-Gürseli büyük bir merak re sevgiyle bekleyen halk değil- kafalarını kaşı- maktan kendilerini alamadılar. Ne yapılmalıydı? Nasıl yapmalı da bu bayrağı bu direğe uydurmalıydı? Ni- hayet direğin takviyesine mağ ver- dileri Böylelikle hem büyük ve haş- metli bir bayrak dalgalanacak, hem de bu iş bitecekti. Yalnız ortada bir mesele daha vardı. Direk nasıl takvi- ye edilecekti? Olduğu gibi, yani ça- kılı haldeyken takviyeye kalkınsa el- 'deki imkânlar bunu mümkün kılmı- yordu. Gene karşılayıcıların, profes- yonel karşılayıcılara has zekâsı işle- di. Direk söküldü Ve yere yatırıldı. Getirtilen diğer malzemeyle sağlam- lâştırildi. Artık büyük bayrak çeki- lebilirdi. Bu hem alanda bulunanları, hem de karşılayıcıları rahat ettirdi. Sanki büyük bir yükten kurtulmuş-, lardı. İşin garip tarafı bu hikâye Dev- let ve Hükümet Başkam Orgeneral Cemal Gürsele anlatılsa Generalin buna tatlı tatlı güleceği ve hiç değil- se yakınlarına “ —yYahu bunlar ne kadar tanta- naya düşkün insanlar" diyeceğiydi. Ama alışanlar, alışkanlıklarından he- . nüz vazgeçmemişlerdi. Generalin geleceğine yakın hava alanı hazırdı. Bir tarafta Kıbrısa gi- decek olan Alay yer almıştı. Generali merasim kıtası olarak bu alay karşı- layacaktı. karşısında Kuva-i Milliyeciler sıralanmışlardı. ÇKB 59 sayılı askeri uçak hava alanına indi- ğinde İskenderun semâlarında bulut- lar adam akıllı kesif bir hal almış ve yağmur tek tük damlalar hâlinde İs- kenderun sokaklarına düşmeğe baş- lamıştı. Uçağın kapısında evvelâ Başkan Gürsel göründü. Her zamanki gibi şapkası hafif yana eğilmişti. Bir kaç dımlarla indi. Arkasından beraberin- de bulunan Milli Savunma Bakanı Org. Fahri özdilek uçaktan çıktı. 0- nu Generalin özel doktoru, daha son- ra da Generalin iki yaveri takip etti. Siz burada ne arıyorsunuz Karşılama töreni sıcak, içten ve sa- mimi' idi. "Hele hava alanının etra- fına toplanmış bulunan kalabalığın Gürseli alkışlaması sabık devrin kar- şılama töreniyle mukayese edilirse, fark elle tutulacak kadar barizdi. Ge- neral Gürsel merdivenleri bitirir bi- tirmez bir kaç saniye daha durakladı. Eğik şapkasının siperliğinden kaşla- rının daha fazla çatıldığı ve Devlet Başkanının bir şeye üzüldüğü açıkça belli oluyordu. Nitekim çok geçme- den üzüldüğü olay meydana çıktı. Gürseli ğene lüzumsuz bir karşılayı- cısıkmıştı.. Karşılayanlar arasında orada va- zifeli olmayan bir General bulunuyor- du. Gürsel ona doğru yürüdü. Kaşla- 16 Dışarıdan Akisler AKİS'in geçen sayısında "Millet" başlıklı yazımızda bazı satırlâr biribirine karışmıştır. Gerçi Nurettin Akınozun meşhur "zeka ışıgı al- tünda" okunduğu taktirde yazının mânası sökülebilmektedir ama mev- zu son derece nazik iktisadi ve mali bir durumla alâkalı bulunduğundan bu hafta aynı yazıyı tekrar ve doğru sekliyle yayınlamayı faydalı bu- luyoruz. Bu haftanın başında Ankarada sevinçli bir hava vardı, İnkılâp hü- kümetinin üç Bakanı ilk defa olarak yurt dışına çıkmışlardı. Pa- zartesi sabaha iyi haberlerle döndüler. Dışişleri Bakanı Sarper, Mali- ye Bakanı Alican ve Ticaret Bakanı İren batı âleminde yeni Türkiye- nin itibarının son derece yüksek olduğunu gözleriyle gördüler ve bu âlemin dikkatini Türkiyeye çevirmiş bulunduğunu farkettiler. Üç Ba- kan Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtının Paristeki toplantısına ka- tılmak üzere gitmişlerdi. Pazartesi sabahı Esenboğa hava alanına NA- TO Kumandanı Norstad'ın uçağıyla indiler. Aynı gün mesai arkadaş- larına ve Milli Birlik Komitesi azalarına intibalarıni anlattılar. Ba- yar - Menderes rejiminin yıkılmış olmasından dolayı dostlarımız büyük ferahlık içindeydiler. Türkiyenin sıkıntılarından kurtulması için gerekli maddi yardımı yapacaklardı. Hem bu yardımı artık Zorlunun şantaj me- todlarıyla almaya lüzum yoktu. “Ruslarla anlaşırım, ha" diye tehdit savurma zamanı geçmişti. Mali ve iktisadi sahada İnkılâp hükümeti- nin ciddi ıslahat hareketine girişmek niyetine Pariste samimiyetle inanılıyor ve yeni idarenin memleket içinde buna başaracak itibara sahip bulunduğu görülüyordu. Bakanlardan ehemmiyetle sorulan bir başka sual seçimlerin ne zaman yapılacağı hususu oldu. Zira batı için Demokrasinin miyarı buydu. Geçen hafta içinde Merkez Bankasının bültenlerini tetkik edenler de bundan iki ay evvel görselerdi tüylerini diken diken edecek bir hu- susu mütebessim tesbit ettiler. 28 Mayıs günü tedavüldeki para hac- mi 3.888.119.097,50 idi. 23 Temmuz günü bu miktar 4.311.171.110,00'a yükselmişti. Yani İnkılâp hükümeti, bilhassa Maliye ve Ticaret Ba- kanlarının tavsiyesiyle piyasaya 423.052.012,50 liralık para enjekte etmişti. Böyle bir hareket Menderes tarafından yapılsaydı dünya ye- rinden oynardı., Halbuki İnkılâp hükümeti piyasadaki para darlığını hafifletmek için bu adımı atmakta tereddüt etmemiş, buna mukabil fiyatlar tek kuruş kıpırdamamıştı. Bunun sebebi enflâsyona, suiisti- male ve hırsızlığa paydos denildiğinin, yapılanın ciddi niyetlerle yapıl- dığının bilinmesiydi. Hiç bir şey bir idarenin itibarını bundan daha mü- kemmel gösteremezdi. Nitekim Paristeki temaslar sırasında Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtının yaman İktisatçıları cesaretli tutumun- dan dolayı yeni Tür ümetini hararetle tebrik ettiler ve ellerinden gelen yardımı yapacaklarını resmen bildirdiler. Bu, büyük müjdeydi. Bö piyasanın ferahlaması bu haftanın başında gün meselesi haline geliyordu. Tabii V.C devrin de mantar gibi bitmiş "kredi fabrikaları" iflah olacak değillerdi. Süii kârlar kalkacaktı. Fakat ciddi müesseseler biraz iyi niyetle yem ida- reyi tehdit eden iktisadi müşkülleri yenebilecekleri vasata kavuşmak üzereydiler. rını biraz daha çatarak: — Sizin ordunuzun başında bu- lunmanız lâzımdı. Bunlara lüzum yok general.. Ben sizleri buraya çağırma- dım" dedi. Gürselin elini sıktığı general bi- raz kızardı. Askerce bir selamla Dev- let Başkanını anladığını âdeta belirt- ti ve son derece terbiyeli bir şekilde karşılayıcılar dizisine katıldı. Gürsel mutâd ve Devlet Başkan- ları için yapılmadı gerekli merasimi müteakip açık bir Dodge'a bindi, Et-, rafında jipler ve motosikletler, elle- rinde Sten tabancalar bulunan genç teğmenler bulunuyordu. Kafile şehre doğru hareket etti Gürsel yol kena- rına toplanan ve kendisine son dere- ce samimi tezahüratta bulunan hal- ka iki eliyle selâm vererek mukabele ediyordu. Başkanı- bindiği açık oto- mobilin arkasında elliden fazla oto- mobil sıralanmıştı. ir ön seziyle mi bilinmez, Gür- sel bir gün evvel itinayla asfaltlanan ve pırıl pırıl yapılan üç yolu da ter- cih etmedi. Tamamen başka bir yol-, dan şehrin ana caddesine indi. k Başkana son derece Samimi tezahü- ratta bulunuyor ve Devlet Başkanı- AKİS,3 AĞUSTOS 1960