YURTTA OLUP BİTENLER rr... ifade tatlüaşarak şakacı bir hala — canım, bir başyazar bir yazı yazsa ve ben size bu yazılanlar bütün basının fikri mi diye sorsam doğru olur mu? İşte onun gibi bir şey, sorduğunuz" dedi. Mevzu Esin ve Özdağ meselesine dökülünce gazeteciler ucunu bırak- mak istemediler ve bu sefer hep bir- den hücuma geçtiler. Anlaşılan Milli Birlik Komitesinin bu iki çok genç üyesine basın mensupları biraz kır- gındılar. Biri, Başkan Gürsele hita- ben ve tane tane: "— Özdağ, Atatürk İnkılâplarının tamamlanmamış bir inkılâp olduğu- nu ifade etti. Bu, Milli Birlik Komite- sinin görüşü müdür?" General, koltuğunda bir iki kıpır- dadı. Doğrusu gençler babacan Ge- nerali iyi sıkıştırıyorlardı. Başını mü- tadı veçhile hafifçe, sağa eğip bir iki salladıktan sonra genç gazeteciye döndü: > n bunu Muzaffer Özdağdan sorsan daha iyi yapmaz mısın? Her- kesin bir fikri var. Bu da Özdağın fikri". , tamamladıktan hareket Gürsel, sözlerini Bir başka genç gazeteci, Devlet Baş- kanını bu suale cevap vermeğe mec- bur eden bir tarzda suali değiştirdi ve dedi k — Öyleyse suali obaşka şekilde soralım. Atatürk İnkılâpları başarıl- mış midir? n lahavle çeker gibi başını 3 Yüzü ciddileşti ve şöyle ce- erdi: — İnkılâp mükemmel olarak doğmaz. Daima son hedefine yönelir, İnkılâbın ve tekâmülün son hedefi ise yoktur. Atatürk inkılâbı yapmış ve bize yürüyeceğimiz yolu göster- miştir. Çalışmakla, gayret sarfet- mekle (inkılâbı Okemale götürmek milletin ve münevverin vazifesidir. Atatürk yolu çizmiştir. Bize düşen, güzele, daha güzele yürümektir. A- tatürk bize durun dememiştir". Genç gazeteciler Başkanı tonga- -- bastıramıyacaklarını anladılar. Biraz da gülelim Başkan, şayet bu suallerden sonra kendisini ve toplantıda bulunanla- rı pek eğlendirecek bir sualle karşı- laşmasaydı belki de üzülecekti. A- ma kenarda oturan, beyaz elbiseli, kısa boylu, mahviyetkâr tavırlı ve meslekdaşları tarafından tanınmıyan bir gazeteci birdenbire parladı: yın Paşam.. Gazetelerde sabilklera ait mektup, hâtıra defteri gibi şeyler neşrediliyor. Şayet Hükü- met bunların yayınlanmasını istiyor- 8 sa, böyle saral tutmasın da hepimize birden versin Gürsel ei galiba evvelâ anlıya- madı. Sonra, işin esasını kavrayınca gevrek bir kahkaha attı. Cevabını, ayakta bekleyen ve adının İhsan Yaz- man . sonradan anlaşılan zata şöyle ve — bu işle Hükümetin alâkası yok. Açıkgöz gazeteciler bu- lup buluşturup yazıyorlar. Ben size burada açıkgözlük dersi veremiyece- ğim in a çaresine kendiniz bakın" dedi. Kahkahalar salonu doldurdu. Saat 10.30 olmuştu. General yerinden ha- fifçe doğruldu: — Eh, artık kalkalım" diye Tür- keşe ve Yıldıza döndü. Kapıdan çıkıldığında o gazeteciler memnun ve neşeliydiler. Memnuniyet- leri yeni bilgiler almaktan, neşeleri de Başkanın esprilerinden ötürüydü. Oyun yok Gazeteciler ellerine verilen ve sual- lerle cevapları taşıyan 36 sayfalık broşürü ancak bürolarına döndükle- rinde etraflıca tetkik ettiler. Broşür, bir evvelki toplantıda yapıldığı gibi Gürsel tarafından okunmamıştı. Bro- şürün tetkiki, maksatlı sual sahiple- rinin bu sefer kelimenin tam mana- sıyla hava almış bulunduklarını gös- terdi. Eski D.P. şakşakçıları, keskin bir yeni Milli Birlikçi edasıyla Gürseli yeniden C.H.P aleyhinde istismar edecekleri sözler sarfına teşvik et- mişlerdi. Ama Gürsel, onlara sâdece alayla mukabele etmişti. Bu, tecrübe- den ders alındığının mükemmel deli- liydi. Meselâ Ankarada çıkan ve ileri Demokrat Hikmet Yazıcıoğluya ait Zeyyat Ebüzziya Fikr-iicad m gazetesinin bir suali şuy- “e H.P. Genel Başkanı son beya natında (0 Eylül tarihli) 1961 seçim- lerinde iş başına gelecek olan her hangi bir iktidarın inkılâbı yapmış idealistler için bir emniyet ( idaresi olacağını, belirtmek lüzumunu hisse- Biyer ya iktidara namzet gö- n CHP. nin bu bir nevi açık temi- bezin, Bu einen verilmesine Siz- ce lüzum var mıdır? Siyasi çevreler bu şekilde bir te- minatın verilmesini, Ordudan ayrıl- mışbulunan şahsiyetlerin kurmak ü- zere oldukları yeni bir siyasi teşek- külün gelişmesini önlemek maksadiy- le yapılmış siyasi bir beyanat olduğu ihtimali üzerinde duruyor. Siz Dev- let Reisi olarak ne düşünüyorsunuz?" Başkan şöyle cevap vermişti: "So- runun birinci kısmına sayın İnönü- nün, ikinci kısmma ise yorumu yapan gazetelerin muhatap olmaları icap e- der. Bunun için beyan ve yorumların mucip sebeplerini lütfen kendilerin- den sorunuz." Hakimiyetin başka bir suali daha vardı: "Seçimlerin yapılış tarihi ile en fazla meşgul görünen siyasi teşekkül muhakkak ki CHP Hükümet veya M. B. Komitesi tarafından C H.P. ne seçimlerin kesin olarak yapı- ış tarihi üzerinde bir teminat veril- miş midir? Herhangi bir dış hâdise a yapılış tarihini geciktire- lir mi?" Bu seferki cevap bir de azar ihti- va ediyordu: "Sorunuz, M.B.K. nin fonksiyo- nunu anlamamış gibi bir mâna ifade etmekte. Komite tarafından teminat- lar şu veya bu teşekküllere değil, an- cak Türk Milletine verilebilir. Bugün için emaresi bile mevcut değil iken seçimlerin yapılış tarihini değiştire- bilecek herhangi bir dış hâdise tahay- yül etmek kehanet sayılmaz mı?" Böyle bir sual öncü tarafından da sorulmuştu. Deniliyordu ki: “İs- met İnönünün 9 Eylül günü verdiği demeçte görüş ayrılığı hâlinde oldu- gunuz nokta varsa, lütfen tasrih e- der misiniz?" Başkanın cevabı, gene eğlence- "Memleket dâvaları hakkında- durmadan ifade liydi: ki düşüncelerimizi ediyoruz. Sayın İnönünün 9 Eylül beyanları da meydandadır. Bir zah- met edip bunları karşılaştıracak o- lursanız, sorunuza cevap arama lü- zumunu hissetmezsiniz' Bütün derdi İöriyü konuştur- mamak olan -Yassıadaya gönderil- mesini de zımnen teklif etmişti ama, teklifi pek iltifat görmeyince hiç ol- mazsa susturulmasını istemektedir- AKİS, 19 EYLÜL 1960