DÜNYADA OLUP BİTENLER veremiyeceğini bildirdi. Bu sözler ü- zerine oylamaya geçildiğinde, Dele- geler, Asya-Afrika Grupunun dünya işlerinde hakikaten bir üçüncü kuv- vet haline geldiğini anladılar. Asya- Afrika Grupunun karar teklifinin bu- na maddeleri teker teker kabul edil- dikten sonra bütünü de 11 çekimse- re karşı 70 müspet oyla tasvip edil- di. Daha önce bütün maddelere müs- pet oy vermiş olan Bolivya Delegas- yonu nihai oylama esnasında bulun- mamıştı. Çekimserler, pek tabii olarak Sov- yetler Birliği -ve onun Genel Kurul- daki iki kuyruğu olan Beyaz Rusya ile Ukrayna- Romanya, Macaristan, Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovak- ya ve Polonya idi. Çirkin ırk ayırma- sı siyasetini yürütebilmek için, her işi Devletlerin iç işlerine omüdahale sayan Güney Afrikanın da çekimser diye bunlara katılmasına kimse şaş- mamıştı. Fakat, çekimserler ara- sında bir de Fransa vardı. Fransız Başdelegesi M. Berard'a bakılırsa, Fransanın çekimser kalmasının se- bebi Birleşmiş Milletlerin bu kadar kuvvetli bir müdahalesinin, bir gün meydana çıkacak olan kuvvetli o bir Kongo Hükümetinin otoritesini ken- diliğinden sağladığı inancını kıracağı Kongoya iktisadi yardım yapmanın gelişmemiş memleketlerde bütün da- valarım dış yardımıyla halledebile- cekleri yolunda yanlış bir kanaatin doğacağı idi. Aslında, bu saçmalıkla- ra hiç kimse inanmadı ve "Birleşmiş denilen Milletler" diye Birleşmiş Mil- letlerle alaya yeltenen de Gaulle'ün bu suretle, Cezayir için yeni bir em- sal daha yaratmamak niyetinde ol- duğu anlaşıldı. Kongo Birleşmiş Milletlerde bunlar olup bi- terken Leopoldville'de de, Cum- hurbaşkanı Kasavubu'yla anlaşarak bir Hükümet darbesi yapmış olan Al- bay Mobutu, ilk Başbakan Lumum- ba'yı ve ikinci Başbakan İleo'yu az- lettikten sonra, genç Üniversite me- zunlarından müteşekkil bir kabine kuruyordu. Kabinede hiç kimse Ba- kan unvanını taşımıyordu. Genç Üni- versite mezunlarının unvanı sadece Yüksek Komiserdi. . Kongoda ne ka- dar siyahi Üniversite mezunu varsa, i Belçi- mumba'nın, sonra İleo'nun Dışişleri Bakanı olan Justin Bomboko idi. Lu- mumba, Kongo Radyosunun yanıba- şındaki şahsi villasında Ganalı asker- lerin himayesinde ikamet etmektey- di. Hala tevkif edilmemişti. Hatta dört bir tarafa telefon etmesine ve 26 telgraf çekmesine de müsaade edili- yordu. Fakat, artık elinde hemen he- men hiç kuvvet kalmamıştı. Orduya ve polise komuta edemiyordu, Birleş- miş Milletlere ve Mr. "H"a karşı çek- tiği protestolara aldırış eden yoktu, Birleşmiş Milletlerdeki Delegesi Kan- za -tıpkı Bomboko gibi- Genel Kurul toplantısına alınmamıştı. New York'a gideceğini bağırarak söylüyordu, a- ma, tek bir uçak kumpanyası ona yer ayırmağa yanaşmamıştı. Fidel'in oteli Birleşmiş oMilletlerde Kongo hak- kındaki karar kabul edilince Ge- nel Kurulun olağanüstü toplantısı bit- miş ve normal yıllık toplantısı başla- mış oluyordu. Başta Kruşçov olmak üzere, Mareşal Tito ile Fidel Castro en çok ilgi çeken şahsiyetlerdi. Bun- lardan zavallı Fidel Castro, Amerika- lılardan o kadar kötü muamele gördü ki otelde yer bile bulamadı. Nihayet, Amerikan Dışişleri Bakanı Herter'in, meşhur Shelburne Otelinin Müdürüne yaptığı ısrarlar sonucunda 85 kişilik maiyetiyle birlikte oraya yerleşme- ge muvaffak oldu. Fakat otelci gö- rülmemiş bir çetin cevizdi. Fidel Castro'nun otele yerleştiği gün, gaze- tecilere beyanat vererek "Castro'dan nefret ediyorum!" buyurdu. Ertesi gün ise, Castro, fazla gürültü yapıp müşterileri rahatsız ettiği (obahane- siyle, üstelik verdiği 5 bin dolarlık kaporo kendisine iade edilmeden otel- den kapı dışarı edildi. Castro müthiş hiddetlenmişti. Doğruca, Lake Suc- cess'e gidip Mr. "H"ın 38. kattaki bürosuna daldı. Amerikan kapitalist- lerinin manevraları yüzünden kosko- ca New York'ta oturacak yer bula- mamıştı. Bazı söylentilerdeki gibi, Birleşmiş Milletlerin bahçesine çadır kurması mı, yoksa Kruşçofdan izin a- lp Baltika gemisine oyerleşmesi mi isteniyordu? Birleşmiş Milletler nez- dindeki bir Delegasyon Başkanına reva görülen bu hareket karşısında Mr. "H'"ın vazifesi, derhal harekete geçip Castro'ya otel bulmaktı. Doğ- rusu istenirse, Mr. "H"ın bugünlerde başına gelenler acayibin o acayibiydi. Bir iki gün önce Kongodaki Birleşmiş Milletler Komutam İsveçli Tümgene- ral von Horne'den aldığı zayiat üs- tesinde bir erin bir mızrak darbesiy- le, bir diğer erin jipten düşmek sure- retiyle öldüğünü, bir oOüçüncüsünün ise ormanda devriye gezerken ağaç- tan inen bir gorilin tüfeğini kapıp kaçması üzerine delirerek intihar et- tiğini öğrenmişti! Şimdi de, hiç işi yoktu da Castro'ya otel mi, bulacak- t1? Fakat, Mr. "H" çarnaçar Otel imparatorlarından Zeckendorf'a te- lefon etti ve masrafları (o Birleşmiş Milletlere ait olmak üzere Küba Dele- gasyonunu New York'un tam Orta- sındaki Commodore Otelinde misafir etmesini ondan talep etti. Fakat, bu sefer itiraz Castro'dan geliyordu. Sosyalist kanaatleri böylesine lüks bir otelde oturmasına müsait değildi! bir müddet Birleşmiş Milletler bina- sının sayısız koridor ve hollerinde a- çık yakalı gömleği ve uzun sakalıyla dolaştı. Bu arada da katipleri kendisi- ne bir otel aramakla meşguldüler. O- tel nihayet bulundu: Teresa Oteli! Teresa Oteli, New York'un zenci ma- hallesi olan Harlem'in tam Ortasın- da, meşhur boksörlerden Ray Sugar Robinson'un barının yanındaydı. O- telde bir vakitler meşhur ağır siklet şampiyonu Joe Louis de oturmuştu. Castro, yeni otel bulmuş olmasına rağmen, Lake Success'de dolaşmağa bir süre devam etti. Bu zaman zar- fında Küba Delegasyonu, gazetelere Castro'nun yeni otelini bildiriyor ve Amerikan Radyoları -orada bütün radyolar özel şirketlere aittir- Cast- ro'nun Teresa Otelinde kalacağını dünyaya ve bu arada Harlem zencile- rine duyuruyordu. AKİS 26 EYLÜL 1960