kârında husule getireceği tesir izah ediliyordu. Bir Başbakan tâ, 1946'dan beri se- fih emellerinin esiri olmuştu. Bir Başbakan ki evli, çocuklu bir aile reisiyken onun bunun karısını koynu- na almış, kapılarda, ahlâk bekçiliği ile mükellef emniyet (o memurlarını nöbete icbar etmişti. Bütün bunların en korkuncu, aynı Başbakan kendi- sine müslüman Başbakan, peygam- ber Başbakan ünvanlarını yakıştır- mış ve siyasi ikbalini bu yakıştırma sıfatla idameye çalışmıştı. Savcı Öztürk bu toplumsal reza- letin her perdesini sonuna kadar yırt- tı ve sabık Başbakanın rezaletlerini bir bir sıraladı, Öztürkün tam 40 da- kika süren mütaleası bir devri ve o- nun sefih Başbakanını teşhir etmesi bakımından alâka çekici oldu. Sa- londa çıt yoktu ve bu süküt Savcının sözlerini bitirmesine ve malüm avu- kat Apaydının söz almasına kadar sürdü. Apaydın her zamanki usüller- le mugalâta yoluna saptı. Apaydının cevapları Savcıya bir nevi tecavüz- dü. Zaten Başolun müsamahasına sı- gnan düşüklerin son hünerleri de Savcılara veryansın etmek oluyordu. abii mesnetsiz iddialar Rİ alın- madı. Düşük Menderesin müdafaası ise pek eğlenceli oldu. Menderes suçsuz- du. Üstelik kasasında bulunan nadi- de eşya da kendisine ait değildi. Ka- dın külotunu ve müstehcen resimleri ona koca Başkan Koraltan vermişti. Tabii bu sözler salonda gülüşmelere yol açtı. Zira Koraltanın bu hususta- ki merakı malümdu Menderes: "— Reis beyefendi, bunları ata- madım, satamadım" ken salon kahkahadan kırılıyordu. o Duruşma 11.32'de sona seyirciler ererken memnundular. Zira pandomim iyi pandomim olmuştu Dâva karara kaldı. Soruşturma Perde kapanıyor v Meclisin D blokunun döner- kapısı, saatler 10.30'u gösterdi- ğinde ağır ağır döndü. Kapının ara- lığından, esneyen bir teğmen görün- dü. Teğmen eliyle ağzını kapayıp u- zun uzun esnedikten sonra, ne cağını bilmez bir şekilde, attı. Sonra can sıkıntısıyla geri dön- dü ve biraz evvel durduğu yerde ka- rar kıldı. Hakikaten D blokunda, Yüksek Soruşturma Kurulunun çalışm ağa başladığından bu yana, bu kadar ha- reketsiz bir hafta geçmemişti.Pa- AKİS ,21 KASIM 1960 raşütçü kıtası neredeyse sıkıntıdan patlıyacakti. D blokundaki nöbet, hakiki nöbet olmağa başlamıştı. Hal- buki geçen günler ne kadar eğlence- li ve hareketliydi. Gün geçmiyordu ki vazifeli askerleri oeğlendiren bir misafir gelmesin, gün geçmiyordu ki eğlenceli bir hâdise cereyan etmesin, Öyle sıkıntılı günler başlamıştı ki, Soruşturma Kurulunun devamlı müş terileri gazeteciler bile D blokuna uğramaz olmuşlardı D blokunun yeşil zeminli salonla- rında da durum aynıydı. Artık ne te- lâşla gidip gelen daktilo hanımlara, ne de yeşil zemine korka korka basan insanlara rastlanıyordu. o Salonlar sessiz ve tenhaydı. Çalışan tâli kurullardan biri işini geçen hafta içinde tamamlamak üze- reydi. Düşük iktidar mensuplarının mal beyanlarını incelemekle vazife- i rul üyeleri bundan dolayı ke- derliydiler. Ellerindeki iş öylesine eğ- lenceli, öylesine alâka çekiciydi ki, bitirdikleri zaman nasıl vakit geçire- ceklerini bilemiyorlar, bu yüzden de bir hayli üzülüyorlardı. Düşük İkti- dar mensuplarının mal beyanlarıyla ilgili incelemenin sonunda sabık Mec- lis Başkanının hakikaten unutkan olduğu bir kere daha meydana çıktı. Koraltan gayrimenkullerinden pe çoğunu mal beyannamesine yazmayı unutmuştu! Beyannameye bakılırsa düşük Meclis Başkanının mütevazi bir serveti vardı. O kadar ki, bir za- manlar yaptığı gibi dansöz İnci Bi- rolun göğsüne . pırıl pırıl bir binlik yerleştirmesine dahi bu o servetiyle imkan ve ihtimal yoktu. Beyanname- ye bakanlar Koraltanın hovardalığı- na hakikaten şaştılar ve düşük Mec- lis Başkanının bonkörlüğüne doğru- su hayran kaldılar. Bir başka adamlar Nipet bekleyen paraşütçüler, haf- tanın ortasında, dönerkapının bir- kaç defa yerinden oynadığını gördü- ler. Gelenler yeni müşteriler miydi? Ama yağız paraşütçülerin sevinçleri kursaklarında kaldı. Bu defa gelen- ler, her zamankinden farklı kimse- lerdi. Doğru dürüst yürüyorlar, baş- larını dik tutuyorlar, askerlerin göz- KAPIŞILAN KİTAP İSLAM EVLİYALARI İslâm âleminde en meşhur 20 büyük evliyanın hayatları, i- nançları, felsefeleri. 385 sayfa, kuşe kaplı, renkli, 17.50 lira. 6ö- demeli gönderilir. . Sipariş: Ulus YAYINEVİ - P.K 231 — ANKARA YASSIADA DURUŞMALARI lerine de korkmadan, rahatça bakı- yorlardı. İş, sonradan anlaşıldı. Bıa efakiler misafir değil, ev sahipleriy- di. Elde mevcut dosyaların karara bağlanması için gerekli çabukluğu sağlamak gayesiyle yapılması gere- ken muameleyi tesbit etmeğe çalı- kan ilim heyetiydi. Evvelâ yeni bir Yüksek Adalet Divanı teşkili üzerinde duruldu. Uzun müddet bunun münakaşası yapıldı. Sonra fikirden vazgeçildi. Zira bu, külfetli bir işti. Adalet deyince kurulmuyor, ha deyince hâ- kimler kürsüye sıralanmıyordu. Son- ra bu divan nerede çalışacaktı? Na- sıl çalışacaktı? Üstelik fikri Milli irlik Komitesi de beğenmemiş, tas- vip etmemişti. Yeniden o kadar gü- rültüye katlanmak Komite üyeleri- nin hoşuna gitmemişti. Esasen gü- rültülü olan başlarını, bir de bunun- la sıkıştırmağa lüzum yoktu. Hepsi bir tarafa, yeni Adalet Divanına sav- cı ve hâkim bulmak bir meseleydi. Bunların seçimi bir sene sürerdi. Bü- tün bunlar göz önüne alınarak tasa- rıdan vazgeçildi. İkinci şık, elde bulunan yolsuz- luk dosyalarının normal mahkeme- ler vasıtasıyla bir neticeye bağlan- masıydı. Ancak çalışan kurul, bu mesele üzerinde de tereddüd ediyor- du. Zira daha evvel buna benzeyen dosyalar Yüksek Adalet Divanına sevkedilmişti. Şimdi böyle bir hare- ket yapılırsa doğru olur muydu? Ancak ne olursa olsun, yeni bit! Yüce Adalet Divanı kurulmıyacağı- na göre, dosyaların normal mahke- melere şevki “daha fazla ihtimal da- hilinde bir düşünceydi. Bir de toplu mahkemeler kurma fikri üzerinde duruluyordu. Bunlar büyük şehirler- kurulacaktı. Böylece normal mahkemeden farklı olacak, ama gene de bir Yüksek A- dalet Divanı mahiyetinde olmıyacak- ti. Karanlıktakiler yn bunların yanında, durumları son derece karışık ve istikballeri karanlık olan yüzlerce dosya bekli- yordu. Bakanlıklarda ilk ağızda bü- yük bir telâşla kurulan ve bakanlığını ıcığını cıcığını çıkarıp, mutlaka bir suçlu bulma gayretiyle bir yığın dos- yayı Yüksek Soruşturma Kuruluna veren bu, Bakanlıklardaki soruştur- ma kurullarının imei 2Lİ ilk tahkikat dosyaları olduğ i du- ruyordu. Bunların adedi bir hayli ka- barıktı ve şimdiye kadar hiç birine el sürülmemişti. Pazartesi günü nihai karan ve- recek olan istişare kurulu bunların 29