EGİTİM ların, süratine, isabetine ve mükem- melliğine bağlıydı. Milli Eğitim Bakam Fehmi Ya- Inız, düşük iktidar tarafından öğre- ttim üyelerine yapılmış olan haksız- lıkların da giderilmiş olduğunu açık- ladı. Bu açıklamaya göre, bakanlık emrine alınanlardan 22 kişi yeniden görevlerine dönmüşlerdi. Haksız ye- re başka yerlere nakledilen 50 kişi tumlarından ötürü emekliye sevkedi- len 6 kişinin emeklilik muameleleri iptal edilmiş ve bunlara yeni görev Verilmişti. Yapılan baskılar karşısın- da istifa eden 24 kişiden müracaat eden onikisinin tayinleri yapılmıştı. Bu suretle bir yandan ana meselele- rin halli için geceli gündüzlü çalışı- lırken, bir yandan da haksızlıkların giderilmesine gayret ediliyordu. Ba- kanlık, öğretim kadrosunun rahat ve huzur içinde çalışarak verimini art- tırması için gereken bütün tedbirleri almak konusunda kararlı görünüyor- du. Çabalama kaptan.. Bakan Fehmi Yavuzun basın toplan- tısında orta öğretim konusunda yaptığı açıklamalar ve verdiği ra- kamlar, eğitim ve öğretim dâvamızın yalnız ilköğretimden ibaret olmadığı- nı, orta öğretimdeki durumumuzun da içinden güç çıkılır bir halde bu- lunduğuna gösteriyordu. o Ortaokul- larda yıllık öğrenci artışı 30.000'i bul- muştu. Liselerde de yılda 8000 öğren- ci artıyordu. Demek ki orta öğretim- de her yıl 32.000 kişilik bir öğrenci artışı vardı. Batı ülkelerinde sınıflar 27 kişiye göre ayarlanmıştı. Biz bu ideali şimdilik düşünmesek ve her sı- nıfı 50 kişi kabul etsek, önümüzdeki ders yılında 760 sınıfa ihtiyaç vardı. Her okul on dersaneli olarak düşünü- lürse, bu 76 okul binasının yapılma- sı demek oluyordu. Bu okul binaları- nın yapılması için lâzım olan para da 38 milyon lirayı buluyordu. Bu kadar para nereden bulunacaktı? Hazine tamtakır teslim alınmıştı. Düşük iktidar üçlü öğretim konusun- da azami imkânları kullanmıştı. Ye- niden böyle bir tedbirle vaziyeti ida- re etmek dahi mümkün değildi. Üs- telik bu tedbir sâdece zaman tasar- rufu sağlıyor ama öğrencilerin ge- rektiği gibi yetişmesine de engel o- luyordu. ' Orta öğretimin öğretmen ihtiyacı da bina ihtiyacından az değildi. Ge- çen ders yılındaki öğretmen ihtiyacı 4000'i bulmuştu. Bu yıl da 600 öğret- mene ihtiyaç vardı. Demek ki bu ders yılı başında orta öğretimdeki öğret- men kadrolarının tamamlanabilme- si için 4600 öğretmen bulmak ve tâ- 26 Eğitim Raporu Hasırın altından çıktı yiri. etmek gerekiyordu. Bu kadar öğ- retmen nereden bulunacaktı ? Öğret- men -okullarının her yıl verdiği me- zun sayısı sâdece 500 kişiden ibaret- ti, öğretmen kadrolarından Ölenler, emekliye ayrılanlar, istifa edenlerle her yıl artan ihtiyaçlar bi- arada dü- şünülürse mezun olan 500 öğretmen- le kaç yılda bu dâva halledilebilirdi? Bunun içinden yüksek matematisyen- lerin bile kolaylıkla çıkabileceği e- peyce şüpheliydi. Orta öğretimdeki bu durum daha dört yıl önceden belliydi. Eğer dört yıl önce bu alanda gereken tedbirler alınmış olsaydı, bugün bu derece i- çinden güç çıkılır bir duruma düşül- mezdi. Ama düşük iktidarın prog- ramla, plânla hiç bir alanda olmadı- $ı gibi eğitim va öğretim alanında da ilgisi yoktu. Üstelik cehaletin sır- tım sıvazlamağı iktidarının devamı için şart görüyordu. Prof. Fehmi Yavuz bu konuda şunları söyledi: (o "Eğer mam - Hatip Okulları için böyle bir ihtiyacımız olar, halk bu ihtiyacı kendi gayretiyle karşılardı!" son olarak im Açıl susam açıl Devrim hükümetinin Milli Eğitim Bakanı, "tartışmasız kabul edile- cek tedbir ve telkinlerden her zaman uzak durmağı" tercih ediyordu. "Ge- çici bir hükümet olarak yapılan her işin halkoyu tarafından o benimsen- mesi" gerektiğine inanıyordu. kü, Geçici Hükümetin çalışmalarında oyun hiç bir etkisi yoktu. O her attı- gı adımda sâdece memleketin menfa- atlerini düşünüyordu. Ancak ele alı- nacak eğitim meselelerinin her me- seleden önce halkoyu tarafından bi- linmesi, tartışılması, o benimsenmesi gerektiğine inanıyordu. Oya muhtaç olmamak prestije muhtaç bulunma- mak değildi. Yurdumuzu ve eğitim hayatımızı dünyâ içindeki görünüşü ile tasvire çalışan Türkiye (Eğitim MINI Komisyonu Raporu bu geniş perspektif içinde yapılan müşahede- lerle emsali arasında .orijinal bir de- ger kazanmaktaydı. Bu raporun Türk hasmından gördüğü ilgiyi, Eğitim Bakanı "çok ümid verici" buluyordu. "Çünkü mânası ve gayesi obakımın- dan eğitim, bütün yurttaşların ilgi- lenmesi gereken bir konu"ydu. Feh- mi Yavuza göre "raporun fikri un- surları genel olarak objektifti. "Ba- zı konularda üslüb heyecanlıydı ama raporun bütürüne hâkim olan bir iti- dal göze çarpmakta"ydı. "Bu raporu yapıcı bir şekilde tenkid etmek eği- tim konusunda düşünen her yurtdaşın hem hakkı, hem vazifesi"ydI. Fehmi Yavuzun garip bulduğu şey, bu ra- porun yazılmasına katılanların yap- tıkları hatalardan ziyade, işaret et- tikleri hakikatler yüzünden çekmiş olmalarıydı. - Gerçekden de, raporun eksik veya yanlış görüşe da- yanan noktalarından dolayı hazırla- yıcılara hiç birine bir şey denmemiş- ti. Bütün kusur memleket gerçekleri- nin raporda alabildiğine bir açıklıkla gözönüne serilmiş olmasıydı. o Rapo- run düşük iktidarın gözünde bir öcü olusunun asıl sebebi buydu. "Neden gerçekleri (oolduğu gibi (o yazdınız?" Kızmalarının, bir takım uydurma ra- kamlarla demagojiyle havayı değiş- tirmeğe çalışmalarının hikmeti bura- daydı. Çünkü düşükler gerçekden ka- çıyorlardı. Sanki gerçeklerden kaç- mak, onları bilmezlikten gelmek, me- memleketin en karanlık günlere doğ- ru süratle ilerlediği, fikre karşı hoş- görürlüğün tamamen ortadan kalk- tığı bir sırada bu raporun böylesine açık bir dille yazılmış olmasını ha zırlayıcıların "medeni cesareti ve tanseverlik duygularıma yüksekliği" yle İzah ediyordu. Şimdi bu raporda- ki düşünceler ve ileri sürülen tedbir- ler açıkça tartışılacak, herkes ser- bestçe düşüncesini söyliyecek ve ya- zacak, Bakanlıkta kurulan on kişilik bir kurul konuyu enine boyuna ince- leyecek, Türk Eğitim sistemine ve- rilmesi gereken yön ilmi esaslara ve memleket gerçeklerine uygun olarak tâyin ve tesbit edilecekti. 1 AKİS, 3 AĞUSTOS 1960