YURTTA OLUP BİTENLER Özdağ ve eşi Esenboğada gazetecilerle Ver elini Tokyo üyelerin sevkiyat programının bası- na verileceğini bildirmişti. Gazeteci- ler ldlerin hangi uçakla hangi gün hangi saatte Türkiyeden ayrılacak- larını öğreneceklerdi. Nitekim sözü- nün eri General gazetecileri cuma akşamı aniden Ankara Kumandanlı- ğının bulunduğu yeni Büyük Millet Meclisinin, bir zamanlar Başbakan Menderese ait blokuna çağırdı. Sa- lan geniş bir salonda. Ortada, üzeri yeşil çuha kaplı iki uzun masa bulu- nuyordu. Masalar etraftan en az 80 kişinin oturabileceği bir şekilde bir- leştirilmişti. Yerde Hereke işi enfes bir halı vardı. Basın mensupları te- ker teker içeriye alındılar. Altlarına birer sandalya çekip (Madanoğlunu beklemeğe koyuldular. Bu arada hiz- met erleri salonun büyük pencerele- rini örten tahta pancurları kapatı- yorlar ve Ankara Kumandanının gel- mesi için gerekli hazırlığı yapıyorlar- dı. Basın mensupları salonu alıcı gözüyle seyre daldılar. Ecnebi muha- birler duvarları (o yokluyor, bunların neden imâl edildiğini anlamağa ça- lışıyor ve lükse hayran hayran bakı- yorlardı. Düşük Başbakan için ha- zırlanan bu daire hakikaten göz ka- maştırıcıydı. Hele dairenin banyosu görülecek şeydi. Menderes son gün- lerdeki acayipliğinin etkisiyle olacak, banyonun son derece değişik olması- nı arzulamış ve Başbakanlık dairesi tanzim edilirken bu hususa doğrusu ihtimam gösterilmişti. Fayanslar zi- firi siyahtı. Öyle ki, banyo dairesine 8 girildiğinde şaşaa derhal göze çarpı- yordu. Siyah fayanslar özel olarak İtalyadan getirtilmişti. (Maliyeti en azından birkaç yüzbin lira karşılığı dövizdi Siyah fayansları süt beyaz bir telefon süslüyordu. Buna rağmen Menderes ne daireyi, ne de banyoyu beğenmiş ve Başbakanlık yeni Mec- lise taşındıktan birkaç hafta sonra makamının tekrar eski yerine nakli için emir vermişti. Şahane salonun dipteki kapısı a- çıldığında,bu lükse hiç de uygun ol- mıyan mütevazi bir adam, bekliyen- lerin ayağa kalkmasıyla selâmlandı. Gelen Cemal Madanoğluydu. Gene- ral, gardrobundaki üç elbisesinden koyu gri olanını giymişti. İçinde ha- kiye yakın, kumlu bir gömlek vardı. Gömlek her ne kadar sporsa da, Ge- neral buna koyu renk bir kravat bağ- lamıştı. Madanoğlu içeri girer girmez foto muhabirlerinin flaşları ardı ardı- na patlamağa başladı. General, gözle- ri kamaştığından olacak, foto muha- birlerine ogözlerini kısarak baktı. Sonra: "— Yahu durun, durun be karde- şim, bırakın resmi şimdi. Bırakın da biraz laf anlatalım" diye takıldı. Ama kim söyler, kim dinlerdi! Foto muhabirleri Generali her hare- ketinde yakalıyor ve deklanşöre bası- yorlardı. Nihayet Cemal Madanoğlu iki elini yukarı kaldırdı ve ihtar et- i: — Be kardeşim, ne yapacaksınız resmi? Hele bir derdimizi anlatalım a General ne kadar çırpınırsa fota muhabirlerinin flaşları o kadar fazla yanıp SOME yonel. Hele bir ara gözle- rini açara "— Bana bakın, siz bu resimleri gazeteye koymak için mi çekiyorsu- nuz?" dediğinde durum hakikaten görülecek şeydi. Ankara Kumandanı, gazetecilere verdiği sözü yerine getirdi, 14 üyenin ne zamanlar, hangi hava yollarıyla hareket edeceğini açıklamak için on- ları buraya çağırmıştı. Listeyi ağır ağır okuyor ve basın mensuplarının yazması için bekliyordu. Kumanda- nın söylediğine göre ilk yolcu cuma akşamı, yâni o akşam saat 20.30 da hareket ediyordu. Yolcunun adı Fa- zıl Akkoyunluydu. ma Fazıl Akkoyunlu, Ticaret Bakanlığına talip bu Yarbay tâyin edildiği Kabile saat 20.30'da değil, 19.30'da hareket etti. Ancak bunda Madanoğlunun bir kastı yoktu. Saat kendisine yanlış haber verilmişti. Kabil yolcusu ve Akkoyunlu, bir kaç gündür tutulduğu yerden Hava alanına Ankara Kumandanlığına ait 21530 numaralı mavi bir station wagonla lüyordu. lâstiği beş kilometre kala patladı. Bunun ü- zerine Akkoyunlu arkada, gene An- kara Kumandanlığına ait ve ailesini getiren otomobile alındı. Böylece Ak- koyunlu beş kilometrelik mesafeyi beş gündür ayrı olduğu eşi ve çocuk- m beraber katetti. a alanına gelince, emekli Ko- mite üyesi Şeref Salonunun yanında- Taşer Ankaradan ayrılıyor Hedef: Rabat AKİS, 21 KASIM 1960