DÜNYADA OLUP BİTENLER Amerika Denge kuruluyor G eçen hafta bütün Amerika, e bir başarıyı (o kutluyordu. Ameri kan Donanmasının iki füze denizal, tısından biri, karıştıktan sonra yarım saat içinde Okyanusun öbür tarafındaki hedefine Aynı dakikada, Polaris derinliklerden kemmel - Red" diye ilk müjde telgra- finı çekiyor ve Amerikan Deniz Kuv- vetleri Harekât Başkanı (Deniz Kuv- vetleri Komutanı) Oramiral Arleigh Burke de “Red'den aldığı bir mesaj- diyetle düşündüreceği" cümlesini se- vinçle okuyordu 1957 yılının Ağustos ayında Ame- rikan Haber a Servisleri Sovyetlerin ilk kıt'alararası yi attıkları haberini verdikleri sırada, Amerika henüz, Thor gibi orta men- zilli stratejik füzelerini bile seri hâ- imâl edecek hâle gelmemişti. Hür Dünya ile Demi peri: arasın - daki askeri muvazene sâdece Ameri- uçakların imkânlarını kısıyordu. Nas-I Rusya Amerikanın her noktasını bombalayabilecek im- kâna erişmişse, O da Rus ve Çin ara- zisinin her noktasını bombalayabile- cek hâle gelmeliydi. Bu maksatla, Thor füzesi 1958 sonlarına doğru ik- mâl edilebildi ve Demirperde civarın- daki periferik memleketlerde orta menzilli Amerikan füze üslerinin ku- başlandı. Fakat siyasi Sovyetleri tahrik etmeme endişeleri ve İç politika korkuları, Amerikanın müttefiklerini Hür Dün- yanın savunması için hayati olan bu üslerin kurulmasında çekingen dav- ranmağa zorluyordu. Amerika, bu Üslerin kurulması için Türkiye, ital- ya ve İngiltereden başka yâr-ı vefa- kâr bulamadı. Bu sayı ise çok yeter- sizdi, Öte yandan, Amerikan kıt'alar- arası füzelerinin " hedefine kesinlikle varması için yapılan çalışmalar tam bir başarıya ulaşamamış ve Amerika bu füzeleri seri hâlinde imâle hâlâ Halbuki, o Sovyetler başlayamamıştı. bu alanda başarıdan başarıya koşu- yorlardı. 1957 Ekiminden beri Sov- yetlerin fezada mahrekine yerlestir- AKİS, 3 AĞUSTOS 1964 Richard Nixor Şanssız... dikleri sun'i peyk füzelerinin ağırlık bakımından ve kudret akımından Amerikanınkilerden çok daha üstün olduğu açık bir gerçekti. Ayrıca bu yılın başlarında Sovyetlerin Türkis- Pasifik oOOkyanusuna fırlat- kıt'alararası, füzenin hedefini taki başarısı, çok mu çok en- dişe verici idi, İşte, Amerika Pola- ris'in başarısıyla, Hür Dünya ile De- mirperde arasındaki stratejik muva- yeniden sağlamış oluyordu. Bunun için 3 yıldır tam 3,5 milyar dolar sarf edilmiş; ama netice bu fe- dakârlığı haklı çıkarmıştı. Polaris, 1.200 mil menzili olan bir orta menzilli stratejik balistik füze idi. Denizaltından atıldığı için kuru yakıt kullanıyordu. Atom enerjisiyle muharrik olan bu denizaltılar 16 ta- ne Polaris tüpü taşıyorlardı. 1965 yı- lında Polaris'in menzilinin 2.500 mile yükseltilebileceği de ümit ediliyordu. Fakat, Amerika 1965'e doğru, 45 adet Polaris denizaltısına sahip olunca, Sovyet Rusyanın, Komünist Çinin ve peyklerinin her noktasını 1.200 mil- lik e lerle dahi obombalıyabile- cekti. Bu denizaltılarının yerlerini bul- mak son derece güçtü. Bunlar, Do- nanma Stratejik Kuvveti Komutan- lığı OKarargâhıyla yakalanması he- men hemen İmkânsız bir radyo siste- mi sayesinde konuşaçakşlardı, Atom enerjisiyle işlediklerinden hiç sır yü- züne çıkmadan haftalarca dünya tu- ru yapabilecek kaabiliyetteydiler. Bu filonun 30 denizaltısı devamlı olarak üssünde bulunacak, geri kalan 15 ta- nesi ise Arktik Okyanusundan, Ak- denize ve Hint Okyanusuna,'Atlantik Okyanusundan Pasifik (oOOkyanusuna kadar bütün denizlerde o merkezden alacakları talimata göre gezecekler ve münasip yerlerde mevzilenip füze- lerini atacaklardı, Harekât hâlindeki denizaltılarm ikmalini yapmak için 3, özel denizaltı ikmal gemisinin de- nize açılması kâfi geliyordu. Bu su- retle, Amerika, azami yarım saat İçinde her biri, İkinci Dünya Harbin- de attıkları -Hiroşima ve Nagazaki'- ye atılan atom bombalan dâhil- bü- tün uçak bombalarının yekünu kar dar tahrip kudretinde olan nükleer bombalardan 240 tanesini bütün de- mirperde gerisine savurmak imkânı- na sahip oluyordu, Tabii Sovyetler de, bir süre sonra kendi Polaris'lerini geliştirmek imka- nını bulacaklardı. Fakat bütün bun- lar, her iki blokun da birbirlerini ta- mamiyle yok etmeden bir dünya har- bi çıkaramamaları sonucunu doğuru- yordu ve doğurmağa devam edecek- ti. Tek hakiki çare, ciddi ve kontrol- lü bir' silâhsızlanma olarak kalıyor ve heriki blok da bunu anlamağa doğru -yavaş da olsa- gidiyordu. Si- lâhsızlanmadan sonra ise mücadele, gelişmemiş memleketleri kazanmak için devam edecekti. Bir muhafazakâr Geçen haftanın sonunda Amerika, stratejik * muvazene konusunda 1957 den beri geçirdiği korkulu rüya- ları unutuyor ve rahat bir nefes alı- yordu. Bu sırada Amerikan iki par- tili sisteminin sağ kanadı olan Cum- huriyetçi Parti Başkan adaylığına, şimdiki Başkan Yardımcısı Richard "Dick" Nixon ile Başkan Yardımcısı adaylığına da Amerikanın Birleşmiş .Milletler Teşkilâtı nezdindeki Daimi Delegesi Büyükelçi Henri Cabot Lod- ge Jr.'u seçiyordu. Henry Cabot Lodge Jr., Demok- rat Partinin Başkan adayı Massac- hussets Senatörü John Kennedy'nin 1952 de Senato seçimlerinde yendiği adamdı. Cabot Lodge tıpkı Kennedy gibi, daha radikal fikirlerle tanınmış- tı. Nixon onu Başkan Yardımcılığı adaylığına seçtirmekle, parti içindeki rakibi New York Eyaleti Valisi Nel- son Rockfeller'in nisbeten radikal göstermek fikirlerine yakınlaştığım istiyordu. Gerçekten Nixon, Hür Dünyanın düşünen çevrelerinde muhafazakârlı- ğı yüzünden sevilmeyen bir adamdı. 33