RADYO edemezdi. Beşiktaş-Rapid karşılaş- ması her ne kadar milli bir maç de- gilse de, o derece önemli ve heyecan verici bir karşılaşmaydı. Dinleyicinin de arzusu göz önünde bulundurula- rak bu maçın Viyanadan naklen ve- rilmesi sağlanabilinirdi. İşte bu ihtimali düşünenler, Da- nışma Kurulunun kararının farkında oldukları halde, Ankara Radyosu ida- resiyle temasa geçtiler, bizzat en yetkili idarecilerden ve prensiplerin bozulmasına asla göz yummak iste- meyen Ankara Radyosu Müdürün- den red cevabı aldılar. Kendilerine bu hususta hiçbir talimat o verilme- miş olan ikinci derecedeki idareciler de bütün gün çalan telefonlara aynı cevabı vermişlerdi. O gün, saat 17.00 de Ankara Radyosu akşam yayınına başlarken okunan toplu programda da maç hakkında bir kayıt yoktu. Halbuki aynı gece, saat 20.37'de rad- yolarının başında bulunanlar Beşik- taş-Rapid futbol maçını anlatan Vi- yanadaki spikerin sesiyle karşılaşın- ca adamakıllı afalladılar ve kimbilir kendilerine bütün gün "Hayır, maç Ankara Radyosundan verilmiyecek- tir" diyen Ankara Radyosu idareci- düşündüler? O leri hakkında neler sırada ise Radyo idarecileri maç ya- yınının aksamadan devam etmesini düşünmekten başka birşey yapacak durumda değillerdi. Maçın radyodan verileceği (o haberi 18.30'da Ankara Radyosuna bildirilmiş, ancak bir saat sonra PTT ile temasa geçilerek hatlar temin edilebilmişti. Bir yan- dan da son dakikada yapılan prog- ram değişikliği (oyüzünden tam beş tane program yayından kaldırılıyor ve maç yayınına zaman açılıyordu. Bu hâdise pek önemli görülmeye- bilirdi. Bu kadar büyük bir değişik- lik meydana gelmiş, radyo idaresi son dakikada sıkışmış, muazzam bir program değişikliği yapılmış ve te- lefonlara "maç yayınlanmıyacaktır" diye cevap veren radyo idarecileri en sonunda dinleyicilerine karşı ya- lancı çıkmışlardı ama, nihayet geniş bir kütlenin arzusu olmuş ve Beşik- taş-Rapid karşılaşması oynandığı an- da bütün yurda duyurulmuştu. Fa- kat geniş bir kütleyi memnun etmek için son dakikada bu kadar büyük bir değişiklik yapmak acaba radyoculu- ga ne dereceye kadar uygun düşer- di? Halbuki kütleyi memnun etme- nin başında son dakikada yapılan değişikliklerin değil, sağlamca koru- nan prensiplerin bulunduğunu radyo- culukla az buçuk uğraşmış olanlar gayet iyi bilirlerdi. Bütün bunlardan başka, dinleyiciye daima istediğini mi vermek, yoksa gerekeni mi dinlet- mek daha yerinde olurdu? Bu sualin cevabını verebilmek için birçokları- nın oldukça terleyecekleri muhakkak tı. Evet, bu maç hâdisesi hakikaten pek önem taşımıyabilirdi, fakat çok önemli meseleleri ortaya bir kere da- ha çıkardığını da kimse reddedemez- di. İşte bu meselelerden bir tanesi de, 27 Mayıstan sonra tamamen düzele- ceğine oinandığımız radyolarımızın dizginlerini (ellerinde tutanların ne kadar dikkatli davranmaları gerek- tiği idi. Bu kimselerin işlerinde ehil kişiler olduklarına şüphe yoktu. Fa- kat bu şahıslar ehliyetlerini ispat et- mek istiyorlarsa, oradyolarımız için yetkili bir kanun hazırlatırlar ve yal- nız denetlenmesi Devlete düşen ba- müessesesi ku- hem radyolar daha iyi çalışır, hem de, en basitin- den, bir radyo idarecisi telefonda dinleyicisine (o verdiği sözün o sahibi olurdu. AKİS,19 EYLÜL 1960