ASKERLİK taraftan subayın yıpranması sivil memura nazaran çok fazlaydı..30 yıl- lık bir hizmet hesaba alınırsa subay için bunun yedibuçuk yılı nöbet ba- şında geçmekteydi. Bu, bir subayın yedibucuk yıl hürriyetini tahdid et- mek demekti. Manevra, eğitim, gece tâlimleri gibi vazifeler de hesaba ka- tılırsa bir subay bir sivil memura na- zaran pek çabuk yıpranıyo- ve emek- liliğe hak kazanıyordu. Gelgelelim E- meklilik Kanunundaki eksiklik, suba- yın bazı haklarının korunmasına mâ- ni olmaktaydı. gerekiyordu. Bir asker, üniformasını sırtından attıktan sonra sudan çık- mış balığa dönüyordu. Sivil hayata intibakı nasıl olacak, bunda ne de- rece başarı sağlayacak, burası meç- huldü. Öyleyse emekliye sevkedilen- lere bir defaya mahsus olmak üzere yüksek ikramiye vermek lâzımdı. Bir ikramiye ki adam başını sokacak bir yer uydurabilsin. Emeklilik Kanunu hükümlerinin icap ettirdiği oikrami- yeden ayrı olarak verilecek bu ikra- miyelerin mali portesi 6 milyon lira civarında tesbit edildi. 20 Ağustosa Genç Türk Ordusunun erleri Piramidin alt ucu İlki olarak Emeklilik Kanunun- da değişiklik yapıldı. Bu değişiklikle, askeri personelin emeklilik ödenek- leri yüzde elliden yüzde yetmişe çı- karılıyordu. Böylece, aradaki fark kapatılmış ve bir muvazene. temin e- dilmiş oluyordu İkinci mesele, aslında üç dört se- neye taksim edilerek yapılabilecek o- lan böyle bir ameliyenin kısa sürede tamamlanmasının subayları mağdur etmemesiydi. Emekliye sevkedilecek olanların yeni bir hayata başlaması 10 kadar emekliliğini isteyecek olanlar bundan istifade edeceklerdi. Re'sen emekliye (ayrılanların da bu ikici ikramiyeden istifadesi uygun görül- dü ve kanun bu temel üzerine hazır- landı. Kurumları tarafından re'sen emekliye sevkedilenlerin -kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl müddetle- bu ikinci ikramiyeden istifade edebilmeleri, mümkün kılın- dı İşin bir başka cephesi daha vardı: Ordunun gençleştirilme ameliyesinin gelecek seneler içinde de yürütülme- sinin sağlanması. Milli Birlik Komi- tesi bunu Anayasaya koyacağı bir maddeyle teminat altına almayı ka- rarlaştırdı. Böylece gelecek iktidar- ların bu teknik zarureti politik dü- şüncelerle bir kenara itmesi önlene- cekti Üzülenler var ama... Bütün bunlara rağmen, ordudan ay- rlan her asker gibi yeni emekli- ler de yüreklerinde bir eziklik duy- maktan kendilerini alamadılar. Fa- kat hisleriyle değil, omantıklarıyla düşünenler vaziyetti oOumumi efkâra bizzat açıklamakta fayda gördüler ve ellerine kalemlerini alarak bu yeni vazifeye koştular. Bunlardan biri de Amiral Afif Büyüktuğruldu. Nitekim emekliye sevkinden üç gün sonra A- miral (OBüyüktuğrulun Cumhuriyet gazetesinde bir makalesi o çıkıyordu. Yazının başlığı "Ordumuz şimdi da- ha kuvvetli oldu" idi. Amiral, girişi- len hareketin hiç bir surette "kabili- yetsizleri tasfiye" mânasına gelme- diğini belirtiyor, bunun bir "Enver Paşa tasfiyesi" olmadığım hatırlatı- yor, Zaten emekliye ayrılanların memleket hizmetinde (kalacaklarını söylüyordu. Makale, bir çok yeni e- meklinin düşüncelerine tercüman o- luyordu. Gerçi Radyoda, gençleştir- me hareketi duyurulurken emekliye sevkedilenlerin hep sevinç içinde ol- dukları söylenmek suretiyle bir psi- kolojik hata yapıldı ve mübalâğaya kaçıldı. Bu yüzden zihinlerde (o bazı şüpheler uyandı. Ama aslında umumi efkârın hareketi anladığı, takdir etti- ği ve desteklediği kısa zamanda orta- ya çıktı. Amiral Büyüktuğrullar ise hâdiseyle birinci derecede alâkalı bu- lunanların mantıki seslerine (o tercü- man oldular. Buna rağmen bu haftanın başın- da, hâlâ'su bulandırma heveslileri bei dört köşesinde tezvirat yapıyor, rivayetler yayıyor, Milli Bir- likcilerin iktidarda kalabilmek için böyle temizliklere ( giriştiğini söylü- yor, hayâli anlaşmazlık hikâyeleri anlatıyordu. O kadar ki. uydurma ha- berler başkent gazetecilerinin kula- ğına kadar geldi. Bunlardan en alâka çekicisi üç generalin tevkif edilmiş bulunmasıydı. Milli Birlik Komitesi üyeleri haftanın sonunda yapılan bir basın toplantısında bu sualle karşı- laştıkları zaman kahkahayı bastılar. Basın mensuplarına bu sefer onlar sual sormağa başladılar. Tevkif -edi- lenler kimdi? Ne zaman tevkif edil- mişlerdi? Ne sebeple tevkif edilmiş- lerdi? Cidden pek merak ediyorlar- dı. Şayet kendilerine- de söylenirse k memnun olacaklar ve meraktan kurtulacaklardı. AKİS, 10 AĞUSTOS 1960