"— Efendim; toplantının günde- minde ne var acaba?" " — Pek açıkgözsün, ama gündem gizlidir, açıklanamaz. Fakat şu ka- darını söyliyeyim: Gündemde bildi- ğiniz şeyler var!." Bu sözler basın mensuplarını bir hayli güldürdü. Zeki başkanla basın mensupları arasındaki muhavere bu minval üzere devam etti. Çuval dolusu evrak Basın mensuplarıyla Hayrettin Perk arasında sohbet okoyulaşırken D blokundaki odacılar bir hayli zah- met çekmekteydiler. Zira kendilerine lüzumlu evrakın yukarı kata taşın- ması emri verilmişti. Bu emir üzeri- ne faaliyete geçildi. Çuvallar dolusu evrak kurulların çalıştıkları odalara nakledilmeğe başlandı. Bu, oldukça yorucu bir işti. Zira bazı dosyalar o kadar ağırdı ki, bunların bir kaçını hâvi çuvalları taşımak insanın bur- nundan ter damlatıyordu. Tabii, An- karada faaliyette bulunan kurulların dosyaları en fazla şişkin olanlardı. Onun içindir ki, a, ortasından itibaren hemen her gün bu kurul mensupları odalarına “Sekildiler ve dosyaları birer kere daha incelemeye tâbi tuttular. Sonra raporlarını ha- zırlamağa Oo koyuldular. turma Kurulu toplantılar aktederken diğer taraftan tâli kurullar vazifele- rine devam edeceklerdi. i iki i bir arada yürütülecekti. Onun içindir ki Soruşturma Kurulunun umumi toplantıları muayyen günlerde yapıl- mağa başlandı. Arada kalan boş gün- ler numaralanmış kurulların çalışma- ları için ayrılmış oluyordu. Doğrusu, kurul üyeleri bitmek tükenmek bil- mez bir enerji ile çalışıyorlardı. Toplantıların koyulaşmasıyla bir nokta dikkati çekmeğe başladı. D bloku etrafındaki emniyet tedbir- lerinin arttırılmış olmasıydı. Kurul üyelerinin her türlü emniyet .tedbir- leriyle mücehhez bir binada çalışma- larında fayda görülmüştü. Bunun için paraşüt birliklerinden gelen yeni kuv- vetlerle nöbetçiler çoğaltıldı, içeriye girmeğe çalışanlar daha sıkı bir kon- trola tâbi tutuluyorlardı. Ancak, bu arada yeni dostluklar da dikkati çek- meğe başladı. Bu dostluklar, gazete- cilerle paraşütçü subaylar arasında kurulmuştu. Paraşütçüler gazetecile- re o kadar alışmışlardı ki, hey gün onların yolunu gözlüyorlardı. Gaze- teciler de bu dostluktan tabii ziyade- siyle memnundular. Birlikte kahve, çay içiyorlar ve enteresan hâdiselere şahit oluyorlardı. İkinci toplantı Nihayet, beklenen gün geldi. 20 Ey- lülün erken saatlerinde Yeni Mec- AKİS, 26 EYLÜL 1960 wW çi Bir Alınganlıkta ki Mübalâğa Payı İhtilalden sonraki ilk günlerde memleketteki durumu o dikkat- le ve tabii görülmesi gereken bir tecrübesizliğin yol açtığı mü- balağayla takip eden Milli Birlik Komitesinin bazı tebliğlerinin sa- mimi C.H.P. lileri üzdüğü hatır- lardadır. O sıralarda, D.P. den çok kınlıklar yapıyor, zursuzluk oyaratıyorlardı. te, belki bâzı talihsiz kelimeler taşıyan bir tebliğle bu gibi lere ihtarda bulundu. Daha sonra, gene bir kimse- C.H.P. li partizan zümre idare âmirleri nezdinde D.P. li partizanlardan boşalan yeri doldurma, sevdasına kapılınca Komite bunları da sert şekilde hizaya çağırdı. Sa- mimi C.H.P. lilerin alınganlığı, bu gibi hareketlerin dışarda kalmış D. P. kuyruklarının ağzında sakız olma endişesinden doğuyordu. Nitekim Peyami Safa ve tayfaları o tarihte böyle tebliğlerden cesaretlenmişler zorunda hissedenlerin zihniyetini anlamamış- lar, onları hiç olmazsa içlerinden suçlamayı daha kolay bulmuşlardır. Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Sunayın bir genelgesi, e A idaresinin o tebliğlerinin C.H.P. ye karşı bir husumetin ifade- hattâ ona karşı bir ihtiyatın neticesi değil, mesuliyet taşıyanların ssasketinin delili olduğunu ortaya koymuştur. Bundan başka bir teşekkülü veya onun bütün mensuplarını hedef tutmadığını da parlak bir şekilde göstermiştir. Beliren bir başka nokta daha vardır: İnkılâp idaresi, gerektiğinde kendi öz evlâtlarına dahi kaşlarını çatmasını bile- cek, onların içinde hata edenler çıkarsa onlara başkalarından farklı muamele etmeye kalkışmayacaktır. Bu, bir büyük teminattır. Genel Kurmay Başkanı genelgeyi Milli Birlik Komitesinin ikazı üzerine yayınlamıştır. Milli Birlik Komitesi "adetleri pek mahdut da olsa" bir kısım askeri şahısların halkla olan münasebetlerinde arzu edilmeyen taşkın hareketlere tevessül ettikleri yolundaki haberleri Ge- nel Kurmay Başkanlığına duyurmuştur. Bu haberler kaale alınmaya- bilirdi. Bu haberler, doğruluk dereceleri hiç araştırılmadan "Türk as- keri öyle şey yapmaz" demagojisiyle bir tarafa atılabilirdi. Komite, nasıl "Halk Partili öyle şey yapmaz" dememiş ve bir kütle içinde “adetleri pek mahdut da olsa" kötülerin bulunabileceğini düşünmüşse kendi öz evlâtları içinde de ateşi başına vurmuş kimselerin yer alabi- leceğini hulüs ile kabul etmiştir. Genel Kurmay Başkanı, işte bu gibi kimselere ikazda bulunmak- tadır. Tıpkı Komitenin, ateşi başına vurmuş Halkçılara ikazda bulun- duğu gibi. "Menfi unsurlar tarafından istismar edilen ve kasten kötü propaganda vesilesi yapılan bu gibi davranışlar saf ve temiz olan or- dumuzu lekeleyebileceğinden" General Sunay askeri şahısların "her zamankinden daha dikkatli, dürüst ve hassasiyette hareket etmeleri"ni istemektedir. Bu ihtar lüzumla olduğu için yapılmıştır. Ama lüzumu- nun üstünde başka bir vasfı, kendisine daha büyük şeref getirmekte- dir: Numan Esinin "Askerden size fenalık gelmez" sözünü doğrula- makta, idarenin tarafsızlık anlayışına ışık tutmaktadır. 13