Dürüst iş dediğin! fendim, Türk konsoloslukları bay- E rak şehadetnamesi vermek için vatandaşlardan gemiye malik bulun- duklarını gösterir bir vesika istiyor- lardı ya.. İşte, İparla satıcı firma- nın temsilcileri bir notere gitmişler, bunu belirten mukavelenameyi o tan- zim etmişlerdi. Onu tanzim ettikten sonra hemen bir başka notere git- mişler ve ilk mukavelenamenin asıl- sız hususlar ihtiva ettiğini, gemile- rin hakiki sahibinin gene satıcı fir- ma olduğunu,, zira İpar tarafından bahis konusu & 25'in ödendiğinin bir yalandan ibaret bulunduğunu bildi- ren bir ikinci mukavelename imza- lamışlardı. Hem de bunu bir değil, iki notere tasdik ettirmişlerdi. Avu- kat, ciddi ciddi: "— İlk mukavelename, o bayrak şehadetnamesi (o alabilmek için giri- şilmiş muvazaa hareketidir" dedi. Bununla da ne kadar iftihar et- tikleri, sözleri söyleyişindeki cakayla belli oldu. İhtimal bu, İpartranspor- tun muamelelerinde itiraf edilebile- cek tek noktaydı. Dinleyiciler geri kalanı kendiliklerinden Oo çıkartmak- ta hiç bir zorluk çekmediler ve Tür- kiyede ne malların yetişmiş bulun- duğunu dudaklarını ısırarak odüşün- düler. Zaten o gün dinlenilen tanıklar ve ortaya çıkan hakikatler Ali İpa- rın meşhur Con Amhede duman at- tırtacak bir zekâya sahip bulundu- gunu omükemmelen ortaya koydu. Con Ahmed devr-i dajm makinesini icat etıhişti. Ali İpar ise gemi yu- murtlayan tavuğu keşfetmişti. Zor- lu bir defa gemi seçme selahiyetini, Menderesin müdahalesiyle (İktisadi Koordinasyon Heyetine ( devrettir- mişti ya.. Artık İparın ve ortakları- nın sırtı yere gelmeyecekti. Navlun hazırdı, gemiler hazırdı, döviz o ha- zırdı. İş, helvayı yapıp yemeğe kalı- yordu. Eh, artık o kadarcık işi de genç İpar beceremeyecek miydi ? Tanıklar konuşunca.. He'ta anın ikinci yarısındaki o gün dinlenilen tanıklardan iki tanesi dalaverenin bütün püf (noktalarını anlattılar. Bunlar, İktisadi oKoordi- nasyon Heyetinin Genel Sekreteri Sa- it Naci Ergin ve eski' Gemi Seçme Heyetinin bilgili üyesi Kemal Siberdi Tafsilatı Siber verdi, Başkan Ergin- den bunlara iştirak edip etmediğini sordu. Ediyordu. Böylece bir müba- yenet de bahis konusu olmaksızın işin perde arkası meselenin cereyan tarzına yakından şahit olmuş kim seler tarafından gözler önüne seril- di. Bir defa Kemal Siber, açık açık, "Eğer selahiyeti bizden almasalardı, biz, Gemi Seçme Heyeti olarak İpa- AKİS, 21 KASIM 1960 rın zaten satın alınmış, parası öden- miş, Türk bayrağı çekilmiş gemile- rine asla döviz; tahsis etmezdik. Zira döviz, satın alınmış değil, satın alı- nacak gemiler içindir" dedi. Bu, a- kan bütün suları durdurdu ve Zorlu- nun çırpınışlarının sebebini ortaya koydu. Bir defa, Zorlunun dışındaki bütün Bakanlar bunun aleyhindeydi- ler. Hepsi, "Bay yüzde on"un dalave- re çevirmekte, olduğunu anlamışlar- dı. Hayreddin Erkmen Kemal Sibere "İpar yüzünden başımız belaya gir- di" demişti. Bir başka tanık huzu- runda Sebati Ataman Hayreddin Erkmene, İparı kastederek . "Bira- der, Fatin bu herifin avukatı mı?" diye sızlanmıştı. Bu son açıklama ya- pıldığında ne Erkmen, ne de Ataman, bir itirazı hatırlarından geçirdiler. Kendisinden kibar tarzda bahsedilen genç İpar başını salladı. "Fatin" ise yüzde on"u o tarihlerde Polatkan a- çıktan suçlandırmıştı. Ama Zorlu- nun hâmisi -ve hiç şüphesiz dışarıya para kaçırmakta ortağı- düşük Men- deres derhal şantaj yoluyla sindirme hareketine girişmiş, en yakın adamı Medeni Berk vasıtasıyla bir tahki- kat açtırtmıştı. Kemal Siber, Gemi Seçme Heye- tinin salahiyetlerinin kredili gemi a- labilmek için değiştirildiği o yolunda Sebati Atamanın mantık cambazlık- ları yan Başkanı bile bir an sözlerinin doğ YASSIADA DURUŞMALARI ru olabileceği ihtimali üzerine eğdir- miş, kendisine bir santimi teknisyen olarak bakılmasını sağlamıştı. Ama üstadın foyası çabuk meydana çıktı ve yalan söylemekte olduğu anlaşıl- dı. Bir defa, dünya piyasasında kre- diyle verilen kullanılmış gemi tu. Bu neviden müracaatlar Seçme Heyetine vaki olmuş da Heyet bunları karşılayamamış, o yüzden Koordinasyon Heyeti selahiyeti ken- di eline alma lüzumunu hissetmiş gibi bir vaziyet mevcut değildi ki.. Üstelik Gemi Seçme Hey »tinin kre- dili gemi almaya selahiyeti! sağlandığım açıklayınca Sebati Ata- manın gemisi şapa oturdu. Kaldı ki, İktisadi Koordinasyon Heyetinin ka- rarının da bir mucip sebebi yazılma- mıştı. - Anlaşılan şuydu: Zorlu, odalave- reyi çevirebilmek için gemi konusun- daki selahiyeti İktisadi oKoordinas- yon Heyetine almış, Menderes te kendi tarafında bulunduğundan He- yet üyesi Bakanları adeta haşlaya- rak istediği kararı oradan çıkartt- mıştı. Tanıklar Zorlunun orada da no derece şirret ve küstah olduğunu, nasıl pervasız davrandığım, herkese elaman dedirtdiğini ortaya döktüler. Buna karşılık Zorlunun savunması herkesi güldürdü. " —Bazı bilgi eksikliklerini yüz- lerine vurmuşumdur. Ondan böyle söylüyorlar." Zaten Zorlu, günün komedi kah- ramanı oldu. Ne, söylense "O tarihte ben Türkiyede değildim" diyordu. Bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, makaralar tutulamaz hale geldi. İş- te, Başkanın, söylediklerinde ogülü- necek bir taraf bulunabileceğini Oha- tırlatması böyle bir vesileyle (oldu. Halk, Zorlu bir defa daha "O tarihte ben Türkiyede yoktum" deyince gül- ye başlamıştı. Zorlu: — Gülünecek bir şey yok.. Bun- lar gazetelerle de sabittir; Ne gü- lüyorlar?" deyince OBaşkan sebebi anlattı. Ama, Zorluya göre suç ge- ne basınındı "— Maksatlı neşriyatın tesiri al- tında böyle davranıyorlar.." dedi. Bu düşükler, bir kabahati bası- na bulma huylarından vaz geçmeye halâ niyetli (oOgörünmüyorlardı. Hal* buki Kemal Siber, Zorlunun davranı- şım izah için ihtimaller sayarken, sâ- dece bir İhtimal olarak "Fatin bey vatanperverdir" deyince omakaralar bir defa daha boşandı. Halbuki basın, "Fatin bey"in Türkiyeyi İkinci Dün- ya Harbine sokmayan adam olduğu- nu bile yazmıştı! Kemal Siberin başka bir açıkla- 27