hayâl ederek kapalı bulunduğu Sarı- kışladan o -inanılması güç bir şıma- rıklıkla- dostlarına pek zarif mesaj- lar gönderiyordu. Ama bu zatların unuttukları, "nüfuz ticareti"nin ken- disine mahsus ispat ve suçlandırma yollarının obulunduğuydu. o Nitekim meşhur gemi odalaveresinde Devlet Bakanı Amil Artüs bu yollara daya- narak şileplerin "Bay yüzde on"a ait bulunduğunu, hem de radyodan mil- işti. Zira minarenin mübalâğa etmişlerdi ki bazıları kılıfları yırtıp göğe baş uzatmıştı. İşte kavurucu sıcağın (o başkenti cayır cayır yaktığı (Ağustos ayının ilk haftasında, yeni Büyük Millet Meclisinin D blokundaki içiçe geçmiş biri büyük biri küçük iki salonda bir- takım adamlar kan ter içinde bu tip i Ö ğ al ruşt başlamasının üzerinden pek fazla za- man geçmemişti. Kurul ilk hazırlık- ları müteakip ancak toparlanabilmiş ve istim üzerinde tam onaltı gündür çalışmaya başlıyabilmişti. Son hazır- lıkların süratle tamamlanması için iş daha da sıkı tutuluyor, yi arada Yüksek Soruşturma Kuru niyeti için azami gayret sarfediliyor. du. , Yeni Meclisin D blokunu bir pa- yük kapıdan girince tam karşıya ge- len asansörlerden sâdece biri çalıştı- edilebiliyordu. Asansörün başında ka- rayağız bir paraşütçü, elinde otoma- tik tabancayla nöbet beklemekte ve kartları kontrol etmekteydi. Giriş kapısını da bir paraşüt eri makineli tabancasıyla beklemekteydi. o Kori- dorlarda 10 adımda bir, aynı kıyafet- te ve makinalı tabanca taşıyan para- şütçülere rastlanıyordu. . Kurulun çalışma salonlarından küçük olanının sol köşesine müteva- zı bir. masa yerleştirilmişti. Salonda masadan başka eşya olarak meşin kaplı iki sandalye bulunuyor, bunlar la küçük masanın iki tarafında duru- yordu. Masa, Hayrettin Perke aitti, İç salonda uzun bir masa Merkez So- ruşturma Kurulunun çalışması için yerleştirilmişti. o Salonları birbirine bağlayan kapı devamlı olarak açıktı. Yerde bordo zemin üzerine sarı, kah- verengi ve açık renkli güller işli ha- lılar vardı. Çalışma salonlarında en çok görülen kağıtlar, bazı resmi ev- rak ve dosyalardı. Bir hukukçunun hayatı.. Binlerle dosyanın ortasına sabahın erken saatlerinden itibaren kuru- AKİS, 10 AĞUSTOS 1960, lup çalışmaya başlayan Yüksek -so- ruşturma Kurulu Başkanı Hayrettin Perk 1902 yılında İstanbulun Bakır- köy semtinde, hat boyunda, kırmızı tuğladan yapılmış bir evde doğdu. Hayrettin Perkin babası Şâkir efendi ticaret müfettişiydi. Aile çok eskiden beri Bakırköyde ooturmaktaydı. Şa- kir efendinin babası Bakırköy kay- makamıydı Küçük Hayrettinin ilk okul çağı- na kadar hayatı Bakırköyde geçti. Ailenin bu semtten ayrılması için Dünya Harbinin patlaması icap etti. Birinci Dünya Harbi başlayıp ta trenler ee işlemez hâle gelin- ce Şakir bey hem kendi işi, hem de Küçük Hayrettinin okula gidebilme- si için evi şehre nakletti. İlk tahsilini Şehzadebaşı ilkokulunda yapan kü- çük Hayrettin daha sonra zamanın meşhur liselerinden sayılan Mercan İdadisine kaydoldu. Orta ve lise tah- silini Mercanda ikmâl etti. Hayrettin Perkin hukuka merakı Mercan idadisinde başladı. Fen ders- lerinden ziyade edebiyat derslerini seviyordu. İyi bir talebeydi. Oldukça başarılı bir mektep hayatı geçirdi. Liseyi 1921 yılında bitirdiğinde hiç tereddüd etmeden Hukuk Fakültesi- ne kaydoldu Hayrettin Perkin Hukuk Fakülte- sine kaydoluşu hayatının en tatlı hâ- tıralarından ve tahsil hayatının da kazançlarından biridir. Henüz liseyi ikmâl etmemişti. Onbirinci sınıftay- dı. Bir gün Beyazıt Meydanından ge- çiyordu. Üniversitenin büyük kapısı- nın önünden yürürken gözüne bir ilân ilişti, imtihanla Fakülteye talebe a- . O sıralarda Üniversiteye talebe bulmak güç bir işti. İstiklâl Savaşı bütün hızıyla devam ediyor- du. İstanbul bir garip şehir haline gelmişti. Her şey gibi, öğretim mües- seseleri de aksamaktaydı. Genç adam tereddüd etmeden imtihanlara girdi. Henüz onbirinci sınıf o talebesiyken imtihanı büyük bir başarıyla kazan- dı. Ama bir pürüz daha vardı. Bu pü- rüz genç adamı oldukça üzdü ve ona sıkıntılı günler geçirtti. Üniversiteye girebilmek için sâdece imtihanı ka- zanmak kâfi gelmiyordu. Ayrıca 20 yaşında olmak icap etmekteydi. Hal- buki Hayrettin o yıllarda 19 yaşına henüz basmış, bıyıkları yeni yeni ter- leyen bir delikanlıydı. Genç Hayrettin talihin ayağına getirdiği kısmeti bu kadar küçük bir pürüzden dolayı tepecek adam değil- di. Aklına Fakülteye ogirmeği koy- muştu. Zamanın Milli Eğitim Müste- şarı olan Muslihiddin Âdil beye gitti. Müsteşarın kapısında uzun müddet bekledikten sonra içeri kabul edildi. Genç Hayrettin durumu Muslihiddin Adil beye anlattı. Fakülteye girmeyi çok arzuladığını, hukuku sevdiğini, bir sene kazanmak istediğini izah et- her hafta severek ve itimat ederek gibi mecmuanızın tiryakisi olan ve Mecmuanızı urum. Benim mecmuanıza tam bir itimat besle- yen zümrenin yüzbinlerin üstünde. olduğu da muhakkaktır Sizlere okarşı olan bu SEVgj bizlere yepyeni bir mizah gazetesi- ni. Yeni Sabahı Sabahı ve onun meşhur yazarları- nı başta Safa Kılıçoğlu olmak ü- zere okurken kasıklarımız çatlar- casına gülüyoruz. Memleketimizin bir numaralı "Kral öldü, yaşasın Kral'cısını bu memlekette o tanı- yayan ne olduğunu bilmeyen kal- kazandırdı. Yeni 5.8.1960 tarihli Yeni Sabahta Ce- lil Cevherioğlunun Metin Tokere yazdığı mektubu okudum. Celil Cevherioğlu bu mektubu Yeni Sa- bahta yayınlamakla bütün söyle- nen ve yazılanların doğruluğunu kendi kalemiyle ispatlamış oldu. Salih DEDEOĞLU - İSTANBUL Mecmuanızın devamlı okılyucula- rındanım. Hele 27 Mayıs İnkılâ- bını müteakip hiç bir kaçır- dığımı zannetmiyorum. Bu göste- rir ki sizin bir. ALIN. Ancak son sayılarınızdaki neşriyatınızdan ötürü size bir parça serzenişte bu- lunacağım. Nedir o Allah aşkına Yeni Sabah larla alıp veremedi- iğiniz. Bana kalırsa bu tarz neşri- yat Safa Kılıçoğluya yakışır ama size asla. AKİS okuyucuları uzun yıllardır AKİS'te bir şey müsâhe- de etmişlerdir: Hiç kimseye aldır- madan yola devam! Selâmi Bodur - İstanbul Mecmuanızın 3 Ağustos 1960 sa- ı nüshasının 24. üncü sahi- fesinde bir zuhul eseri olarak İs- mim mevzubahis edilmektedir. Adı geçen eski Tevzi Komisyo-. nu ve Vilâyet Tahkik Komisyonu- na diğer Vali Muavini Ekrem Gö- nen Başkanlık etmiştir. Yanlışlığın otashih ve tasrihini saygı ile rica'ederim Adana Vali Muavini Hadi Koçak ti. Gözlerindeki ışık ve gençliğin yen- diği atılganlık Muslihiddin Âdil be- yin ziyadesiyle hoşuna gitmişti. Genç adamı elinden tutup Fakülteye, kay- derttirdi. Aynı zamanda Hukuk Fa- kültesinde Profesör olan Muslihiddin 15