26 Eylül 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

26 Eylül 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünyaya bakış Cezayir ve Türkiyenin Arabuluculuğu Devlet ve Hükümet Başkanı Orgeneral Cemal Gür- selin, Türkiyenin Cezayir milliyetçileriyle (Fransa arasındaki anlaşmazlığa bir hal çaresi bulunabilmesi için arabuluculuk teklifi çeşitli akisler yarattı. Ceza- yir Geçici Hükümeti, Türkiyedeki gayri resmi temsil- cisi Albay Ümranın ağzından bu teklifi müsbet karşı- ladığını belirtmiştir. Fransız Hükümetinin aldığı tavır hakkında ise resmi bilgi verilmemekle beraber Fran- sız basınının tepkisi aleyhte olmuştur. 27 Mayıs hareketinden sonra Türkiyenin, bağım- sızlıkları uğrunda mücadele eden milletleri destekle- meğe kararlı olduğu ve dış politikamızda bu bakımdan esaslı değişiklikler (o beklenmesi gerektiği (o biliniyordu. Bu politika değişikliğinin hangi alanlarda gerçekleşe- ceği sorulduğu zaman ise, resmi ağızlar Cezayir keli- mesini telaffuz etmekten çekinmiyorlardı. Ancak, dip- lomaside belli bir hareketi yahut fikri, milleti destek- lemenin türlü yolları vardır. Bu yolları seçerken, milli menfaatlerden gayri, gayeyi gerçekleşiirmekteki pra- tik ve taktik mülahazalar da büyük yer tuta u ba- kımdan, Türkiyenin Cezayir milliyetçilerini er me yolu olarak arabulucuk usulünü seçmesi yerinde midir, değil midir, bu soru sorulmağa değer. Soruyu cevaplandırabilmek (için Cezayir mesele- sinde iki tarafın karşılıklı olarak son durumlarını göz- den geçirmekte fayda vardır. Her iki taraf da, Cezayi- rin bir referandum yoluyla kendi mukadderatını tayin etme hakkına sahip kılınmasında oanlaşmaktadırlar. Her iki taraf da, bu maksatla Cezayirdeki bütün cere- yanların temsilcileriyle birlikte (müzakerelere girmek taranışıdırlar. Hatta bu müzakerelerde sadece ateş kesilmesinin değil, o referandumun zaman ve garanti bakımından şartlarının ele alınmasına da bir diyecek- leri yoktur. Bütün dava şu noktada düğümlenmekte- dir: Fransa, referandum hakkındaki müzakerelere ateş kesilmesinden sonra (başlanmasını şart koşmaktadır. Halbuki Cezayir milliyetçileri, savaş gayelerinin refe- randumun zaman ve garantilerine müteveccih olduğu- nu ileri sürerek meselenin bir kül olarak müzakeresini istemektedirler. Hiç şüphe yoktur ki Cezayir milliyet- çileri bu taleplerinde yerden göğe kadar haklıdırlar. Nihayet Fransanın referandumun yıllarca sonra yapı- labileceği yolunda evvelce ileri osürdüğü iddiadan da müzakereler sırasında vazgeçmesi gerekmektedir. Tür- kiyenin, Cezayir milliyetçilerini haklı davalarında des- teklerken üzerinde duracağı iki nokta işte bunlardır. Türkiye, bundan başka, -Kıbrıs meselesini de hatırla- yarak- Cezayirde herhangi bir diğer sömürgede oldu- gundan çok daha büyük miktarda mevcut olan Fran- sızların orada Fransız olarak yaşamasını teminata bağlayacak formülleri prensip olarak kabul etmesini Cezayirlilerden istemelidir. Türkiyenin yapabileceği şey budur. Mesele bunun yolunu tesbit etmektedir. Bilindiği gibi Fransa, Ceza- yir meselesini kendisinin bir iç işi saymaktadır. Bunda da pozitif hukuk bakımından haklıdır. Fakat bu tezin, Fransanın dostlarının ve Birleşmiş Milletler Genel Ku- AKİS 26 EYLÜL 1960 rulunun kendisine tavsiyelerde bulunmasını dahi engel- lemesi gerektiği iddiasında Fransa haklı değildir. Ce- zayir meselesi, Batının ve bilhassa NATO'nun bütün Asya ve Afrikada gözden düşmesine sebep olmaktadır. Cezayir meselesi, sırf uyandırdığı alakalar bakımından bile çoktan milletlerarası bir mahiyet kazanmıştır. Bu durumda, bu tarz tavsiyeleri Fransanın iç işlerine mü- dahele diye vasıflandırmamak gerekir. Ancak, Fransa bu noktada o kadar büyük bir hassasiyet göstermekte- dir ki General de Gaulle Birleşmiş Milletlerle "Birleş- miş denilen Milletler" diye alay edecek kadar ileri git- mektedir. Fransa, Cezayire bizden çok daha yalan olan Fasın büe arabuluculuğunu reddetmiştir. Bu durumda, bize öyle geliyor ki, Türkiyenin Fransa ile Cezayir Ge- çici Hükümeti arasında arabuluculuk teklif etmesi ye- rinde olmamıştır. Bu teklifin reddedileceği aşikardır. Normal diplomatik kanallar vasıtasıyla iyice hazırlan- madan ve kabul edileceği hususunda yeterli karineler teşekkül etmeden bu gibi tekliflerin açıklanması doğ- ru değildir. Çünkü, red keyfiyetini, reddedilen bakımın- dan bir prestij kaybı tarzında yanlış yorumlara konu yapmak isteyenler çıkabilir. Şu halde Türkiye, Cezayir konusundaki diploma- tik faaliyetini şu üç kanal üzerinden yürütmek duru- mundadır: I — Açık diplomasi, 2 — NATO, 3 — Bir- letmiş Milletler, Gerçekten Türkiye, meselenin muhte- vası hakkındaki fikirlerini açık demeçlerle ve Birleş- miş Milletler toplantılarında türlü yollardan ifade ede- bilir. NATO içinde bu meseleyi ortaya atmak Atlantik teşkilatında büyük bir buhrana yol alabilirse de açık diplomasi ve Birleşmiş Milletler kanallarından girişe- ceğimiz faaliyete karşı Fransanın göstereceği tepkiye göre, Türkiye, meseleyi, bütün NATO'yu ilgilendiren bir dünya politikası meselesi olarak veyahut Cezayir- deki Fransız Ordusunun Amerikan yardımından sağ- ladığı silahları kullanması konusu gibi müşahhas veç- heleriyle Atlantik Konseyine (ogetirmeği daima düşü- nebilir. Fransanın Türkiyenin Cezayir konusunda uygula- yacağı böyle bir politikaya karşı nasıl bir tepki göste- receğine gelince... Hiç şüphe etmemek gerekir ki Fran- sa, Türkiye üzerinde iktisadi yardım meselelerini kur- calayarak baskı yapmak isteyecektir. Kendisi Türki- yeye yardım etmeyecektir. Bilhassa Batı Avrupa Dev- letlerine tesir ederek bize verdikleri yardımı kesme- lerini veya hiç değilse azaltmalarını isteyecektir. Batı Avrupanın milletlerarası iktisadi teşekkülleri içinde bi- ze güçlük çıkartacak, Müşterek Pazara girmemize karşı koyacaktır. Fakat, bütün bu baskılara mukavemet etmemiz gerekir. Hareket noktamız bu olmalıdır. Sömürgecili- ğe karşı ilk mücadele bayrağını açmış olan Atatürk çocuklarının, Türkiye Cumhuriyetinin temel umdesini teşkil eden milletlerin bağımsızlığı esasını yalnız ken- dileri için isteyip başkaları için istemeyenlerin vaziye- tine düşmeleri beklenemez. 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: