YURTTA OLUP BİTENLER tatmin edeceklerine inanarak o Za- manlar hemen herkesin yaptığı gibi ayarı ve arkadaşlarım destekledi- ler. Cihat Baban 1946 da D.P. nin İs- tanbul listesinden Oo müstakil olarak milletvekili seçildi. Zeyyat Ebüzziya ve Meclise girebilmek için 1950 yi beklemek zorunda kaldı. 1950 Mecli- sinde Konyayı temsil ediyordu. Fa- kat meşhur İspat Hakkı hareketi esas ortakları bir defa daha aynı çatı altında buluşturdu. İkiside Mendere- se karşı bayrak açmışlar, ikisi de hür. P. saflarına katılmışlardı. Fakat yolları bu partinin feshinde ayrıldı. Cihat Baban C.H.P. ye geçti ve siya- hayatına orada devam etti. Zeyyat Ebüzziyaya gelince, o daha ziyade Catin Rüştü Zorlu ile yaptığı sıkı ah- paplık vesilesiyle gazetelerin sosyete sütunlarında adından bahsettirdi, her hangi bir politika faaliyetinde bulun- madı.Ama siyasetten hâlâ hoşlanı- yordu. Eski Hür. P. li arkadaşlarıyla zaman zaman buluşuyor ve tartış- malaryapıyordu. 1946 Tasvirinin başyazarı 27 Ma- yıstan sonra vasatın yeni bir siyasi teşekküle müsait hale geldiğini gö- rünce kolları sıvadı. İlk başvurduğu fikrini açtığı kimseler eski Hür. P.li arkadaşları oldu. Hür. P. başarı kazanamamıştı, ziraikicephede bir- den savaş vermek kendisini ezmişti. şimdi, D.P. fiilen yok olunca âdeta otomatik şekilde iki büyük partiden biri haline geliverecekti. o Üstelik, memlekette Hür. P. ye ait birde teş- kilât nüvesi vardı. Bu geliştirilebilir, C.H.P. ye katılmış olan Hür. P. liler tekrar eski yuvalarına dönebilirler, böylece partinin yürütücü kadrosuda hareketli isimlerle teşekkül eder, ge- minin yelkenleri fora edilebilirdi. Fakat Ebüzziyanm teşebbüsü a- ma çekmedi. Bir defa, CH.P. ye sa- mimiyetle bağlanmış ve orada sıcak sahit; bulmuş, partinin yüksek mev- kileri kendilerinden makistemiyorlardı. Gerçi, içlerinden bazıları "Hür. P. li" vasfını hala ta- nıyor değildi. Ama, bunlar bile ik- tidarın arefesinde tekne değiştirmek yetinde değillerdi. Yeni parlâmento kurulduktan sonra siyasi tutumları arlamak düşünülebilirdi. Ama on- dan evvel, her hangi bir siyasi teşek- külün âdeta "eşyanın tabiatı icabı" haline gelmiş akışın istikametini de- ğitirebileceğine inanmıyorlardı. Bun dan başka ortada bir handikap daha vardı: Zeyyat Ebüzziyanm politik viyeti böyle bir toparlanmanın siya- sini omuzlarında taşıyacak sağlam- lıktadeğildi. Bu suretle, çabuk başlayan ilk te- şebbüs çabuk sona erdi. Fakat yeni parti hevesi, yüreklerdeki kuvvetin- den bir şey kaybetmedi. Köprülünün durumu O zaman gözler, böyle hallerde he- men daima olduğu gibi D.P. nin dördüncü kurucusu Fuat Köprülüye çevrildi. Doğrusu istenilirse Köprülü D.P. de ikinci kurucu olarak başla- mış, dördüncü kuruculuğa düşmüş, ondan sonra sabık kurucu sıfatında karar kılmıştı. Simdi, D.P. nin mira- sını o alamaz, eski partisine yeni ve temiz bir istikamet veremez onu üç çeteciden ve takındığı çete hüviyetin- den kurtarıp ciddi bir siyasi teşekkül haline getiremez miydi? Bu yolda Köprülüye esaslı telkinlerde bulunul- du, teşvik edildi. Sabık kurucu hiç, ama hiç heveslenmedi değil. Fakat basında başlayan şiddetli bir kam- panya, Yassıadanın üç sâkiniyle 1957 arefesine kadar ideal birliği etmiş gö- rünen Profesörü ürküttü. D.P. yi dev- ralmak, kollan sıvayıp mücadelenin tâ içine yeniden girmek demekti. On yıllık DP. iktidarı gerçi yaşlı ho- cayı namus bakımından tertemiz bı- rakmıştı. Ama siyasi hayat bakımın- dan kolayca yaralanır haldeydi, zira mazideki her hareketi son derece us- talıklı, talihli ve cesur değildi. Hattâ o sıfatlardan hayli uzaktı. Mücadele başlayınca şahsı en amansız hücum- lara mâruz kalacak, başkalarının e- seri olan bir takım marifetleri, o es- nada itiraz etmemiş bulunduğundan tekabül zorunda kalacaktı. Prof. Köprülü Ali Fuat Cebesoy Terk-i tahsil vaziyeti dikkatte' D.P. nin mirası pek gözden geçirdi. i ve temizlenebilmesi kirli bir mirastı ihtimali uzaktı. zuruna çıkmak sabık D.P na daha cazip göründü. Zaten karak- ter itibariyle büyük bir mücadele a- damı değildi ve bir bakıma kaderin cilvesi olarak demokratik hayatta bilinen rolünü sırtlamıştı. telkinlere omenfi cevap fili siyaset il gene tabii gene kendisine lüzum hasıl olduğunda Milli Muhale- fet Ekibi etiketi altında nasıl ideal- lerine inandığı C.H.P. lilerle yurdun muhtelif köşelerini dolaştıysa çarık- ları ayağına geçirebilirdi. Fakat po- litikanın girdabına dalmak için ken- disini fazla yaşlı, fazla yorgun hisse- diyordu. Bu karar D.P. yi açıkta bı- raktı ve karara bâzı teşvikler de ka- tılınca partinin resmi akıbetini ka- rarttı, İki demirbaş Bu sırada, yeni parti kurmak için teşebbüsler başka plânlarda de- vam ediyordu. Harekete bayrak ara- yanlar bunları Rauf Orbayın ve Ali Fuat Cebesoyun şahıslarında bulma- yı denediler. Hamidiye kahramanı son derece kati bir vaziyet aldı.. Ha- yır, siyasete, her hangi bir şekil al- tında dönmeyi asla düşünmüyordu. Hele bir partinin kurucuları ara- sına karışmak aklının köşesinden geçmiyordu. Cebesoyun tutumu ise, ilk başta daha ümit verici oldu. Po- litikaya meyli bilinen emekli gene- ral bâzı spektaküler temaslar yaptı, ziyaretlerde bulundu. Fakat yeni bir mücadelede fazla şansı olmadığı ne- ticesine çabuk vardı ve o da bir açık- lama yaparak faal politikadan uzak durma kararını belirtti. Böylece "ye- ni bir parti" denilince isimleri derhal akla gelen memleket çapında şöhret sahibi' üç şahsiyet sahneden çekili- yorlar ve bir takım ümitlerle bâzı he- vesleri beraberlerinde (o götürüyorlar- dı "Komitenin arzusu" Yeni parti lâfları ortada dolaşırken siyasi çevrelerde yeni bir teşvik vesilesi süratle (o belirdi. Bir rivayet Milli Birlik Komitesinin demokratik hayata geçildiği oşuada C.H.P. nin karşısında muvazeneyi teşkil edecek ve demokrasi oyununun hemen ilk se- çimde dahi tek kale oynanmasını ön- leyecek bir siyasi teşekkülün kurul- masına taraftar, hattâ azimli bulun- duğunu kulaklara ( fısıldadı. Aslına bakılırsa bu, ciddi bir esasa dayanı- yordu. Memleketin kaderine el koy- AKİS, 19 EYLÜL 1960