CEMİYET Geçen hafta içinde, Ankarada gö- revli bulunan binlerce Amerikalı subay ve aileleri korkulu saatlar ya- şadılar. Korkuya ilk tutulanlar Ame- rikan Yardım Kurulunun generalleri ve albayları oldu. Hadisenin mahiyeti şuydu: Amerikalı görevliler, Ankara dam- gasını taşıyan bir takım mektuplar almışlardı. Mektupları merakla açtı- lar, fakat okudukça merakları tela- şa, sonra da korkuya çevrildi. Mek- tupların hepsinde de "Bir Türk" im- zası vardı ve şöyle diyordu: "Biz Türkler ne Amerikalıları ne de onların yardımını istemiyoruz. Pis domuzlar! Memleketimizi terk edin. Aksi halde başınızı derde sokacağız!" işte Amerikalı görevlilerin huzur- larını kaçıran hadise buydu. Mektup- lar ev adreslerine gönderilmişti. Düz- gün bir İngilizcesi vardı. Kimi el ya- zısıyla kimi de daktilo makinasiyle yazılmıştı. Yüksek rütbeli subaylar mektup- ları ceplerine yerleştirip oOAmerikan Yardım Kurulu Başkanı General Morris'in odasına çıktılar. Türk ordu- sunu iyi tanıyan, Ankarada Türk komşularıyla çok dostane omünase- betler kuran General Morris arkadaş- larını teskin etti, bunun bir şaka, bir oyun, bazı kötü niyetli kimseler ta- rafından düşünülmüş bir tuzak veya komünist tertibi olacağını izaha ça- . Sonra da mektupları topladığı Amerikan Sefaretinin yolunu tuttu. Sefaretin emniyet memurları mektupları |. Şubeye verdiler. Fakat Yardım Kurulu mensupla- rı evlerine döndükçe mektup almak- ta devam ediyorlardı. Mektuplar bin- başılara, yüzbaşılara, derken çavuş- lara gelmeğe başladı. Onlar da bu mektupları Sefaret kanalıyla Türk siyasi polisine gönderiyorlardı. o Yar- dım Kurulunun basın sözcüsü Albay Burytek bu husustaki kanaatini şöy- le ifade etti. "— Türklerin hakiki hisleriyle alakası olmıyan bu mektuplar bazı kötü maksatlı kimseler tarafından yazılıp gönderilmiştir. Eşlerimiz ve çocuklarımız biraz korktular ama, LE çok yakında işi aydınlata- ğından eminiz Albay BükyisElin bu sözlerine ila- ve edecek birşey yoktu. Amerikan Yardım Kurulu men- suplarını telaşa düşüren ikinci ha- dise de Mamakta 80 tifo vakası mü- şahede edilmiş olmasıydı. Bu yüz- den Kurulun Türk ve Amerikan per- soneline tifo aşısı yapılması zarureti hasıl olmuş ve bu, Amerikalıları daha çok korkutmuştu. AKİS, (26 EYLÜL 1960 Önce tehdit mektuplarının yarat- tığı huzursuzluk, arkasından tifo sal- gını Ankaradaki Amerikalıların, el- çileri Mrı Fletcher Warren'in gidi- şinden duydukları sevincin tadını çı- karmalarına engel olmuştu. e İhtilalden bu yana hayatı şaşılacak bir zikzak içinde geçen Şefik İ- nan sıhhatçe hala kendini toparlıya- madı. İhtilalden sonra bakan olan ve bu haberi aldığı gün annesini kaybeden, gelmesiyle acısı daha da k İnan görevine başlayıp geceyi gündüze katarak çalışırken Hemoroite'den ameliyat olmak mecbu riyetinde kaldı. Kısa zamanda aya- ğa kalkarak tekrar görevine başladı. Fakat "vazifelerinden Oo affedilen 10 Bakan"dan birinin kendisi olduğu haberini aldıktan iki gün sonra, sıh- hati çok bozuk olduğundan, tekrar hastahaneye yattı. Altı saat süren büyük bir Hemoroite ameliyatı daha geçirdi. Yirmibeş gündür hastahanede ya- tan eski sevimli Bakan, nekahet dev- resini geçirdikten sonra Robert Ko- lej müdürü olarak İstanbula yerleşe- cektir. Merak edilen sevimli eski ba- kanın sadece sıhhati değil, biraz da sinirleri.. e 1960 yılı Türkiye Güzellik Kraliçesi Mürvet Seyfioğlu iki avukat tuta- rak "Türkiye Güzellik Müsabakala- rı Emprezaryosu"nu mahkemeye ver- di. Sebep şu: Bilindiği gibi, (Mürvet Seyfioğlu İstanbulda 1960 Türkiye Güzeli seçil- mişti. Kendisine, Amerikaya gönde- rileceğine dair söz verildiğinden, genç kız Almanyadan aldığı film teklif- lerini reddetti. Bir kaç ay sonra aynı zat, yani Türkiye Güzellik Müsaba- kaları Emprezaryosu bir 1960 Türki- ye Güzeli daha seçti. Müsabaka Ada- pazarında yapılmıştı. Güler Kıvrak Amerikaya gitti, bol bol resim çek- tirip döndü! Derken, birkaç hafta evvel gazete- ler Antalyada 1960 yılı güzelinin se- çildiğini yazdılar. Geçen hafta için- deki haber ise hepsini bastırdı: İs- tanbulda 1960 güzeli olarak Aynur Angün seçilmişti! İşte, ilk güzel Mürvet Seyfioğlu Emprezaryoyu bu yüzden mahkeme- ye vermişti. Elinde vesikalar bulun- duğunu iddia eden ilk güzel, Emp- rezaryonun başına işler açacağını söylemektedir. Uzun boylu, siyah elbiseli, bıyıklı gazeteci elindeki viski kadehini havaya kaldırdı ve "İnşallah düğü- nünü de görürsün" dedi. Muhatabı gözleri ışıl ışıl, tıknaz bir adamdı. A- di Hüseyin, soyadı Ezerdi Meslektaşına teşekkür etti ve iç salonda yatan beyaz sünnet entarili oğlunun yanına geçti. Geçen haftanın son günü AKİS'in va içinde gece yarısına kadar devam etti. AKİS ve Ulus ekiplerinin tam kadro halinde bulunduğu düğünde gazeteciler münhasıran viski istimal ettiler. Hüseyin Ezer oğlunun sünnet düğününde Çilekeşlerin sevinci