IKTISADI VE MALI SADA hadlerinin aleyhte değişmesi, yardım, programında kısıntı yapılması gibi sebepler- azalma olduğu takdirde, enflâsyoncu baskıları önlemek için yatırım hacminde bir kısıntı yapmak gerektiği hâlde, başlamış yatırımla- rı kesmek teknik bakımdan dahi her zaman kaabil olmıyabilir ve toplu- mun sarf vetiresi daha önceden baş- lamış olabilir. Bu takdirde, plânlı bir kalkınmada dâhi bâzı enflâsyoncu baskılar olabilecektir. Bu baskıların da kendilerini derhal dış ticaretimiz üzerinde hissettireceği muhakkaktır. u durumda, dış ticaretimizde -bilhassa ithalâtta- lisans, kontenjan, yasak gibi usüllere başvurmak mec- buriyetinde okalınacaktır. Nihayet, dış ticaret kontrollerini ve bilhassa yüksek bir gümrük tarifesini gerekti- ren sebeplerin başında, genç sanayi- mizi himaye ve yeni kurulacak sana- yie gelişme imkânı vermek gelir. Sa- kıt iktidarın oenflâsyoncu politikası devrinde ortaya çıkmış olup rasyonel olmayan ve olmasına asla imkân bu- sanayi"in böyle yüksek bir tarifeyle oteşvik edilmesi pek tabii olarak düşünülemez. Zaten 28 kalkınma plânı çerçevesi içinde uygu- lanacak kamu sektörü politikası ol- sun, özel sektörün sınai yatırımlarını lisansa tâbi tutmak politikası olsun, bu tarz endüstrilerin gelişmesini ön- liyecektir. Nihayet, Türkiyenin sanayileşme- sinin 50 yıldan az sürmeyeceği de dü- şünülecek olursa, bu konunun öne- mi büsbütün anlaşılır. Halbuki Müşte rek Pazar Komisyonu, Türkiyenin gümrük tarifelerinde birinci intibak devresinde bile 908 indirim istemiş- tir. Ayrıca, gene gümrük tarifemizi yükseltme Oo teşebbüsü (mukabilinde Müşterek Pazar Komisyonunun bu nisbeti arttırması ihtimali vardır. Üs- telik, Türkiyenin 20 - 24 yılda Müşte- rek Pazarla bütün gümrük duvarla- rım kaldırması gerekmektedir ki -esasen arada geçecek zaman içersin- de gümrük vergilerimizde peyderpey indirme yapılacaktır- bu takdirde sa- nayileşmemizin çok büyük bir darbe yiyeceği şüphesizdir. Müşterek Pazara girdiğimiz tak- dirde, Sermaye hareketleri de serbest olacaktır. Fakat, modern iktisat teo- risi, bu takdirde, gelişmemiş memle- kete gelecek -ve az miktarda kala- cak- yabancı özel sermayenin sırf petrol ve bâzı madenler gibi ihracata dönük- sahalara akacağını, muvaze- neli bir kalkınma için gerekli sair ya- tırımlara oyönelmiyeceğini ve hattâ dahilden Müşterek Pazara sermaye kaçacağını göstermektedir. Dış yar- dıma ise fazla bel bağlamamak ge- rektir. Müşterek Pazara girmemiz takdi- rinde, Devlet, plânlama (o vasıtası ola- rak, sâdece gümrük vergileri, ithâl sermaye giriş ve çıkışının kontrolü, kalifiye işgücünün giriş ve çıkışının kontrolü gibi çok lüzumlu vasıtalar- dan mahrum olmakla kalmıyacak, belli alanlara sübvansiyon bile vere- miyecektir. Nihayet, ikamet hakkına konulan tahditlerin bası istisnalar dışında kaldırılması neticesinde, ge- lenek farkları dolayısiyle meselâ tu- rizm alanını tamamen yabancılara kaptırmak ve balıkçılık gibi alanlar- da da kendi servetimizi başkalarının işletmesi durumuna düşmemiz tehli- kesi vardır. AKİS, 19 EYLÜL 1960