İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Müşterek Pazar Hangisi? Geçen hafta iki haber iktisadi çev- relerin dikkatini bilhassa çekiyor- du. Haberlerin birisi, Milli Birlik Ko- mitesinin, Planlama Dairesi Kanun Tasarısını görüşmekte olduğuna da- irdi, İkinci haberde ise, yeni Ticaret Bakanının "Türkiyenin Müşterek Pa- zara girmesinin büyük faydalar sağ- layacağına" dair sözlerinden sonra, Marttan beri Müşterek Pazarla ke- silmiş olan müzakerelerin Ekim a- yında yeniden o başlıyacağı bildirili- yordu. Bir yandan plânlama, öbür yan- dan Müşterek Pazara girme arzusu... Ayın 10. günü gecesi Milli Birlik Ko- mitesince açıklanan "Hükümete Di- rektifler" ve "Memleket (Meseleleri Üzerinde Komitenin Temel Görüşle- ri" hakkındaki vesikalarda da Müş- terek Pazar konusunda herhangi bir esasa rastlamıyan iktisadi çevreler, yeniden başlıyacak olan müzakere- lerde bu iki hususun birbiriyle bağdaştırılacağını bir (o hayli merak ediyorlardı. Bu merakın sebebi, iktidarın Müşterek Pazara illâ ki gir- mek arzusu yüzünden Türk halko- yunda başlıyan tartışmalarda, bilhas- sa Sadun Aren, Besim (Üstünel ve Kenan Bulutoğlu gibi genç Üni- versite öğretim üyelerinin ve -eski Devlet Bakanı- Şefik İnan, Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Mahmut Şeyda ve eski Sanayi Kalkınma Bankası Umum Müdür Muavini ve şimdiki İş Bankası Umum Müdürü Bülent Yazı- cının sayesinde Türkiyenin Müşterek Pazara giriş şartlarının, ne sakıt ik- tidarın teklif ettiği şartlar, ne de erek Pazar Komisyonunun ileri sürdüğü esaslar dairesinde mümkün olabileceğinin anlaşılmış olmasıydı. Gerçeklen, meselenin üzerine e€- ğilen iktisadi çevreler ve bilhassa Ü- niversite çevreleri -tabii, liberal ol- makla geçinen, fakat hiçbir "izm"in ne olduğunu aşla bilmeyen bir takım ulema bozuntuları hariç- plânlama- dan bahsedildiği zaman, Müşterek Pazara giriş şartlarımızın bir kısmı- nın ister istemez tesbit edilmiş olma- sı gerekeceğini de biliyorlardı. Mese- le neydi? Müşterek Pazara girmemizin le- hinde bulunanların ileri (sürdükleri sebeplerin haşinde, Türkiyenin Batı medeniyetine yönelmiş olması geli- yordu. Fakat, sırf bu sebepten dola- yı Müşterek Pazara girmeğe kalkış- anın, Müşterek Pazarın Batı mede- niyetinin tek temsilcisi olduğu tar- AKİS, 19 EYLÜL 1960 zında pek acayip bir iddiada bulun- mak mânasına gelirdi. Aslında, Tür- kiyenin Müşterek Pazara girmesinin, bu girişin şartlarına göre, iktisadi, sosyal, kültürel ve hattâ siyasi alan- da türlü tesirleri olacağı muhakkak- tı. Mesele bu tesirleri müşahhas ve teferruatlı bir şekilde tahlil etmek- teydi. Böyle "Batı medeniyetine bağ- lı olmak" gibi muğlâk lâkırdıların bu tahlilin yerini otutamıyâcağı şüphe- sizdi. Müşterek Pazara girmemizi, hem de bir an önce girmemizi istiyenlerin bu telâşına asıl sebep olan şey, ge- leneksel ihraç (omaddelerimizi kl eden tütün ve meyvelerimizin bu zara girecek olan Yunanistanın ei. beti sonucunda satılamaması ve Za- ten günden güne düşmekte olan ihra- catımızın çok büyük bir darbe yeme- sidir. Fakat, Yunan rekabeti ihtimal- leriyle birlikte, geleneksel ihraç mad- delerimizin Oo hâlihazırdaki ve istik- bâldeki durumu, Müşterek Pazarın talep vaziyetindeki (değişiklikler de nazara alınarak incelenecek olursa, bu tehlikenin pek o kadar büyük ol- madığı anlaşılacaktır. Gerçi, Türkiye ihracatının 1/3'ünü Müşterek Pazar bölgesine yapmaktadır. Bu bakımdan bu piyasanın bizim için kaybı elbette ki üzerinde durulması gereken bir meseledir. Fakat, ihraç maddelerimi- zi teker teker ele alıp inceleyince, durumun Müşterek Pazara bir an ön- ce girmek için telâş edenlerin san- dığı kadar vahim olmadığı derhal or- ta, açıkmaktadır. Gerçekten, meselâ geleneksel ih- raç maddelerimizden pamuk için Müşterek Pazarın dış gümrük tari- fesinde gösterilen Oogümrük vergisi nisbeti sıfırdan ibarettir. Şu hâlde, pamuk için, meselâ bir Yunanistanla rekabet imkânlarımızda, Yunanistan Müşterek Pazara girse ve biz dışında kalsak bile, hiçbir değişiklik olmıya- caktır. Ancak, tütün ve omeyveler için durum böyle değildir. Fakat, bu maddeler bakımından o kadar büyük endişelere yer olmadığı anlaşılmak- tadır. Gerçekten, hâlen Yunanistan- Müşterek Pazarda ,tütün piyasasına hâkim durumdadır. Buna karşılık biz, Müşterek Pazar dışındaki piyasaya hâkim durumdayız. o Üstelik, bizim Müşterek Pazar bölgesine sattığımız tütün miktarı, Yunanistanın Müşte- rek Pazar dışı bölgeye sattığı tütün miktarına aşağı yukarı uymaktadır. Böyle olunca, Yunanistan Müşterek Pazara girip de biz dışında kalacak olursak, bunun sonucu, her iki mem- leketin tütün ihracatının yön değiş- tirmesinden ibaret kalacaktır. Şöyle ki, Yunanistanın Müşterek Pazar dı- şına sattığı tütün miktarı artık Müş- terek Pazara satılacak, buna karşı- lık, Türkiyenin Müşterek Pazara sat- tığı tütünler Müşterek Pazar dışına yönelecektir. Meyve ihracatımız için de benzer sebepler dolayısiyle pek o kadar endişelenmeğe mahal yok- tur. Olsa olsa belli ve kısa bir devre için dış ticaretimizin yön değiştirme- si neticesi olarak bâzı intibak ve te- mas kurma, güçlükleri doğabilecek- tir. Öte yandan, Müşterek Pazarın, dışardan alıcısı olduğu istihlâk mad- delerinin talebinde, bu zengin bölge- deki refah artışı (dolayısiyle büyük yükselmeler olacağı tahmin edilmek- tedir. Tütün ve meyve gibi zirai mah- süllerin istihsâlini arttırmak ise çok güç olduğu için, Türkiyenin bir süre sonra, Yunanistana tanınacak imti- yazlara rağmen, Müşterek Pazara yeniden bu maddeleri satmağa başla- ması ihtimali da azımsanamaz. Müşterek Pazara hemen girilme- sini istiyenlerin ileri (sürdükleri bir diğer delil de, bu suretle, dışarıya ka- lifiye olmayan işgücümüzün bir kıs- mını ihraç ederek, hem içerde gitgi- de artan nüfus artışı baskısının hafif- letilmesinin, hem de bir miktar döviz kazanılmasının mümkün olacağıdır. Fakat, bu gibi işçi hareketlerinin vu- kuu için yerleşmiş geleneklerin mev- cut olması gerektiği ve bu gelenek- ler olmadan işçilerin hareket kabili- yetinin hayli az olduğu unutulmak- tadır. Aksine, dışarıya göndereceği- miz işgücü unsurlarının, Pazardaki yüksek ücret ve şartlarının cazibesine kapılacak olan ve binbir güçlükle yetiştirebildiğimiz kalifiye unsurlar olması tehlikesi çok büyüktür. erek Pazara girerken fazla acele edilmemesine ve giriş şartları- mızın dikkatle tesbit edilip kıskanç- lıkla savunulmasına taraftar olanlar ise, bu delilleri karşıladıktan başka, diğer bâzı deliller ileri sürmektedir- ler. Gerçekten, Türkiye gibi az geliş- miş memleketlerin bellibaşlı okronik dertlerinden biri döviz darlığı olarak kalacaktır. Halbuki, az gelişmiş memleketlerin ekonomisinin bellibaş- lı noktalarından biri de, mevcut tale- bin kolaylıkla dışardan ithâl edilecek ve memleektin genel sosyal seviyesi- ne göre lüks sayılması gerekecek mallara yönelmesidir. Bunda gösteri- sin büyük rolü olmaktadır. Bundan başka, plânlı bir kalkınma yapan bir memlekette dışardan sağlanacak dö- viz kaynaklarında elde olmıyan se- bepler dolayısiyle -meselâ dış ticaret 21