrikaya ermeyen kafasına sokmağa başlamışlardı. İyi niyet yerini yavaş yavaş ikbal hırsına ve acayip fikirlere terkediyordu. Ak- koyunluda bunun tezahürü ihtilâlden bir ay sonra başladı. Hele bir Komi- te toplantısında tam manasıyla açı- ğa çıktı. Komite üyelerinden bir kıs- mı -Allahtan azınlıktaydılar- Bakan- ların hepsinin Mili (Birlik Komitesi üyelerinden seçilmesini ve hükümetin kendi aralarından teşkili fikrini sa- vunuyorlardı. Bunların arasında Ak- koyunlu da vardı ve gönlünde bir de aslan yatıyordu. O gün müzakereler bir hayli çetin geçmiş, neyse ki aksi fikirde olanlar az farkla da olsa dâ- vayı kazanmışlardı. Eğer o gün bir- kaç oyluk fark olmasaydı, işler belki debu kadar kolay halledilmiyecek ve 9.25'de havalanan KLM, belki de içinde Akkoyunlu olmadan Kabile gi- decekti. İhtilâle (hizmeti bu olan, üstelik arkadan bir takım marifetler yapa- rak memlektin istikbalini tehlikeyek oyan Akkoyunlu iki yıl müddetle, dünyanın parasını döviz olarak alıp Afganistanın başkentinde memur" halde oturacaktı. İhtilâl, kendi çocuklarını hakikaten yemiyor, onları nimete bile garkediyordu. Ya Türkeşin durumu.. Saf Yarbayın ilk M.B.K. ne giriş tarzı öğrenildiğinde hâdise hay- ret uyandırmadı değil. Ama bırak- nız Akoyunluyu, kudretli Albay Tür- keşin Başbakanlık Müsteşarlığına gelişi de daha az hayret uyandırıcı tarzda olmamıştı. Türkeş, ihtilâlci- ler arasında iyi lisan bilen iki kişiden biriydi. Komite 27 Mayıs günü bun- lardan Albay Sami Küçüğü yabancı elçilikleri dolaşarak hâdiseyi haber na va ve diplomatlardan dışarı çık- ma yasağına riayeti istemek, buna mukabil gerekli teminatta bulunmak için vazifelendirmişti. Lisan bilen öte- ki Albay, Alpaslan Türkeş, yabancı gazetecilerin gelecekleri düşünülerek Orgeneral Gürselin yanında bırakıl- mıştı. Hakikaten gazeteciler Başba- kanlığa geldiklerinde Türkeşi orada, Gürselin yanında bulmuşlardı. Mezi- yetlere, vasıflara ve zekâya, sahip Albay, muhabirler üzerinde "Rejimin Kudretli Adamı" intiba: bırakmak için gayret sarf etmiş, bunda da mu- vaffak olmuştu. Böylece, adnı Gür- selin yanında duyurmuştu. Türkeş için ikinci talih, İhtilâlin bir ayın 27. gününde yapılmış olma- sıydı. Ay başında memurlara maaş verilecekti. Maaşların verilmesi için bir ita âmirine ihtiyaç vardı. İmzayı onun atması gerekiyordu. İhtilâl hü- 10 kümeti henüz kurulmamıştı. İşler keşmekeş içindeydi. Daha kimse ne- yin ne olduğunu, neyin nereye kona- cağını bilmiyordu. Bunun üzerine Al- bay Türkeş, maaşların verilmesiyle ilgili muamelenin altına imzayı bas- mış ve bu imza kudretli Albayın Müs teşarlığını onaylamıştı. Albayın Müs- teşarlığı böylece kendi imzasıyla o- naylanmış oluyordu. Gerçi Türkeş kendini tâyin ettiği bu makamda hiç de fena çalışmamıştı. Gecesini gün- düzüne katmış, işlerin yürümesi için büyük sıkıntılara katlanmıştı. Ama, günler geçip Albayın kudreti omu- zundaki yıldızların üzerine çıkmağa başlayınca meselenin rengi değişmiş ve M.B.K. ndeki arkadaşlan Kud- retli Albayın kanadının biraz kırıl- kınan bir takım kimseler Terminal binasını bir aşağı bir yukarı arşınlı- yorlardı. Telâşlı adamlar, saatlerin 8.40'ı gösterdiği sıralarda birdenbire bina- nın alt katma doğru koşuştular. Pis- te çıkış kapısında iki siyah station wagon durdu. Otomobillerden telâş- sız üç adam ve bir yığın havacı subay indi. Telâşsız adamlar ağır ağır mer- divenleri çıktılar.Öndekinin üzerinde gri bir pardesü vardı. Pardesünün üç düğmesi iliklenmişti. Ellerini cebine sokmuş, başını hafifçe havaya kal- dırmıştı. Kısa kesilmiş kıvırcık saç- ları itinayla taranmıştı. o Yeşil halı serili merdivenleri ağır ağır tırman- dı. Arkasından gelen pardesüsüzdü Çok koyu gri bir elbise giymiş, ayn Fazıl Akkoyunlu yolculuğa çıkmazdan önce Yolcu yolunda gerek ması gerektiğini oanlamışlardı, işin güzel tarafı, Albay Müsteşarlıktan affedilince, o sıralarda Kırşehir' ve civarında bir gezide bulunan Orhan Erkanlınm, yanındakilere (o hâdiseyle ilgili olarak söylediği sözdü. Genç binbaşı bütün hüsnüniyetiyle: "— Kazık kakacak değildi ya" demiş ve tatlı tatlı ogülümsemişti. İkinci gurbet yolcuları nması, Anka- işlerini hızlan- sabahı Esenboğa hava alanına gelenler, her günkün- den başka bir manzara ile karşılaştı- lar. Alanda, köşelerde oturmuş bin- başılar, hele hele hava subayları pek fazlaydı. Üstelik, etrafına telaşla ba- renkte kravat , bağlamıştı. Gülüyor- du. Tebessümü manidardı. Ancak kendisini eskiden tanıyanlar bu gülü- şün tabii olduğunu, genç adamın hep böyle güldüğünü farkettiler. Yanın- daki gri kalın paltolu, al yanaklı, mahcup bir delikanlı safiyetinde ola- nına gelince, o düpedüz üzgündü. Ba- şını önüne eğmişti. Birilerinden kaç- mak istiyor gibiydi. Üç adam Milli Birlik Komitesinin affedilen 14 üyesinden Dündar Taşer, Numan Esin ve Mustafa Kaplandı. Dış memleketlerdeki yeni vazifeleri- ne gidiyorlardı. Elsin Madridde, Kap- lan Lizbonda, Taşer ise Rabatta pek bol para alarak ikamet edecekti. Mer- diveni çıktılar. Oradan sağa saptılar AKİS, 21 KASIM 1960